Suriye’de haritalar değişirken İdlib
Suriye’de haritalar değişirken İdlib
Suriye iç savaşı haritasına bakıldığında son günlerde en fazla askeri harekat ve çatışmanın yaşandığı bölgenin İdlib hudutları olduğu görülmekte.
İSTANBUL - CENGİZ TOMAR
Savaştan evvel belki de Suriye’nin en unutulmuş, kıyıda köşede kalmış ve adı duyulmamış illerindendi İdlib. Halkının büyük kısmı Sünni Arap olan, bir miktar da Hristiyan’ın yaşadığı İdlib’in Şam, Halep, Hama, Humus ve Lazkiye gibi önemli şehirlerin yanında esamisi okunmazdı. İdlibli gençler pek çok Anadolu kasabasında olduğu gibi okumak ya da çalışmak amacıyla Suriye’nin büyük şehirlerine göçerler ve bir daha da İdlib’e dönmezlerdi. Bizler içinse Hatay’da sınır çıkışında Suriye’de ilk ayak bastığımız kırsal kasaba ve güneyden dönüşte de Türkiye sınırına yaklaştığımızı hatırlatan trafik levhasının adıydı İdlib. Suriye’de 2011’de başlayan Arap Baharı sürecinde ismini sıklıkla duyar olduk. Savaştan önce göç veren idlib, savaş nedeniyle pek çok sivilin sığındığı kurtarılmış bir bölgeye (safe heaven) dönüşmüştü.
Özellikle 2015’te Rusya’nın oyun değiştirici bir hamle olarak Suriye’ye doğrudan girişi ve 2016’da Halep’in düşmesinden sonra İdlib’de yaşananlar haber bültenlerimizin vakây-ı âdiyesinden oldu. Son bir yıldır Suriye iç savaşı haritasında yeşille gösterilen muhalif cepler giderek rejimi temsil eden kırmızıya dönüşürken, Suriye’nin batısındaki muhalif cepler Rejim (Rusya ve İran) tarafından birer birer ele geçirilirken sıranın bir gün İdlib’e geleceği âşikârdı. İşte o günler gelmiş görünüyor. [1]
İdlib'e yönelik askeri harekat hazırlığı
Suriye’nin doğusunda sözde müttefikimiz ABD, terör örgütü YPG/PYD ile hâkimiyet alanı kurarken, Rusya da savaşın başından beri tarihte “Faydalı Suriye” (Butik Suriye) olarak bilinen ve tarihi “sıcak denizlere inme” stratejisinin tek somut örneği olan Akdeniz’deki biricik üssünün bulunduğu batı Suriye’yi ne pahasına olursa olsun elinde tutmak istiyordu. Nitekim öyle de oldu. Bunun tek istisnası, artan DEAŞ ve YPG/PYD tehdidi karşısında Türkiye’nin ÖSO’yla birlikte yaptığı oyun bozucu Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları ve Astana’daki çatışmasızlık anlaşması ile idlib’de elân mevcut statükoda Türkiye’nin söz sahibi olmasıydı. Böylece Suriye iç savaşı haritasında doğuda ABD himayesinde PYD/YPG, batıda Rusya ve İran himayesinde Rejim ile kuzeyde Türkiye ile ÖSO güçlerinden oluşan bir konsolidasyon şekillendi. Bu konsolidasyonun biricik istisnası ise İdlib’di.
Koçbaşı şeklinde Akdeniz’e uzanan İdlib, sahile ulaşmayı hedefleyen YPG/PYD şeridinin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları ile ortadan kaldırılmasıyla Türkiye açısından stratejik ehemmiyetini nispi olarak kaybetse de bugün üç milyona yaklaşan nüfusu ile birlikte diğer bölgelerden Çin malı kötü şöhretli yeşil otobüslerle taşınan pek çok muhalif ve “terörist” grubu da barındırdığından Suriye iç savaşının en önemli köşe taşı olma özelliğini taşıyor. İronik bir şekilde 2009’dan önce Suriye’de şehir içi taşımada otobüs kullanılmazken, bu Çin malı yeşil otobüsler, kendilerinden daha kötü şöhretli mikrobüs adı verilen dolmuş-minibüslerin yerini almak üzere, Beşşar Esed’in vadettiği modernizasyonun simgesi olarak kullanılmaya başlanmıştı. Suriye iç savaşında ise anlaşma ile bölgelerinden ayrılan muhalif gruplar ile DEAŞ’ın taşınmasında görev almakta. Nereden nereye… Amerikan tarzı demokrasi ihracının, Çin malı otobüslerle iadesi.
Yine Suriye iç savaşı haritasına bakıldığında son günlerde en fazla askeri harekat ve çatışmanın yaşandığı bölgenin de İdlib hudutları olduğu görülmekte. Sıranın, pek çok sivilin yanı sıra Suriye’nin diğer bölgelerinden süpürülen muhalif gruplar ile terörist olarak kabul edilen örgütlerin de bulunduğu İdlib’e gelmekte olduğu ayan beyan ortada. Rejim ve Rusya tarafından son günlerde yapılan açıklamalar da bu yönde.
Rejim uzun süredir, tarihte Ebla medeniyetinin kurulduğu ve topraklarında milyonlarca zeytin ağacı barındırması sebebiyle Yeşil İdlib (İdlibü’l-Hadrâ) olarak bilinen bölgeyi yoğun bombardımanla hâk ile yeksan; Arapların tabiriyle yaş-kuru (el-ahdar ve’l-yâbis) demeden tarumar etmekte. Muhalif gruplar buna karşılık verirken, yüzbinlerce sivil de muhasara altında yaşam mücadelesi vermekte. Ayrıca İdlib’deki gruplar zaman zaman kendi aralarında da çatışmaktalar. Nüfusun üçte ikisinden fazlasını kadınlar ve çocuklar oluşturmakta ve insani yardıma muhtaç durumdalar. Suriyelilerin kısaca Hey’e olarak adlandırdıkları ve terörist olarak kabul edilen el-Kaide’nin Suriye şubesi, eski adıyla Nusra cephesi yeni ismiyle Hey’etü Tahrir eş-Şam devletimsi bir yapı tesis ederek verdiği elektrik, su ve gaz gibi hizmetler karşılığında vergi ve ücret toplamakta. Suriye’nin diğer bölgelerinden gelen yabancı savaşçılar da İdlib’e yerleşmiş, çoluk-çocuğa ve ticarete karışmış durumdalar.
İdlib'in kaderi Suriye'nin geleceğini belirleyecek
Görünen o ki Rejim güçleri yakın zamanda 2016’da Halep’te olduğu gibi İdlib’e de yoğun bir saldırı başlatabilir. İdlib’de Türk kontrol noktalarının kurulmasının ardından güvenliğin sağlandığı ve halkın rahatladığı gelen haberler arasında. Ancak Türk güvenlik noktaları bütün İdlib’i kapsamadığından Rejim saldırılarından yüzde yüz emin olmak da mümkün değil. İdlib halkı da artık savaştan bıkmış durumda.
İdlib meselesinde en belirleyici ülkeler şüphesiz Rusya ve Türkiye olacak. Zira Rejim ile Rusya başlangıçtan beri öncelikle Batı Suriye’nin (Faydalı Suriye, Butik Suriye) tamamına hâkim olmak istemekte. Bunun son istisnası da İdlib. Rusya; Türkiye ve İran’la birlikte Astana’daki anlaşmaya sadık kalarak İdlib’de statükoyu siyasi bir çözüm bulununcaya kadar koruyacak mı yoksa ABD ile 'Suriye’nin doğusu senin batısı benim' şeklinde bir mutabakata mı vardı? Şüphesiz bunu önümüzdeki günler gösterecek. Daha önce Halep’te ve diğer muhalif ceplerde yapıldığı gibi İdlib’e de rejim tarafından topyekun bir saldırı başlatılması insani bir felakete ve Türkiye’ye yönelik büyük bir göç dalgasına sebep olabilir. Bu noktada Türkiye’nin tavrı ve buna nasıl cevap vereceği İdlib ve Suriye meselesinin seyrini etkileyecek. Her hâlükârda batı Suriye’de muhaliflerin son kalesi durumundaki İdlib’in kaderi Suriye’nin geleceğinin belirlenmesinde büyük önem taşıyor.
Yazımızı bir son sözle bitirelim:
“İdlib düğümü çözülmeden Suriye kördüğümü çözülmez”
[1] https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/idlibin-ardindaki-hesaplar/883925
[Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olan Prof. Dr. Cengiz Tomar aynı zamanda Kudüs Çalışmaları Merkezi’nin müdürüdür]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.