Vakıfların Fıkhî Sorunları-V Sempozyumu İstanbul'da Gerçekleşti

Vakıfların Fıkhî Sorunları-V Sempozyumu İstanbul'da Gerçekleşti
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. MEHMET GÖRMEZ:''DİN HİZMETLERİ VAKIF DESTEĞİNİ KAYBEDİNCE İSTER İSTEMEZ DEVLETİN HİMAYESİNE MUHTAÇ OLMUŞTUR''Diyanet...




DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. MEHMET GÖRMEZ:

''DİN HİZMETLERİ VAKIF DESTEĞİNİ KAYBEDİNCE İSTER İSTEMEZ DEVLETİN HİMAYESİNE MUHTAÇ OLMUŞTUR''

Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kuveyt Vakıflar Genel Sekreterliği ve İslam Kalkınma Bankası işbirliği ile İstanbul'da düzenlenen ?Vakıfların Fıkhî Sorunları-V'' konulu sempozyumda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez; İslam medeniyetinin varlık, insana bakış, hayır ve erdem ile sevgi ve rahmet anlayışının bir tezahürü olarak ortaya çıkan vakıf müessesesinin İslam dininin insanlığın önerdiği bütün erdemlerin müesseseleşmiş hali olduğunu kaydetti.

Vakıfların kaynağını doğrudan Kur'an-ı Kerim'den aldığını belirten Başkan Görmez, vakıfların aynı zamanda insanoğluna ebedileşmeyi öğrettiğini ifade etti. Osmanlı döneminde çok sayıda vakıf kurulduğunu anlatan Başkan Görmez, 18. yüzyıl başlarında Osmanlı vakıf gelirlerinin bilimsel bir araştırmaya göre bütçenin yarısı kadar olduğunu bildirdi.

Başkan Görmez, toplumun bütün alanlarında vakıflar kurulduğunu belirterek, ''Ecdadımız, karşı karşıya kaldığı sorunları çözmek için, Müslümanın, kimseye muhtaç olmaması için sayısız vakıflar kurmuş. Yolculara yardım, esirleri azat, fakir kız çocuklarına evlenmeden önce çeyiz temini, hayvanlara barınak, borçluların borçlarını kapatmak için vakıflar kurulmuş. Düşünün göçmen kuşlar için ve o kuşlara yuva yapmak için bile vakıflar kurulmuş." diyerek,

"Bugünlerde çeşitli vesilelerle gündeme gelen ve Türk gençliğine farklı şekilde gösterilen Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan, Kudüs'te bir vakıf kuracaktır, vakfın vakfiyesindeki birinci madde şöyledir: (Bu vakfın gayesi Mescid-i Aksa'daki kandillerde yakılacak olan zeytinyağını temin etmektir)'' hatırlatmasında bulundu.


Vakıfların sivil hayatın da önemli bir müessesesi olduğunu vurgulayan Başkan Görmez, ''Vakıflar, İslam medeniyetinin sivil hayata verdiği önemin büyük bir göstergesidir. Batılı araştırmacılar sivil kavramını tahlil ederken vakıf müessesesini gözardı ederler. Halbuki vakıf müessesesi aynı zamanda insanların kendi yönetimlerini pek çok alanda nasıl ortaya koyduklarının çok önemli bir göstergesidir'' diye konuştu.

''İSLAM DÜNYASINDAKİ BÜTÜN VAKIFLARIN HUKUKİ SORUNLARI VAR''

Görmez, İslam dünyasındaki bütün vakıfların hukuki sorunları bulunduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Vakıf, hukuk temelleri üzerine oturmuş bir kurumdur. Vakfın hukuki temellerini vâkıfa bırakmışız, vâkıf onu belirlemiş. Ancak bugün İslam dünyasında, maalesef ülkemiz de dahil, vakıfların büyük bir kısmı vâkıfların şartına göre işlemiyor. Halbuki vakıfların vakfiyesinin son kısmı bir beddua ile biter. Bu nedenle hiç bir Müslüman devletin, ülkenin, kurumun bu bedduaya razı olması düşünülemez. Her vakfın, vâkıfın şartları doğrultusunda hizmet etmesi sağlanmalıdır. Bu bugün bütün İslam dünyasının önünde önemli bir engel... Balkanlar'daki her şehrin neredeyse üçte biri ecdadın emanet olarak bıraktığı vakıflardan oluşuyor. Ancak bu vakıfların büyük kısmı o devletler tarafından gasp edilmiş durumda. Hiçbir uluslararası mekanizmanın bu konudaki duyarlılığı hissedilir değil. Bu nedenle 2 ay önce Balkanlar'daki bütün Diyanet İşleri Başkanlarımızla Üsküp'te sadece bu konuda bir toplantı yaptık ve Balkanlar'daki vakıfların, tekrar amaçları doğrultusunda kullanılması, hukuk ve ahlak çerçevesinde sahiplerine iade edilmesi için hepimizin seferber olması gerektiğini ifade ettik. Üsküp bildirgesi yayınladık, araştırmalar başladı. Araştırmalardan sonra hukuki yollarla mücadele başlayacak, daha sonra da bu konu uluslararası mahkemelerin huzuruna götürülecek.

Müslüman azınlıkları koruyacak vakıflar, ilgili ülkeler tarafından gasp edildi. Bütün bunlara seyirci kalıyoruz. Türkiye'de de vakıflar çok zor süreçlerden geçti. Vakıflar ihya ediliyor ama birkaç eksiklik var.

?DİN HİZMETLERİNİN SİVİL TABİATI, VAKIF DESTEĞİNİ İÇİNE GİRDİĞİMİZ ASIRDA MAALESEF KAYBETMİŞTİR.?

Varlığını, gücünü İslam'dan alan vakıf müessesesinin dinî ve din hizmetlerini geliştirip himaye ettiğini aktaran Görmez, "Din hizmetlerinin sivil tabiatı, vakıf desteğini içine girdiğimiz asırda maalesef kaybetmiştir. Din hizmetleri, ister istemez devletin himayesine muhtaç olmuştur. Bugün artık Türkiye'de de din hizmeti ve din eğitimi amaçlı kurulan bütün vakıfların din hizmetine ve din eğitimine hizmet eder hale getirilmesi gerekir.'' şeklinde konuştu.

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Fatih Sultan Mehmet'in Fatih Camisine ve külliyesine tayin edilecek imam, müezzin, kayyum ile ilgili şartlardan birini okuyarak yüzyıl öncesine kadar gündelik hayatın hemen her alanında gerçekleşen insan merkezli tüm hizmetlerin vakıflar eliyle yürütüldüğünün bilindiğini ifade etti.  ''Ne yazık ki bugün din hizmetleri alanı özellikle ekonomik vesayet söz konusu olduğunda bağımsız değildir. İhtiyaçlarının pek çoğunu kendi vakıfları üzerinden karşılayan klasik hizmet ünitelerimizin pek çoğu, maalesef bu darlık nedeniyle neredeyse unutulmaya yüz tutmuştur'' diyen Başkan Görmez, şöyle konuştu:

''Hafıza kaybına maruz pek çok kişi için bugün benim anlattıklarımın hiçbir önemi olmayabilir. Hizmetlerimizin öteden beri var olan sivil tabiatında ısrarımızı sürdürmek, toplumun tüm kesimlerine geniş bir şekilde ulaşabilmek için bugün bizden bir şekilde esirgenmiş vakıflarımızın birer asli sahibi olarak hatırlanmak isteriz. Gerçekleştirilecek adımlar sayesinde vakıflar devletin kendi toplumuna eşit bir şekilde ulaşmasını sağlamak açısından önemli bir merhaleyi tamamlamış olacaktır. Bugün şu ya da bu şekilde hemen her azınlık grubunun kendi vakıflarına kavuşmasının yarattığı heyecan göz ardı edilemez. Bu coğrafyanın asli unsurlarının kendi maddi ve manevi kıymetlerinden uzak olması hiçbir şekilde tasavvur edilemez. Bugün şu ya da bu şekilde çarçur edilmiş, kayıtlardan düşülmüş, amacı dışında kullanıma açılmış, ifsad edilmiş tüm vakıfların Müslüman toplumun vicdanındaki derin yaraları daha fazla kanatmaksızın sahiplerine verilmesi gerekir. Bu bağlamda Balkanlarda yaşananların oradaki Müslümanları nasıl da kötürümleştirdiği gerçeği, her türlü diplomatik dilin ötesinde derin anlamlar kazanmıştır.''

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.