Arapların BMGK'de 5 ülkenin "keyfi vetolarını" bitirecek daimi üyelik talebi sürüyor
İstanbul
BMGK, kurulduğu 1945 yılından bu yana ABD, Rusya, İngiltere, Çin ve Fransa'nın oluşturduğu 5 ülkenin onayına bağlı şekilde çalışıyor.
24 Ekim 1945 yılında BM kuruluş anlaşmasını imzalayan Arap ülke sayısı 5'i geçmiyordu. Nitekim geriye kalan Arap coğrafyasının tümü Batı sömürgesinde yer alıyordu. BM'nin kuruluşunun üzerinden 77 yıl geçtiği ve durumun tamamen değiştiği bugünlerde Arap ülkeleri, BMGK daimi üyeliğini resmi olarak talep ediyor.
Araplar, dünyanın kaderini ilgilendiren konularda ve özellikle son 80 yılda Arap coğrafyasında yaşanan krizlere dair meselelerde BMGK'ye daimi üye 5 ülkenin vetosuna bağlı kalınmasına karşıt tutum sergiliyor.
BM'ye üye ülke sayısı, 1945 yılındaki kuruluş dönemini katlayarak 193'e yükseldiği gibi Arap ülke sayısı da 4'e katlandı.
Halihazırda Filistin dışında BM'ye üye 21 Arap ülkesi var. Filistin ise 2012 yılı itibarıyla BM Genel Kurulu tarafından tanınmaya başlandı.
BM, aslında 1939-1945 yıllarında yaşanan İkinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkan ülkelerin hakimiyetine dayalı kuruldu ve uluslararası kuruluşun karar mekanizması da söz konusu ülkelerin onayına bağlandı.
Arap ülkelerinin halihazırda BMGK'de daimi olmayan bir üyeliği var. Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki konumları itibarıyla da Arap ülkeleri, antik dünyanın içine itilmiş durumda. Araplar, nüfus bakımından da 2020 istatistiklerine göre 430 milyonla Çin ve Hindistan'dan sonra dünyada üçüncü sırada yer alıyorlar.
İkinci Dünya Savaşı'nın üzerinden yaklaşık 80 yıl geçti ve BM'nin karar mekanizması hala ABD, Rusya, İngiltere, Çin ve Fransa'dan oluşan 5 ülkenin onayından geçiyor. İkinci Dünya Savaşı'nda mağlup olan ülkelerden Almanya ve Japonya'nın halihazırda 40 milyar dolara ulaşan BM bütçesine yaklaşık yüzde 28 oranındaki katkılarına rağmen BMGK'nin karar mekanizmasında bir değişim olmadı.
Ancak BM'deki adaletsizliğin en büyük mağduru ise BMGK'de daimi üyesi olmayan İslam ve Afrika ülkelerinin yanı sıra Latin Amerika ülkeleri.
Arap ülkelerinin halihazırda BMGK'de daimi olmayan bir üyeliği var. Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki konumları itibarıyla da Arap ülkeleri, antik dünyanın içine itilmiş durumda. Araplar, nüfus bakımından da 2020 istatistiklerine göre 430 milyonla Çin ve Hindistan'dan sonra dünyada üçüncü sırada yer alıyorlar.
Arap coğrafyasının yüzölçümüne gelince ise 13 milyon 150 bin metrekarelik alanıyla Rusya'dan sonra ikinci sırada yer alırken, sahip olduğu boğaz ve su kanallarıyla da dünya ticareti için oldukça önem arz ediyor.
Ekonomik bakımından dünyanın en büyük petrol ihraç eden ülkesi olarak Suudi Arabistan, G20 ülkeleri grubunda yer alırken, Katar da doğal gaz ihracatı sayesinde kişi başı gelir bakımdan dünyada ilk sırada yer alıyor.
Arap ülkeleri, dev petrol ve doğal gaz yataklarının üzerinde bulunmaları sebebiyle de dünyanın enerji güvenliği bakımından stratejik öneme sahip ülkeleri.
Arapların BMGK'de daimi üyelik talebi
Kuveyt'in BM Daimi Temsilcisi Mansur el-Uteybi, 12 Kasım 2014'te Arap ülkeleri adına BMGK'de tam yetkiye sahip daimi temsil talebinde bulundu.
Söz konusu talebi, BMGK'de adil temsilcilik konusunun konuşulduğu BM Genel Kurulundaki oturumda dile getiren Uteybi, "Arap Birliğine üye ülkelerin, BMGK'nin reformuna ilişkin sergilediği tutum herkes tarafından biliniyor. Arap Birliği ülkeleri, ileride BMGK daimi üyelerinde olabilecek artışta temsil hakkı istiyor." dedi.
Araplar, dünyanın kaderini ilgilendiren konularda ve özellikle son 80 yılda Arap coğrafyasında yaşanan krizlere dair meselelerde BMGK'ye daimi üye 5 ülkenin vetosuna bağlı kalınmasına karşıt tutum sergiliyor.
BMGK'deki vetolar sonucu yaşanan mağduriyetler neler?
Araplar, BM Güvenlik Konseyinde bugüne kadar veto edilen konular sebebiyle yaşanan mağduriyetlerin en büyük kurbanları olarak öne çıkıyorlar.
Örneğin ABD, İsrail'in Filistin halkına karşı işlediği suçlarla ilgili 1976-2017 yıllarında BMGK'de yapılan oylamalarda 43 kez veto yetkisini kullanarak, Tel Aviv aleyhinde uluslararası kınamaları dahi engelledi.
ABD'nin BMGK'deki vetolarından cesaret alarak Filistinlilere karşı ihlallerini artıran İsrail yönetimi ise işgal altındaki topraklarda yerleşim yerlerini genişletmenin yanı sıra Filistinlilere yönelik öldürme ve gözaltıları sürdürüyor. İsrail ayrıca 1982 yılında Lübnan'ın güney bölgesini işgal etti, Mescid-i Aksa'nın ateşe verilmesine de fırsat sundu.
Washington yönetimi, Filistinlilere yönelik ihlallerini sürdüren İsrail'e destek için BMGK'de kullandığı vetolarında sık sık müttefikleri İngiltere ve Fransa'yı da yanında görüyor.
BMGK'nin diğer daimi üyeleri İngiltere ve Fransa, İsrail aleyhindeki kararlarda her ne kadar veto yetkisini kullanıyor olsalar da keyfi vetoda ABD'nin gerisinde durdular.
Öte yandan Rusya da BM Güvenlik Konseyinde birkaç kez Suriye'deki Beşşar Esed rejiminin sivillere karşı işlediği savaş suçlarına ilişkin konularda yaptırım ve kınama kararlarını veto etti.
Moskova yönetimi, 2011-2018 yıllarında Çin'in de desteğini alarak 12 kez veto hakkını kullandı.
Öte yandan BMGK'nin 5 daimi üyesinden hesap sorabilecek uluslararası herhangi bir mekanizma da yok. Nitekim ABD'nin Irak işgalinde işlediği suçlar ile Rusya'nın Suriye'nin Halep kentinde işlediği suçlar veya Fransa'nın Cezayir'de nükleer kimyasalı denemesine karşı hesap sorabilecek bir mekanizma da yok.
ABD'nin BMGK'de İsrail lehine kullandığı vetolar sebebiyle Filistin devleti, BM'de oy kullanma yetkisine sahip kılacak tam üyelik hakkını elde edemiyor. Filistin, BM Genel Kurulundaki oylamada 9 hayır oyuna karşı 138 evet oyu alabildi.
Bir ABD vetosunun 138 ülkenin evet oyunu geçersiz kılması, uluslararası kuruluş BM'de Araplara reva görülen zulmü yansıtıyor. Arapların BM Güvenlik Konseyinde daimi üyelik talebinin sebebi de bunda gizli.
Arapların BMGK daimi üyelik seçenekleri
Arap yönetimleri, eski Cezayir Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen'ın "dünyada artık yeni bir ekonomik sistemin kaçınılmazlığını" dillendirdiği 1974 yılından beri BM oluşumunda reform talebinde bulunan cephede yer alıyorlar.
Arap ülkeleri ayrıca, BM Güvenlik Konseyindeki daimi üyelik talebinde ve BM Genel Kurulunda alınan kararlarda bir blok olarak çalışıyorlar. Nitekim BMGK'nin 5 daimi üyesi ülkelerin BM Genel Kurulunda veto hakkı yok.
Arap bloku aynı zamanda BMGK adına bir ülke aleyhinde karar, açıklama ve rapor çıkarma yetkisinin de daimi üyelerle sınırlı kalmaması yönünde taleplerde bulunuyor.
Kuveyt ve Suudi Arabistan, 2018 yılında da Arap ülkeleri adına BM Güvenlik Konseyinde daimi üyelik talebini yineledi.
İtalya, Pakistan ve Meksika ile dörtlü çalışma yürüten Mısır da Almanya, Japonya, Hindistan ve Brezilya dörtlüsüyle paralel BM Güvenlik Konseyinde daimi üyelik talebinde bulunuyor.
Cezayir de Güney Afrika ve Nijerya gibi bazı ülkelerle Afrika kıtası adına BM Güvenlik Konseyinde bir daimi üyelik talebi üzerinde çalışıyor.
Arap ülkelerinin, BMGK daimi üyeliği için yürüttüğü çeşitli çalışmalar çerçevesinde Asya ve Latin Amerika ülkelerinde ittifaklar kurması da ihtimal dahilinde.
Ancak kendilerini "büyük güçler" olarak tanımlayan BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin kolay kolay bu hakları başkalarına kaptırmayacakları açık.
Bu durum da Arap ülkelerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dünya 5'ten büyüktür" sözü doğrultusunda BM'de daha adil reformları gerçekleştirmek için İslam ülkeleri başta olmak üzere Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleriyle yeni ittifaklar kurmak için çalışmasını zorunlu kılıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.