2022'de Türkiye-ABD İlişkileri: Ortak Çalışma Grubu ve ABD Kongre Seçimleri
İstanbul
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden'ın iki ülke arasında ortak bir mekanizma kurulması konusunda mutabık kaldıkları ve Dışişleri Bakanlığının, ABD'ye ortak mekanizma kurulmasına dair bir mektup yolladığı basına yansıdı. Ortak mekanizma sürecinin nasıl işleyeceği henüz kamuoyuna açıklanmadı, fakat Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, iki ülke arasındaki en önemli üç uyuşmazlığın terör örgütleri PYD/YPG ve FETÖ ile S-400 konuları olduğunu belirtti.
Peki daha önce de gündeme gelen ortak mekanizma süreci 2022 yılında Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyebilir, önceki ortak mekanizma süreçlerinden farkı ne olabilir? ABD'nin iç dinamikleri, özellikle ABD Kongresi ve 2022 ara seçimlerinin bu süreçteki önemi nedir?
Trump'tan sonra öngörülebilir bir ABD dış politikası
Türkiye ve ABD arasında ortak çalışma gruplarının ve sonuç odaklı bir mekanizmanın kurulması daha önce ABD eski Başkanı Donald Trump döneminde de gündeme gelmiş, fakat süreç bir sonuca bağlanmamıştı. Dış politika süreçlerinin öngörülemez olduğu, kabine üyelerinin sık sık değiştiği ve kararların çok dar bir kadro ile rasyonel temellerden uzak alındığı Trump döneminde, ortak mekanizmanın sağlıklı şekilde işlemesi olası değildi. Biden döneminde, özellikle Türkiye'yi uzun yıllardır tanıyan, uyuşmazlık konularında her ne kadar farklı sayfada olsalar da Türkiye'nin argümanlarına ve sorunlarına vakıf tecrübeli diplomatların göreve gelmesiyle Beyaz Saray'da rasyonel, öngörülebilir dış politika süreçleri işlemeye başladı.
Biden dönemiyle birlikte ABD'nin dış politikası; anlık duygu ile atılan ve yazım hatalarıyla dolu tweetler ile değil, Dışişleri Bakanlığı basın toplantılarıyla, detaylı dış politika raporları ve içerikleriyle ilan edilmeye başlandı. Beyaz Saray'daki politika oluşum süreçleri kamuoyuna açıklanmadan önce merkez medya tarafından sızdırıldığı için kamuoyu açıklamalarından önce neler olabileceği daha somut bir şekilde anlaşılmaya başlandı ve öngörülebilirlik oldukça pekişti.
ABD'nin yeni yönetiminin dış politika yapısı Türk-Amerikan ilişkilerini de etkileyen bir unsur. Özellikle kurulacak ortak mekanizmanın karşı tarafında Trump döneminin aksine önceden belirlenen süreçlere, prosedürlere riayet edebilme alışkanlığı yüksek, bir sonraki adımda hangi argümanları savunabileceği belirgin ve uzlaşma ihtimalleri çeşitli kaynakların değerlendirilmesiyle tahmin edilebilir bir ABD yönetiminin olması, olumlu bir değişim. İçerikten bağımsız olarak en azından sürecin ve mekanizmanın sağlıklı işleyecek olması, ilişkilerin sağlıklı şekilde ilerleme ihtimalini de artırıyor.
Kalın ve Sullivan arasındaki iletişim
Yeni dönemde ikili ilişkilerde ön plana çıkan isimlerin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan olması da ortak mekanizma sürecine dair ipuçları veriyor. Kalın ve Sullivan uzun yıllardır ülke lideriyle birlikte çalışan, ikili ilişkiler hakkında kamuoyunda uzun yıllardır fikir açıklayan tecrübeli iki isim.
İki ismin, özellikle Erdoğan ve Biden görüşmelerinden sonra belirli aralıklarla telefonda görüşmeleri, Ukrayna'dan Libya'ya geniş konu başlıklarını ele alması, ortak mekanizma sürecinin çok geniş kapsamlı ve sistematik şekilde ilerleme şansının yüksek olduğunu gösteriyor.
Özellikle uzlaşılamayan konuların ayrılması, uzlaşılan konularda ilerleme sağlanması ve bu ayrımın sağlıklı şekilde önceden belirlenen müzakere kurallarına göre işlemesi için gerekli olan karşılıklı iletişimin temelleri, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla çoktan atılmaya başlandı.
Anlaşamamak da anlaşmak da mümkün
Kalın'ın dile getirdiği konu başlıklarına ek olarak, Erdoğan-Biden görüşmelerinde de gündeme gelen Libya, Suriye, Doğu Akdeniz, Ukrayna gibi konu başlıklarının tamamında kısa dönemde bir uzlaşma zeminini oluşturmak pek mümkün değil. Fakat, sağlıklı bir zeminde ilerleyen bir ortak mekanizmanın kurulması, uzlaşmazlıkların krizlere dönüşmemesini sağlayabilir. Böylece iki ülke Afganistan, Ukrayna gibi uzlaşma zemininin geniş olduğu konularda ikili ilişkileri derinleştirebilir.
Biden yönetimi, arzu edilen sonuçlar uğruna müttefiklerle uyuşmazlıkları dondurmak, daha büyütmemek konusunda pragmatik bir tutuma sahip bir yönetim.
Özellikle her konuda aynı zeminde olmasa da Çin'e karşı geniş bir ittifak kurmak için Biden yönetimi Hindistan ve Filipinler ile sağlıklı bir ilişki modeli oluşturmaya çalışıyor. Zamanında aktif bir şekilde Trump'a destek veren Hindistan Başbakanı Narendra Modi'yi Beyaz Saray'da ağırlayan Biden, birçok demokrat siyasetçinin temennisine aykırı hareket ederek, Modi ile oldukça yapıcı bir iletişim kurdu. Biden yine Suudi Arabistan hakkında seçim döneminde yaptığı eleştirileri de arkada bırakarak, sonuç odaklı bir politika ortaya koydu. Bu nedenle ortak mekanizma sürecinde eğer Türkiye ve ABD ilişkileri kapsamında somut iş birlikleri ortaya konursa, iki ülke arasındaki uyuşmazlıkların krize dönüşmesi engellenebilir.
Ortak mekanizmanın ilk sonucu Ukrayna mı?
Kalın'ın, Anadolu Ajansına verdiği söyleşideki, Ukrayna vurgusu oldukça önemli. Türkiye'nin hem Ukrayna hem Rusya ile yakın olan nadir ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Kalın, olası bir arabuluculuk rolünü ve Türkiye'nin NATO üyesi olarak Ukrayna'nın toprak bütünlüğü konusundaki netliğini belirtiyor. Biden yönetimi, Aralık başında düzenlediği Demokrasi Zirvesi'ne NATO müttefiki Türkiye'yi davet etmemişti. Demokrasi Zirvesi düzenlenirken Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Kırım'ın işgaline karşı düzenlenen oylamada zirveye davetli Ermenistan ve Sırbistan, Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile birlikte hareket ederken, zirveye davet edilmeyen Türkiye, Ukrayna lehine oy kullanmıştı. Bu durum ikili ilişkilerin griliğini ve ABD'nin çelişkili tutumunu somut bir şekilde ortaya koymuştu. İki ülkenin, bu çelişkileri aşarak, Türkiye'nin NATO üyeliği, Kırım işgali konusundaki duruşu ve Ukrayna'ya yönelik SİHA satışı gibi konuları temel alıp uzlaşı zeminini genişletmesi, bu ortak mekanizmanın ilk somut sonucu olabilir.
Sadece ortak mekanizma yeter mi?
Uzlaşı zemini için iki yönetim arasındaki bir ortak mekanizma yeterli değil. Örneğin, S-400 konusunda yaptırımların kaldırılması, yeni yaptırımların gelmemesi veya Türkiye'nin çıkarıldığı F-35 programı için önceden yaptığı ödeme karşılığında envanterinde bulunan 80 adet Blok 70 serisi F-16'nın modernizasyonu ve 40 adet yeni Blok 70 Serisi F-16'nın satın alınma talebinin hayata geçirilmesi için ABD Kongresi'nin ikna edilmesi şart. ABD Kongresi ise Türkiye konusunda oldukça olumsuz bir konumda, özellikle Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Bob Menendez, Türkiye'ye yönelik her konuda en sert açıklamaları yapan kişi.
Türkiye, hem mevcut Kongre'deki lobi gücünü artırmalı hem de 2022 ara seçimlerinde Cumhuriyetçilerin hakimiyetine geçme olasılığı yüksek bir Kongre'ye kendisini hazırlamalı. Özellikle Trump'a yakın, dış politika konusunda tecrübesiz genç yeni Kongre üyelerini yakından takip etmeli, Cumhuriyetçilerin Senato'da çoğunluğu sağlaması durumunda Komite Başkanı olma ihtimali yüksek Senatör Jim Risch gibi isimlerle şimdiden sağlıklı bir iletişim kurmalı. Böylece ortak mekanizmanın ürünü olası çözümlere karşı ortaya çıkacak Kongre engellerinin aşılması söz konusu olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.