Az çoktur.
Nesnelere sahip olmak sizi köleleştirir, der Nietzsche.
Platon’a göre de “Önemli olan, hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.”
Hegel de “Sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik anlayışını önerir bizlere.
Şu hadis-i şerif de bunu en güzel bir şekilde örneklendirmektedir. “Yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve giyininiz. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin. Şüphesiz Allah (cc) nimetinin eserini kulunun üzerinde görmek ister.” (Buhari, Libas 1; İbnu Mace, Libas 23.)
İnsanlar israf etmeyi tamamen hayatından çıkardığında mutluluğu yakalama fırsatını da bulacaktır. Unutmayalım ki, daha mutlu olmak için daha fazlasına sahip olmak gerektiği düşüncesi bize kapitalizmin dayttığı bir düşüncedir.
Daha fazlasına sahip olduğumuzda daha mutlu değiliz. Çünkü daha fazlasına ve daha lükse sahip olma isteği bizi zamanla yorar, sınırlarımızı zorlar ve aşılan bu sınırla birlikte haramın kapıları açıp bizleri mutsuz, stresli bir hayata itebilir.
Zamanla hayatımızdaki bu fazlalıkların ağır enerjileri bizi yavaşlatır isteksizlik depresyon ve istemediğimiz kısır döngülere sürükleyebilir. Başkalarını etkilemek için tabiri caise hava atmak için edindiğimiz maddelerin gölgesinde, mutsuz bir yaşam sürdürüyoruz. Harcadığımız enerjiye değer bir hayata da sahip değiliz üstelik.
Mutsuzluk ve tatminsizlik her an bizimle. İnsanı insan yapan özelliklerimizin yerine koyduğumuz nesneler zamanla bizim bir parçamız haline dönüşebiliyor. Bu süreçte, “sahip olduğumuz”u sandığımız eşyaların, yavaş yavaş esiri olmaya başladığımızı çok geç fark ediyoruz. Hâlbuki bizler sahip olduklarımızdan çok daha fazlası olduğumuzu unutmamamız gerekir.
Karmaşık şeylerin güzel olduğunu düşünmek insanların ortak yanlışıdır.’’ der,(Descartes)
Rabbim bizlere de israftan uzak, helâl dairesinde, ailesi ile birlikte huzurlu, mutlu hayatlar yaşamayı nasip etsin, âmin.
Kalın sağlıcakla
Sait ÖZDEMİR
Eğitimci-Yazar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.