Döviz mevduatında gerileme var çözülme yok!
Döviz kurundaki yüksek artışlar, bankalardaki döviz mevduatını 26 Kasım ile sona eren haftada 2,9 milyar dolar, 3 Aralık haftasında 1,1 milyar dolar eritebildi.
Gerilemeye rağmen kur etkisiyle yurtiçi yerleşiklerin bankalardaki mevduatı 230,9 milyar dolar ve toplam mevduata göre yüzde 62,2’lik oran ile rekor seviyede seyretmeye devam ediyor.
TCMB verilerine göre ise 3 Aralık haftasında gerçek kişilerin döviz mevduatları 707 milyon dolar düşüşle 142 milyar dolar olarak kayıtlara geçti.
Döviz hareketleriyle ilgili bir bilgiyi daha aktarayım… Yabancıların Türk Lirası swap pozisyonu yılbaşından bu yana yüzde 87 düşüşle 2,9 milyar dolara geriledi. Dövizdeki dalgalanmanın görüldüğü son 13 haftada yaşanan çıkış 10,6 milyar dolara ulaştı. Yabancıların swap pozisyonu 19 Mart haftasında 24 milyar dolar civarında gerçekleşmişti.
Velhasıl döviz mevduatında son dönemde yüzde 2’lik bir gerileme olsa da çözülme yok. Dolarizasyon eğilimi aldı başını gidiyor!
***
Para politikasında ray değişikliği yapılmışsa, elbette bunun ne alıp, ne götüreceği hesaplanmıştır… Öyle düşünüyorum.
Dövizdeki çıkışı yani Türk Lirası’ndaki değer kaybını tetikleyen 4 temel esas var… İlki ülkeden döviz çıkışı… İkincisi yükselen enflasyon... Üçüncüsü ileriye dönük belirsizlik… Dördüncüsü; bunların hepsini birden ortaya çıkaran sebepler.
Bir kere Türk Lirası’nın dövize karşı değer kaybında swap işlemlerinin önemli bir payı var. Swap karşılığı bankalarda tutulan 24 milyar dolarlık bir rezerv bugün için 3 milyar dolarlık seviyelere iniyorsa, hele hele son 3 ay içinde 11 milyar dolara yakın swap parası dışarı çıkıyorsa bundan sonraki döviz çıkışları için en büyük sâikin bulunup önlem alınması gerekiyor.
Dolayısıyla para politikasında bir değişikliğe gidilecekse, en azından bankalardan yabancıların swap paralarını çekeceği varsayılmalıydı. Zannımca çekilen paranın yeri hemen doldurulsaydı, kurda bu kadar oynaklık olmazdı.
Yabancının döviz hacimlerini boşaltmasının yanında TL’deki değer kaybına vatandaşın da katkısı büyük. Döviz kurunun yükseldiğini gören halk altın, dolar ve euro almak için adeta birbiriyle yarıştı.
***
İkincisi, yükselen enflasyonun bir şekilde durdurulması gerekiyordu. Tamam ABD’de 3 kat, Avrupa’da 2 katlık enflasyon artışından bahsedebiliyoruz ancak Türkiye’deki enflasyon pek onlara benzemiyor. Neticede o devletler dolar ve euro rezerv paralarıyla baskıyı karşılayabiliyor.
Elimizde böyle bir imkân olmadığından mecburen yurtdışından döviz bulmak zorunluluğumuz ortaya çıkıyor. İnsana kan, devlete döviz lâzım.
Bugün yurtiçindeki TL bolluğu sebebiyle enflasyonun yükseldiğini, eline TL geçenin döviz almak için soluğu banka veya döviz büfelerinde aldığını bilmeyen yok. Bankalardaki yerleşiklerin döviz mevduatının toplam mevduat içinde yüzde 60’ları geçmesinin en büyük sebeplerinden biri bu.
Enflasyonda faizle birlikte dövizi yok sayamayız. Zirâ döviz Türkiye’de enflasyondaki yükselişin merkez kuvveti.
***
Pandeminin de etkisiyle ekonomik kırılganlıkların ne zaman piyasa hareketine dönüşeceğini önceden kestirebilmek zor.
Binaenaleyh, TL’deki değer kaybının diğer sebebi enflasyon ve kurdaki belirsizlik. Kırılgan ortamda önlerini göremeyenler mal stoklayarak arzı kısıyor. Bu defa yüksek kalan talep fiyatları yükseltiyor. Fiyatlar bir kısır döngü içinde piyasada kar topu etkisi yapıyor.
Tabii bir de entegre olduğumuz dış piyasalar var. ABD, Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinde artan enflasyonlar merkez bankalarını faiz artırmaya zorluyor. Bu safhada ABD Merkez Bankası (FED) veya Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) artıracağı 25 -50 baz puanlık bir faiz artırımı bile Türkiye piyasalarını gerebilir.
***
Bu kısır döngüde kısa vadede kuru daha makul seviyelere indirebilmek için çözüm; ya döviz talebini azaltacak ya da döviz arzını artıracak önlemler… Pandemi ortamında portföy girişini sağlamak için faizleri artırmak zaten ekonomik mantık açısından doğru olmayan bir hareket.
Geriye kalıyor, yurtdışından bulunacak fon kaynağı. Ya swap anlaşmalarıyla yeniden döviz girdisi elde edeceksiniz ya doğrudan yatırımları celp edecek adımlar atacaksınız veya ithalat gibi döviz çıkışı gerektiren eylemleri azaltacaksınız.
İşte Türkiye’nin Katar ile imzaladığı 15 anlaşma ve diğer Körfez ülkeleriyle yaşanan sıcak ilişkiler Türkiye ekonomisine döviz girdisi açısından katkı verecek hamleler. Diğer taraftan piyasada işlem gören yüzde 21’in üzerindeki faizlerin yüzde 15’lik politika faizine yaklaştırılması da iyileşmede diğer bir gösterge olacak.
Gidilen yol şu anda taşlı ve dikenli… Ancak sonu selamet!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.