ABD'nin başarısız Rusya politikası
İstanbul
Dr. Adam McConnel, Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında ABD'nin çelişkili politikalarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
"Herkes için barış ve güvenliği korumak adına oldukça önemli olan (…) en temel ilkeler (…) bir ülkenin kafasına göre başka bir ülkeye girip sınırlarını değiştiremeyeceği veya ele geçiremeyeceği düşüncesi; başka bir ülkenin vatandaşlarının gelecekleriyle ilgili tercihleri hakkında dayatmalarda bulunamayacağı ilkesi ve bir ülkenin komşularını kafasına göre boyun eğdirdiği zamanları geride bıraktığımız gerçeği… Bunların hepsi artık tehlikede. Putin'in şu anda yaptığı gibi bu ilkelere karşı koyulmasına, bunun cezasız kalmasına izin verirsek bu durum sadece bizim için değil, tüm dünya için Pandora'nın kutusunu açacaktır." [1]
ABD'nin kendisi de revizyonist bir güç
Ukrayna kriziyle ilgili ikinci kez "Pandora'nın Kutusu" metaforunu kullanan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın, bu ifadeleri sarf ederken vicdan azabı duymuş olabileceğini sanıyorum, daha doğrusu umuyorum. Son 30 yılın çoğunda Washington'daki dış politika topluluğunun bir parçası olan Blinken, meselenin bu kadar alelade olmadığının farkında olmalı. Esasen, Soğuk Savaş düzeninin ardından "başka bir ülkeye girip sınırlarını değiştirmekten" sorumlu tutulabilecek bir ülke varsa, o ülke bizzat ABD'dir.
"İdealleri savunan" Amerikan retoriği dünyanın pek çok yerinde artık karşılık bulmuyor.
Oldukça açık bir örnek verelim: 1990'larda, Yugoslavya'nın çöküşüyle ilgili alınan diğer yanlış kararların yanı sıra ABD, Kosova'nın Sırbistan'dan ayrılmasını destekledi. Daha sonra da Kosova'nın bağımsızlığını ilk tanıyanlar arasında yer aldı. Bu da ABD'yi resmen "revizyonist" bir güç yaptı.
Sovyetlerin dağılmasının ardından birçok bağımsız ülke ortaya çıktı. Bunlardan bazıları, Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'ı 30 yıl süren işgali gibi, revizyonist savaşlara katıldı. Tabii küçük devletler nadiren emsal oluştururlar. Ancak 1990'ların sonlarında dünyanın süper gücü olan ABD'nin, Kosova'nın Sırbistan'dan ayrılmasını destekleme kararı, söz konusu sınır değişiklikleri bağlamında Soğuk Savaş sonrası dönem için iyi bir emsal. Dışişleri Bakanı Blinken'ın Pandora'nın Kutusu'nu açan şey ise tam da bu oldu.
ABD'nin bu tip sınır değişikliklerini desteklediği başka örnekler arasında Güney Sudan, Sırbistan'dan ayrılan Karadağ ve İsrail'in Golan Tepeleri'ni ilhakı yer alıyor. Tüm bunları desteklemek için her türlü gerekçe bulabilirsiniz ama en nihayetinde dünyanın en güçlü ülkesi "revizyonu" destekliyor ve önemli olan da bu.
ABD'nin Moskova'ya yönelik son 25 yıllık dış politikasını tanımlayan anahtar terim "beceriksizlik" olmuştur.
ABD'nin başarısız Rusya politikası
"…NATO'nun genişlemesi, tüm Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD'nin gerçekleştirdiği en vahim hata olacaktır"[2]
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 1999'da Rusya'nın en güçlü aktörlerinden biri olarak ortaya çıkmasından bu yana onu yakından takip edenlerin, ABD'nin Doğu Avrupa'daki bazı hareketlere desteğinin benzeri bir tutumu Rusların da ortaya koyduğunu fark etmeleri gerekirdi. Örneğin, Karadağ ve Kosova'nın sırasıyla 2006 ve 2008'de bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra NATO yetkilileri Nisan 2008'de, Ukrayna ve Gürcistan'ın da eninde sonunda NATO üyesi olacaklarını açıkladı. Sadece 4 ay sonra 2008 yazının sonunda Putin, Güney Osetya'yı işgal etmek ve Abhazya'nın Gürcistan'dan bağımsızlığını resmen tanımak için bir bahane bulmakta gecikmedi.
Rus uzmanlarının NATO'nun genişlemesinin Rusya'yı kışkırtacağında dair uyarıları ve Putin'in 1999-2000'de Çeçen direnişini şiddetle bastırmasına benzer yöntemlere Rus liderin sıklıkla başvurması gibi tüm sinyallere rağmen ABD'li siyasiler, Putin'i daha agresif adımlar atmaktan caydıracak çözümler sunmayı hiçbir zaman başaramadılar. Bu hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi yönetimler için geçerliydi. Ancak bunlar arasında eksi ABD Başkanı Barack Obama'nın Putin ile şampanya tokuşturma hadisesi belki de en kötüsü olarak kayıtlara geçti.
Buna karşın ABD'nin Moskova'ya yönelik son 25 yıllık dış politikasını tanımlayan ve sık sık tekrarlanan anahtar terim "beceriksizlik" olmuştur. Örneğin;
i. Putin Ukrayna'yı işgal edebileceğini düşündü. Çünkü Güney Osetya'da, Suriye'de, Donbas'ta, Libya'da, her yerde defalarca kendi çıkarlarına göre hareket edebileceğini ve katliamlar yapabileceğini öğrenmiş oldu. ABD, NATO ve AB ise hiçbir şey yapmadan bir şeylerin olmasını bekleyerek daha fazla yaptırım uygulamaktan öteye gidemedi.
ii. ABD Suriye'deki Rus etkisini tersine çevirmek yerine bu ülkenin kuzeydoğusunda, ABD Dışişleri Bakanlığınca da terör örgütü olarak tanınan bir örgütü silahlandırmayı ve finanse etmeyi tercih etti.
iii. Putin, 7 yıldır Ukrayna'ya saldıracağının sinyallerini vermesine rağmen ABD ve NATO, Kiev'e ancak Putin ülkeyi işgal edince silah yollamaya başladı.
ABD'li yetkililer ilkeli bir tutum sergileyemedi
Ukrayna'daki durumun kolay bir çözümü yok. Rusya, haklı olarak, tarihsel ve jeostratejik nedenlerle Doğu Avrupa'ya kendi güvenliği açısından hayati önem atfediyor. Ancak 300 yıldır hiçbir zaman buraya askeri güç ve siyasi baskıdan farklı bir yöntemle yaklaşmadı. Doğu Avrupa ülkelerinde tarihi bilinci olan vatandaşların çoğu, 300 yıl boyunca kendilerine çok fazla acı çektiren bu devasa doğu komşularına karşı korunma istiyorlar. Bu nedenle de NATO'yu Moskova'ya karşı hayati bir güvenlik siperi olarak görüyorlar.
Sonuç olarak ABD'li yetkililerin sözlerini daha dikkatli seçerek daha özenle hareket etmeleri gerekiyor. "İdealleri savunan" bu yavan Amerikan retoriği dünyanın pek çok yerinde artık karşılık bulmuyor. ABD'nin istediği zaman bu idealleri çiğnediğinin ve Irak, Afganistan gibi pek çok yerdeki saldırganlığının herkes farkında ve kimse artık saf değil. Dünyanın son 20 yılda ABD'den beklentisi Moskova'ya karşı ilkeli bir duruştu ancak ABD'li yetkililer bu tutumu sergileyemedi. Şimdi artık çok geç. Bu nedenle Ukrayna, Putin'in ellerinde öldürücü bir yıkıma maruz kalıyor.
Mütercim: Tuğçenur Akgün
***
[Dr. Adam McConnel Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesidir]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.