Uyuşturucu batağından kurtulanların ibretlik hikayeleri
ANTALYA- SİNAN ÖZMÜŞ
Ayık Yaşamda Buluşalım Derneğine (AYBUDER) Kepez ilçesindeki bir evde yaşayan madde bağımlıları, psikoterapi ve kişisel gelişim eğitimi ileuyuşturucu batağında yaşadıklarını paylaştı.
Duacı bölgesinde tabiatla iç içe bir evde yaşayan 18 yaşından büyük 6 uyuşturucu bağımlısı, uygulanan 12 basamaklı sosyal entegrasyon programı sayesinde "ayılmayı" başardı.
Sabah kalktıklarında yataklarını toplayan, birlikte yemek hazırlayıp, spor yapan, dernek içerisinde kendilerine ait hayvanları besleyip, onlara iyi davranarak kişiliklerini geliştiren ve madde bağımlılığından kurtulanlar, uyuşturucuya nasıl başladıklarını, uyuşturucu parası bulabilmek için yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
"İyileşmekte olan bir madde bağımlısıyım"
Madde bağımlılarından Ercan Sağlam (30), ailesinde alkol tüketiminin normal karşılandığını, bunun da kendisinde "İçki içersem erkek olurum" düşüncesini oluşturduğunu söyledi.
Sağlam, 15 yaşındayken girdiği değişik ortamlarda esrar içmeye başladığını ifade ederek, uyuşturucu kullanımının kademe kademe arttığını belirtti. Sağlam, tedavi için AMATEM'e, özel hastanelere, psikiyatristlere gittiğini anlatarak, "Hastane süreçlerinden sonra, eve dahi gitmeden madde almaya direkt torbacıya gidiyordum." diye konuştu.
Sağlam, sağlık kuruluşlarından istediği sonuçları alamayınca "Artık kurtuluşum yok. Öleceğim" diye düşünmeye başladığını dile getirerek, şunları söyledi:
"Kendimi bağımlı olarak görmüyordum. Bağımlılık görüntüsü kafamda çok farklı bir yere sahipti. Köprü altlarında yaşayan, evi barkı olmayan, devamlı cezaevine girmiş çıkmış insanlar bağımlıydı. Kendi hayatıma baktığımda, ailemin ekonomik durumu yerindeydi. Kendi iş yerlerimiz vardı. İstanbul Üniversitesi 4 yıllık işletme mezunuyum. Yıllarca kendimi kandırdım. 'Bunlara sahipsem bağımlı değilim.' diye düşünüyordum."
Sağlam, internette gördüğü AYBUDER ile irtibata geçtiğini ve Antalya'ya geldiğini ifade ederek, "Derneğe geldiğim bir seneden beri hiçbir şey kullanmıyorum. 'İyileşmekte olan bir madde bağımlısıyım.' diyorum." dedi.
"Kardeşimle birlikte madde kullanıyordum"
Madde bağımlısı Seyfullah Üstün (29) madde kullanımına 13-14 yaşlarındayken başladığını, en büyük sebebin aile içi iletişim bozukluğu olduğunu savundu. Uyuşturucuyu 14 yıl erkek kardeşiyle kullandığını belirten Üstün, ailesinin 7. senede bu durumu öğrendiğini dile getirdi.
Üstün, aşırı hap kullandığı dönemde 1-2 ay eve gitmediğini, ailesinin kendisini bularak akıl hastanesine yatırdığını, bu kez de kaçarak eroin kullanmaya başladığını belirtti.
Ailesinin bağımlılıktan kurtulması için kendisini evlendirdiğini ama durumun değişmediğini ifade eden Üstün, "En son erkek kardeşimle beraber iğne yapmaya başladım. Ailem bunu fark ettiğinde, asker kaçağı olduğum için beni şikayet ederek, yakalattılar. Askeri hastaneye sevk ettiklerinde 'Sana yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Bu şekilde seni alamayız, tedavi ettiremeyiz.' dediler. Çünkü kollarım artık iyice şişmişti. İğne yapacak yerim kalmamıştı." diye konuştu.
Üstün, ailesinin ısrarıyla derneğe kardeşiyle ilk geldikten üç ay sonra merkezden ayrıldıklarını, bu süreçte sokaklarda kalmaya başladığını ve defalarca hırsızlık yaptığını vurguladı. Üstün, "Öyle bir noktaya gelmiştik ki artık kişiliğim erimeye başlamıştı. Üç ay sonra kardeşim fazla dozdan kötüleşti. Onu 45 dakika ayıltmaya çalıştıktan sonra 'Bundan kurtulmamız gerekiyor.' dedim ve tekrar derneğe geldim. Derneğe geldiğimden bu yana 1,5 yıl geçti." sözlerine yer verdi.
"2,5-3 ay sokakta kendi başıma kaldım"
Madde bağımlısı Onur Büyükyörük (23), bazı insanların karşılaştıkları zorluklardan kaçmak için madde kullandığını, kendisinin de 16 yaşında uyuşturucuya uçucu madde ile başladığını aktardı. Üniversitede hap ve eroine geçtiğini anlatan Büyükyörük, ailesi durumu öğrendiğinde İstanbul'da çip tedavisi gördüğünü, tedavinin etkisi bitince yeniden uyuşturucuya başladığını ifade etti.
Büyükyörük, Antalya'da uyuşturucu madde ile yakalandığını ve denetimli serbestlikten yararlanarak serbest kaldığını belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Evdekilerden para istemek için huzursuzluk çıkarıyordum. Para vermedikleri zaman camı kapıyı indiriyordum. Tartışıyordum. Komşular şikayet ettiği için eve sürekli polis geliyordu. Sonra babam, 'Bu böyle olmayacak. Git dışarıda ne yapmak istiyorsan kendi başına yap. Benim evimde ölmene izin veremem.' dedi. 2,5-3 ay sokakta kendi başıma kaldım. Tabii hırsızlık yapmak zorunda kaldım. Param yok, kalacak yerim yok. İçmek zorunda olduğum bir şey var. Çünkü bağımlıyım. Hırsızlık da bir yere kadardı. Ufak tefek ayakçılık yapmaya başladım. Paket satmaya, torbacılık yapmaya başladım. Polisle bayağı sıkıntılarım oldu. Son geldiğim noktada artık iğneye geçtim. Kokteyl falan vurmaya başladım. Yürüyemeyecek hale geldim. Babam sonra polis sayesinde beni buldu. Eve götürdüler. 'Tedavi olmak istiyor musun?' diye tekrardan sordular. Bir işlem yapılmadı. Bir daha ceza alırsam cezaevine girmek zorunda kalabilirdim. Babam 'Ya bırak ya da git bu şekilde devam et. Eve gelme.' dedi. Ben de zaten bitmiş bir haldeydim. Baktım olmuyor AYBUDER'e geldim. Burada da kendimle yüzleştim. 6 aydan beri buradayım. 6 aydır temizim."
"Yedi aydan bu yana hiçbir şey kullanmıyorum"
Kendisini "iyileşmekte olan bin madde bağımlısı" olarak niteleyen Bahadır Kıcalı (18), madde kullanımına 13-14 yaşlarında başladığını dile getirdi. Anne ve babasının ayrı oluşu, evde gördüğü şiddet ve arkadaş ortamının madde kullanımına başlamasına neden olduğunu savunan Kıcalı, ikinci senesinde ailesinin uyuşturucu madde kullandığını öğrendiğini söyledi.
Kıcalı, ailesinin kendisi AMATEM ve özel bir hastanede tedavi ettirmeye çalıştığını, çare olmayınca da bir ay eve kilitlediğini anlatarak, şöyle konuştu:
"Evden çıktığımda gideceğim yer belliydi, eski arkadaş ortamı. Gittiğim gün yine birisinde madde gördüm, 'Yine karşıma çıktı' dedim. 'Bir kere içeyim, haftada da 1-2 kere içer öyle götürürüm' dedim. Bir başladım, eski sürecin daha da beterine döndüm. Her seferinde psikologlara götürüyorlardı. İstanbul'da denemediğim yer kalmamıştı. Her seferinde kaçıyordum, bu sefer döverek götürüyorlardı. En son eve 7 gün boyunca gitmedim, torbacıların yanında kaldım. Onların yanında metamfetamine bulaştım."
Sokakta yaşarken hırsızlık yaparak madde satın aldığını ve dilendiğini belirten Kıcalı, "Artık üstümün başımın kokmaya başladığı zamana geldiğim an, yürüyecek halimin kalmadığı an pes etme noktasına geldim. Çünkü başka yapacak bir şeyim yok. Tek başıma bir şeyler yapamıyordum. Havalar da soğuktu. En sonunda AYBUDER'le konuşmayı kabul ettim, 'Antalya'ya gitmek istiyorum' dedim. O zamandan bu yana da yedi ay oldu. Yedi aydan bu yana hiçbir şey kullanmıyorum." diye konuştu.
"Ailem 8 yıl bağımlı olduğumu bilmiyordu"
AYBUDER Genel Sekreteri Seyyide Yörük (32) sorunlu geçen ergenlik döneminin ardından psikiyatriste giderek ilaç kullanmaya başladığını, üniversitede ise uyuşturucu madde ile tanıştığını anlattı.
"Açıkçası denemek istedim" sözlerine yer veren Yörük, bu süreçte "Ben onlar gibi değilim, ben farklıydım. Kontrol edebilirim" diye düşündüğüne dikkati çekti.
Yörük, madde kullanımının yıllarca katlanarak devam ettiğini, sonrasında sentetik maddelere geçtiğini, üniversitenin ardından hızlı bir çöküş sürecine girdiğini dile getirdi. Yörük, şunları ifade etti:
"Hala bağımlı olduğumu kabul etmiyordum. O zaman 28 yaşındaydım ve Eskişehir'de bir yerin şube sorumlusuydum. En son 43 kiloya düşmüştüm ve lenf kanserinden şüphelendikleri bir nokta vardı. Bağışıklık sistemim çökmüştü. Eskişehir'de Yavuz Tufan Koçak'la karşılaştık. O bağımlılık danışmanıydı. Arkadaşlarım bağımlı olduğu için Yavuz hocayla görüşmüştüm. Onunla konuşurken 'Neden bana sürekli, '?ağımlı' diye hitap ediyorsun? Ben o tanıma mı giriyorum' dedim. Hayatımda bir problem vardı. Onunla baş etmeye çalışıyordum fakat insan bunu kendine kolay kolay söylemek istemiyor. Kendime, 'Bağımlısın ya da değilsin ama umutsuz olduğun bir gerçek' dedim. Bu umutsuzluğun üzerine '28 yıldır öğrendiklerim bir işe yaramadı, yeni bir şeyler öğrenmem gerekiyor' diyerek, bir yolculuğa çıktım. Bu süreçte ailem 8 yıl bağımlı olduğumu bilmiyordu. Buraya geldikten 1,5 ay sonra Eskişehir'e döndük. Aileme bu süreci anlattım. Tabii onlar için kolay olmadı ama sonuçta bu bir hastalık. Herkesin başına gelebilir."
Yörük, bağımlılıktan uyanışın kişisel bir yolculuk olduğunu, eskiden yaşadığı kaosun bittiğini söyledi. Ancak yolun hala uzun olduğunu vurgulayan Yörük, "(Tamam ben oldum, her şeyi yakaladım) demek mümkün değil." diye konuştu.
"Bu bir yolculuk"
Dernek başkanı ve eski bir bağımlı olan Yavuz Tufan Koçak (57), AA muhabirine yaptığı açıklamada, madde bağımlılığının hastane tedavileriyle iyileşmeyeceğini savundu. Kendisinin 14 yıldır herhangi bir madde kullanmadığını anlatan Koçak, şöyle devam etti:
"İlkokul öncesi ilk içkisini, sigarasını içen, asker çocuğu olarak İstanbul'da büyüyen birisiydim. Yüksek tahsilimi yaptım. Kaçırarak evlendiğim bir eşim, iki çocuğum oldu. Kendi işimi kurdum. Maddi olarak da çok iyiydim. Ne oldu da ben izmarit toplama noktasına düştüm? İşte alkolle ilgili sıkıntım özünde çoktu. Eşimin de zorlamasıyla ilk özel hastaneye yattım. Oradan, madde bağımlılığıyla ilgili doktora yaparak çıktım. Bu ne demek? Ben oraya yatıp çıkınca bu iş bitecek sandım. Halbuki orada uyuşturucu bağımlılarıyla tanıştım. O maddelerle tanıştım. O ilaçların benim kafamı getirdiği noktalarla tanıştım. Dolayısıyla bambaşka bir kırılma noktasından sonra hayatım değişti."
Koçak, her şeyini kaybettiği bir noktada, dernek kurma fikrinin oluştuğunu, dernekte tüm dünyada uygulanan 12 basamaklı bir değişim programını uyguladıklarını belirtti.
Programda, "Sen değişeceksin, hayata bakışını değiştireceksin, sorumluluklarını öğreneceksin." ifadelerinin vurgulandığını anlatan Koçak, "İnsanların bu hastalığı hafife aldıklarını gördüğümde, bunu misyon edindim ve bu derneğin kuruluşuna kadar geldim." dedi.
Koçak, dernekte bağımlılara sorumluluk yüklediklerini, hepsinin sabah kaldığında yatağını topladığını birlikte sofrayı hazırlayıp, yemek yaptıklarını, sabah ve akşam grup toplantılarına katıldıklarını söyledi.
Dernekte kimseyi zorla tutmadıklarını ve kimseyi "Sakın içme" diye zorlamadıklarını vurgulayan Koçak, "Bu değişim programının ne kadar süreceği çok belli olmuyor. Kişiye bağlı. Ailenin de bu arada muhakkak bilinçlenmesi gerekiyor. Ailenin içerisinde olmadığı bir iyileşme programının başarıya ulaştığını asla görmedim. Birlikte sinemaya, tiyatroya gidiyoruz. Bir takım mesleki kurslar alınıyor. Bu arada normal hayatına devam edenler de bizden kopmadıkları sürece bu ayıklık süreci devam ediyor. Bu bir yolculuk. Yani 'Geçecek, bitecek' diye bir yanlış algının bu toplumdan silinmesi lazım." ifadesini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.