Abiy Ahmed koca bir savaşın ortasında yalnız ama çaresiz değil
İstanbul
Eritre ordusunun da desteklediği federal ordunun güçlü kara saldırıları sonrası ilk aylarda geri çekilen TPLF, haziran ayında federal ordunun geri adım atmasının -ya da çekilmek zorunda kalmasının- ardından eyaletin önemli bir kısmını tekrar ele geçirdi ve eyaletin başkenti Mekelle'ye girdi. Son haftalarda saldırılarını Amhara ve Afar eyaletlerine yoğunlaştıran TPLF'nin son hamlesi ise kendi sınırları içerisinde yer almayan sembolik Lalibela kentini almak oldu. Kendisiyle birlikte Abiy Ahmed hükümetine karşı silahlı direniş gösteren tüm gruplarla ittifak arayışı içerisinde olan TPLF, yıllardır ülkenin en kalabalık grupları olan Amhara ve Oromolarla gücü paylaşmaya yanaşmayarak Etiyopya'yı adım adım iç savaşa götürdü.
Eski Etiyopya Başbakanı Hailemariam Desalegn, Meles Zenawi'nin ölümü üzerine 2012 yılında devraldığı koltuğu 15 Şubat 2018'de bıraktığında beklenmedik istifasını şaşkınlıkla karşılayan Etiyopya halkına bu adımı barış ve demokrasiyi hakim kılacak yeni bir yolu açmak için attığını söylemişti. İstifa, 2015 sonrasında canları pahasına sokakları dolduran Amhara ve Oromo halklarının, TPLF güdümlü Etiyopya Halkları Devrimci Demokratik Cephesi (EPRDF) koalisyonuyla mücadelesinin bir diyeti olarak görüldü. Ülkenin hemen her kesimi haftalarca büyük bir endişeyle yeni başbakanın kim olacağını tartıştı. Bugün Etiyopya'nın kuzeyinde alevlenen iç savaş fitilini ateşleyen ilk gelişme, başbakanlık koltuğuna, geride kalan 27 yılın aksine, sürekli arka planda tutulan Oromo ve Amharalardan birinin geçmesi oldu. Başbakanlık yarışında Abiy Ahmed'in en büyük rakibi olan o dönemki Amhara Ulusal Demokratik Hareketi Başkanı ve şu anda Abiy Ahmed'in yardımcısı olan Demeke Mekonnen'in adaylıktan çekilmesi, Etiyopya'da yıllardır görülen azınlık tahakkümünün son bulmasına ve yeni bir siyasi dönemin kapılarının açılmasına yol açtı.
TPLF'nin yıllarca kontrol etmeyi başardığı Oromo, Amhara, Güney ve Tigray eyaletlerinin en büyük partilerinin bir arada yönettiği EPRDF koalisyonunun Abiy Ahmed'in girişimleriyle lağvedilmesi ise bardağı taşıran ikinci damla oldu. Ahmed'in kurduğu Refah Partisi'ne (PP) katılmayı reddeden TPLF, yerel meclis seçimlerini zamanında düzenleyerek, genel seçimleri salgın nedeniyle erteleyen Ahmed ve hükümetini gayrimeşru ilan etti. Abiy Ahmed, TPLF'nin tek taraflı adımı karşısında ekonomik yaptırımları masaya sürdü ancak kendisine yönelik tehdidi anlayan TPLF, Kuzey Komutanlığı'na saldırarak belki de yıllarca durulması mümkün olmayacak bir iç savaş başlattı.
Göreve geldiğinde başlattığı reform hareketiyle Batı ülkelerinden büyük destek gören Abiy Ahmed, bugün sadece "siyasi bir iç hesaplaşma" olarak görülen savaşta yalnız başına. Hem ABD hem de Avrupa ülkeleri, Abiy Ahmed'in TPLF ile masaya oturmasını ve ülke meclisinde "terörist" ilan edilen bu grubun Tigrayların meşru temsilcisi olarak tanınmasını istiyor.
İhlaller ve insani kriz katlanıyor
Geride kalan dokuz ay boyunca savaşın her iki tarafı da uluslararası insan hakları örgütlerince savaş suçu işlemekle itham edildi. Mai-Kadra ve Aksum'da işlenen katliamlarla savaşın kirli yüzü dünya kamuoyunun gündemine taşındı.
Birleşmiş Milletler (BM), Tigray bölgesindeki çatışmalarda hükümet ve TPLF taraflarını ihlallerle suçlarken komşu ülke Eritre birliklerinin de Tigray bölgesinde insan hakları ihlalleri yaptığını kaydetti. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), Etiyopya polisinin etnik kimlikleri nedeniyle Tigrayları keyfi şekilde gözaltına almak ve tutuklamakla suçladı. Örgüt, başka bir raporunda, Etiyopya ve Eritre ordusunun cinsel saldırı ve tecavüzü "silah" olarak kullandığını ileri sürdü. Etiyopya Başbakanı Ahmed ise isyancı TPLF üyelerinin yeni bölgeler ele geçirmek için çocuk askerler kullandığını belirterek, uluslararası toplumun TPLF'nin işlediği ileri sürülen insan hakları ihlallerine sessiz kalmasına tepki gösterdi.
Katliam ve tecavüz gibi suçlamaların gündeme taşındığı sırada Tigray ve çevresinde 2,1 milyon kişi göç etmek zorunda kaldı ve yaklaşık 80 bin kişi de Sudan'a kaçtı. BM raporlarına göre, Tigray'da dokuz aydır devam eden çatışmaların ardından 5,2 milyon kişi insani yardıma muhtaç hale geldi. Çatışmalardaki ölü sayısı ise binlerle ifade ediliyor fakat net bir rakam verilemiyor. Tigray'ın ardından çatışmaların Afar ve Ahmara'ya sıçraması da mağduriyetleri artırıyor.
Ülkenin kuzeyinde, ordu birlikleriyle TPLF arasında çatışmalarda katliam, tecavüz ve işkence gibi insan hakları ihlallerinin artış göstermesi Nobel Barış Ödüllü Başbakan Ahmed'i zor durumda bırakan hususların başında geliyor. Buna karşın, Addis Ababa hükümeti tüm baskılara rağmen uluslararası insani yardım kuruluşlarına kısıtlamalar uygulamayı sürdürüyor.
Ülkenin hemen her kesimi haftalarca büyük bir endişeyle yeni başbakanın kim olacağını tartıştı. Bugün Etiyopya'nın kuzeyinde alevlenen iç savaş fitilini ateşleyen ilk gelişme, başbakanlık koltuğuna, geride kalan 27 yılın aksine, sürekli arka planda tutulan Oromo ve Amharalardan birinin geçmesi oldu.
Ahmed'in diplomatik çabaları
Göreve geldiğinde başlattığı reform hareketiyle Batı ülkelerinden büyük destek gören Abiy Ahmed, bugün sadece "siyasi bir iç hesaplaşma" olarak görülen savaşta yalnız başına. Hem ABD hem de Avrupa ülkeleri, Abiy Ahmed'in TPLF ile masaya oturmasını ve ülke meclisinde "terörist" ilan edilen bu grubun Tigrayların meşru temsilcisi olarak tanınmasını istiyor.
Ahmed'in en büyük destekçilerinden Fransa'nın Etiyopya'yla imzalanan son askeri anlaşmayı askıya alması ise Addis Ababa hükümetini gelecek aylarda bekleyen yaptırımların habercisi gibi. TPLF'yi yakından tanıyan Etiyopya'nın komşuları ise en başından bu yana müzakere masasının kurulmasından yana. Göreve geldiğinde uluslararası medyada "Afrika'nın karizmatik lideri" şeklinde lanse edilen Abiy Ahmed, bugün aynı sayfalarda savaş suçlarına göz yuman ve kendi istikbali için ülkeyi kana bulayan bir lider olarak resmediliyor.
Hedasi Barajı krizinde Mısır'n tatmin olacağı bir anlaşma imzalanması için kendisine baskı yapan ABD'ye kapılarını kapatan Etiyopya; Rusya, Çin, Türkiye ve İsrail'le hem askeri hem ekonomik alanda iş birliğini artırmanın yollarını arıyor. İsrail'le yapılan istihbarat iş birliği anlaşmasının ardından Çin ile başta demiryolu olmak üzere alt ve üst yapı projelerinin güvenliğine ilişkin bir anlaşma imzalayan Etiyopya, temmuz ayında da Rusya'yla ulusal ordu kapasitesinin artırılmasına yönelik bir anlaşma yaptı.
Etiyopya'nın TPLF'ye karşı savaşta tüm oyunu değiştirme olasılığına sahip Türk tipi insansız hava araçlarına (İHA) talip olduğu ise aylardır Etiyopya medyasında yer buluyor. Her ne kadar Türkiye'nin Addis Ababa Büyükelçiliği Etiyopya'ya İHA verildiği iddialarını yalanlasa da Etiyopya kamuoyu Türkiye'nin Etiyopya'ya askeri araç desteği vereceği konusundaki ümidini sürdürüyor. Ahmed'in 18 Ağustos'taki Türkiye ziyareti sonrası yaptığı olumlu açıklamalar ve iki ülke arasında yapılan askeri-mali işbirliği anlaşması da bu inancın güçlenmesine yol açıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.