Ya Rasulallah?
?Kutlu Doğum Anısına?
Ya Rasulallah?
On dört asır evvel yine böyle bir geceydi.
Varlığınla aydınlattın dünyamızı.
Âb-ı hayat oldun ruhumuza.
Ilık ılık esen meltem gibi,
Ferahlattın yüreklerimizi.
Gözlerimizde fer, önümüzde rehber oldun.
Yüzlerimizde açan çiçek,
Gönüllerimizde gül oldun.
Sevgi kaynağından beslenen,
Asırlara ışık tutan kandil oldun.
Seninle anlam kazandı yaşantımız,
Seni anlatmakla bahtiyâr oldu sözcüklerimiz.
Senin varlık sahnesini şereflendirmenle,
Apayrı bir şeref kazandı varlığımız.
Çekip almıştın ümmetini cahiliye bataklığından.
Tutmuştun ellerinden, açmıştın şefkat kanatlarını.
Sarmıştın yaralarını, yüreğine basmıştın onları.
İnsanların katında,
Karşılğı her ne kadar eziyet olsa da,
Hakaret olsa da,
İşkence olsa da,
Haticeden, Aliden, Fatımadan,
Tüm sevdiklerinden koparılmak olsa da,
Hâsılı yurdundan kovulmak olsa da.
Yine de Ebû Bekir?leri, Osman?ları, Ömer?leri,Ali?leri,
Mus?ab?ları, Ammar?ları, Bilal?leri, Yasir?leri,
Hatice?leri, Sümeyye?leri, Nesibe?leri yaratmıştı Rabbin,
Habibim yalnız kalmasın diye,
Mahzun olmasın diye,
?Rabbim beni terk etti? demesin diye,
Yalnızlık girdabında boğulmasın,
Ümidini kaybetmesin,
Mağarada ikinin biri olan Ebû Bekir?e:
?Üzülme, korkma Allah bizimle beraberdir!?
Diyerek kol kanat geresin diye.
Hem ne mümkündü Rabbinin seni terk etmesi,
?Seni yetim bulup barındırmamış mıydı?
Hidayete iletmemiş miydi?
Muhtaç iken zengin kılmamış mıydı??
Kanlar içinde kalmıştın bir gün.
Mübarek yüzün kanamış,
Gülünce ışıltısından gözleri kamaştıran,
Saadetli dişin kırılmıştı.
Zor bela sığınmıştınız bir üzüm bahçesine,
Dinlenirken, akan mübarek kanını silerken,
Allah katından bir elçi gelmişti.
Cebrail idi gelen.
Selam getirmişti rabbinden.
Ve demişti ki Rabbin Cebrail?e:
?Eğer istiyorsan yerle bir edeyim şu Taif?i,
Kalmasın taş üstünde taş,
Kalmasın can sahibi bir varlık,
Kalmasın sağlam bir baş,
Kalmasın gülen bir yüz,
Kalmasın dal üstünde bir yaprak,
Kalmasın baş üstünde baş.
Yeter ki sen iste habibim!
İste ki yapayım, kudretimin nelere kâdir olduğunu göstereyim.
Yeter ki sen gül, üzülme.
Senden akan bir damla kana,
Fedadır bütün alemler,
Kurbandır tüm mahlûkât.?
Oysa sen,
Açtın ellerini,
Büktün boynunu,
Gözlerini semaya yöneltip,
Döndün rabbine.
Yalvardın, yakardın,
Sana işkence edenlere, hakaret edenlere,
Seni üzenlere hayır dua ettin.
Dedin ki: ?Hayır ya Rab! Eğer ki,
Onların neslinden bir kişi bile,
Çıkıp Müslüman olacaksa,
Eğer ki onlardan birisi dahi sana boyun eğecekse,
İstemiyorum ya Rab! Helak etme!
İstemiyorum ya Rab! Yerle bir etme!?
Derken?
Biraz sonra?
Elinde bir üzüm sepetiyle biri çıkageldi.
Gülümsüyordu.
Haydi yiyin diyordu.
Br taraftan da yaralarına bakıyordu.
Addâs idi bu gelen.
Rabbinden sana, o zor anın hatırası,
O acı günün, Taifin bir nişanesi,
Nefsini ayaklar altına alan,
Yüce sabrının mükafatı?
İşte bir kişi müslüman olmuştu bile,
Sahili selamete kavuşmuştu bile,
Ya az önce ?Tamam ya Rab! helak et onları deseydin,
Ya beddua etseydin,
Taş üstünde taş kalmasın deseydin,
Ne olurdu halleri?
Ne olurdu halimiz Ya Rasulallah?
Medinede yepyeni bir hayat?
Her şey sana Âmâde,
Ağzından çıkacak bir tek kelimeye muhtaç sineler.
Medine?nin bahar kokusunda,
Ilgıt ılgıt esen rüzgarın sesinde,
Hasret ateşiyle yanıp kavrulmuş yüreklerde,
Bir tek çığlık, bir tek haykırış:
?Hoş geldin Ya Rasulallah, Hoş geldin Ya Rasulallah.?
?Ay doğdu üzerimize,
Veda tepelerinden,
Şükür bize vacip oldu,
Allah?a davetinden??
Herkes sevinçten dört köşe olmuş,
Yerlerinde duramıyorlar.
Kendilerinden geçmişler âdeta.
Öyle ya, kolay mı?
Koskoca, Allah?ın Rasulü kendilerine misafir olmuş
Alemlerin efendisi gelmiş,
O güne kadar adı Yesrib olan şehirleri,
Rasulullahın teşrifiyle şereflenmiş,
Ve o günden sonra Medinetü?l-Münevvere olmuş,
Efendimin varlığından her şey gibi,
O da nasibini almış.
Çile, sıkıntı, keder, acı, eziyet,
Ancak Kur?an bereketiyle,
Tebliğ tadıyla geçirilmiş bir kutlu ömür.
Eşsiz bir risâlet devri,
Benzersiz bir dava mücadelesi,
Ve geride bırakılan bir kutlu miras?
Ağaç, toprak, taş, şehir, köy, hane,
Bindiği deve, sırtındaki ridâ,
Ayağındaki terlik, kestiği saç, sakal,
Baba, hanım, evlat, torun?
Her şey ama her şey varlığınla bir anlam kazandı,
Anlamıyla varlık sahnesinde kendine bir yer buldu.
Asırlar sonrasına,
Ahir zaman ümmetine,
Bir kutlu miras kaldı.
Evet Ya Rasulallah!...
Bizler, senden asırlar sonra,
Varlık sahnesine inen kullarız.
Ahir zaman ümmetiyiz.
Ancak varlığımızın anlamıyla değil,
Bedenimizle, cismimizle, kupkuru yaşantımızla,
Varlık sahnesindeyiz, varlığından habersiz?
Ahlakından, yaşantından, hane-i saadetinden,
?Size iki şey bırakıyorum, bunlara sımsıkı sarıldıkça,
Şaşırmazsınız yolunuzu asla,
Biri Kur?an, diğeri sünnetim.? dediğin,
O kutlu mirastan bîhaberiz.
Mübarek zevcen Hz. Âişeye gelipte:
?Rasulullahın ahlakı nasıldı?? diye,
Sorunca sahabiler,
?Siz hiç Kur?an okumuyor musunuz?
O?nun ahlakı Kur?andı? demişti.
Bizler bugün Kur?an?dan da ,
Sünneti Seniyye?nden de
?Her biri gökteki yıldız gibidir? dediğin,
Mübarek dostlarının yolundan da uzağız.
Seni sadece bayramlarda, kandillerde,
Kutlu doğum Haftalarında,
Göstermelik anıyoruz, hatırlıyoruz.
Ne imanımız, seninki gibi,
Ne yaşantımız sünnetin gibi.
Ya Rasulallah!...
Bizler sana,
Seni görmeden iman eden ümmetiniz.
Seni görmeden, senin için yüreklerini dağlayan,
Pâre pâre ateşlerde yansa da,
Senin bir bakışına,
Bir gülüşüne hayran,
Endamınla bir duruşuna kurbanız.
Seni görmeden, seni seven mücrimleriz.
Himmet et Ya Rasulallah!
Bu asi, mücrim kullara,
Kur?andan uzak, senden uzak,
Gaflet içre bir ömür sürenlere.
Nefislerine kul,
Şeytanlarına köle olanlara.
Varlıklarından habersiz,
Amaçsız, beyhûde bir halde,
Şu fani dünyaya kendini kaptıranlara.
Himmet et Ya Rasulallah!
Meded Ya Rasulallah!
Şefaat Ya Rasulallah!
BÜNYAMİN TEMİRTAŞ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.