Ümmet vahdet zorunluluğudur
Mustafa Yürekli, İslam'ın Kur'an ve Sünnet-i Seniyye ile çizilen ve kıyamet gününü kadar açık tutulan uluslararası yol olduğunu hatırlatarak ümmet olmanın, Müslüman halklar için vahdeti sağlama zorunluluğu olduğunu vurguluyor.
İslam Birliği'ni anlamakta güçlük çekilebilir. Kimilerine İslam Birliği safsata gelecektir, boş bir hayal görünecektir.. Kimileri, İslam Birliği idealini maceraperest bir grubun hezeyanları olarak algılayacaktır. Bütün bu olumsuz yaklaşımlar, oldukça düşük düzeyde bir algının göstergeleridir.
Günümüz dünyasında İslam Birliği'nin imkansız olduğunu düşünenlerin, dünya iletişim ağından fena etkilendiklerini ve dünya güçleri tarafından beyinlerinin yıkandığını söyleyebilirim rahatlıkla.
Son yüzyılda Batı'yla temasta ümmetin çürüyen kesimlerinin düçar oldukları ateizm, materyalizm, sosyalizm, liberalizm ve milliyetçilik gibi akımlara kapılanların modern hurafelerle dolu zihinleri elbette İslam Birliği'nden uzak işleyecektir.
İslam milleti, yabancılaşmış unsurlarının düşük algı düzeyiyle dayattıkları mevcut dünya sistemine mahkumiyete boyun eğemez; İslam Birliği'nin bir zorunluluk, hatta Muhammed (a.s.)'ın ümmetinin asırlardır ihmal edilen görevi olduğunu ve günümüzde aciliyet kazandığını, elbette yüksek sesle ve coşkuyla söyleyebilir.
Allahu Teala (c.c.) tarafından İslam Birliği, Kur'an-ı Kerim'de apaçık bir şekilde buyrulmaktadır. Ümmetin bir an önce bu ayetin sağladığı yüksek idrak düzeyine ulaşması gerekmektedir: "Hep birlikte Allah'ın ipine (Kuran'a, İslam'ın değerlerine) sımsıkı sarılın. Sakın ayrılığa düşmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz. Allah kalplerimizi birbirine ısındır da O'nun nimetiyle kardeşler oldunuz. Siz bir ateş çukurunun kenarındaydınız. Allah sizi oradan kurtardı. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklıyor ki hidayete eresiniz. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra bölünen ve ihtilafa düşenler gibi olmayın. İşte onlara büyük bir azap vardır.." (Al-i İmran Suresi, Ayet: 103- 105)
Ümmetin, günümüzdeki bölünmüş dağınık hali, bu ayete göre, ?ateş çukuruna' yuvarlanma, kafirlerin tahakkümü altında dünya ve ahret saadeti olan İslam'dan uzak düşme durumudur. Bu ayet, İslam'ın toplum felsefesini, siyaset felsefesini ve tarih felsefesini açıklıyor. Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak demek, temelinde Kur'an-ı Kerim bulunan İslam medeniyetini yükseltmemiz, Allah katından inmiş değerlerin sosyal, ekonomik ve siyasal alanlarda ödünsüz bir biçimde gözetilmesi anlamına gelmektedir. Değerler, hedefleri belirgin kılacak, yolu çizecek ve iradeleri çelikleştirecektir.
Hz. Adem (a.s.)'ın dünyaya çizdiği, tüm peygamberlerin yürüdüğü ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Kur'an-ı Kerim'le ve Sünnet-i Seniyye ile kıyamet gününe kadar açık tutulan uluslar arası yol haline getirdiği ve İslam'dan ayrılmak, yoldan çıkarak bölünmek ve dağılmak; Allah adına kurulan otoriteyi tanımamak, tevhid inancının gereği vahdeti bozmak, değerleri gözetmeden İslam dışı bir hayat yaşamak ?ateş çukuru'na yuvarlanmak anlamına gelmektedir.
Müslümanlar, ya tüm kurum ve kuruluşlarıyla İslam medeniyetini yeniden inşa edip ümmet adı verilen vahdeti gerçekleştirerek dünya ve ahret saadetine kavuşacaklardır ya da sürüklendikleri cahiliye bataklığında boğulup zillet içinde eriyip gideceklerdir.
Mustafa Yürekli - Haber 7
mustafayurekli@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.