Süheyl Ünver'in rehberliğinde Bursa gezisi?
Küçük kıyamet olarak adlandırılan 1855 depreminden sonra Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa, "Eyvah! Osmanlı'nın dibacesi yok oldu!" diye feryat eder.
Paşa'ya göre Bursa, Osmanlı kitabının dibacesi yani önsözüdür. Sayfaları altı asırlık bir zaman dilimini kaplayan bu kitapta ne varsa, hülasaten Bursa'da mevcuttur. Süheyl Ünver de benzer bir ifade ile Bursa'yı 'imparatorluk eserimizin takrizi' olarak vasıflandırıyor. Bursa gezilerinde meydana getirdiği defterlerden birinde, "Öyle bir şehir ki tarihin senesi, ayı ve günü yok. Sanki onun kuruluş yılındayım. Geçmiş zamanı ben Bursa'da hayal etmem. Zira onun içindeyim. Bursa'da tarih bilinmez, yaşanır. Türk, Bursa'da her eyi şekle bürünmüştür. Burası Osmanlı İmparatorluğu'nun terzihanesidir. Her kılığa burada girmişiz. Öyle kibar bir kılık ki modası geçmemiştir." diyor. Süheyl Hoca'nın Bursa defterlerinden seçmeler, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı tarafından kitaplaştırıldı. 'Bursa Defterleri'ni Ünver'in kızı Gülbün Mesara ile Mine Esiner Özen yayına hazırladı.
"Dikkatsiz insan er geç namusundan olur." diyen Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, dikkat nazarına uğrayan güzellikleri, bir gün yok olacakları düşüncesiyle tarihe emanet etmek istemiş. Gördüğünü, duyduğunu, okuduğunu en hurde teferruatına kadar defterlerine kaydetmiş. Yazmakla yetinmemiş, suluboyayla resimlerini yapmış, fotoğraflarını çekmiş. Artık yerinde yeller esen pek çok mimarî eser, sanatkârların el emeği, şehirlerin karakterlerini aksettiren köşeler, Süheyl Ünver'in defterlerinde yaşamaya devam ediyor. Ünver'in arşivini oluşturan 2000'e yakın defter bugün Süleymaniye Kütüphanesi'nde muhafaza ediliyor. 500'e yakın defter, binlerce not, tezhip, cilt kapağı, levha ve suluboya tablo ise kızı Gülbün Mesara'nın emanetinde. Ayrıca Türk Tarih Kurumu arşivinde de resimleri bulunuyor.
'Bursa devletimizi yeniden kurmaya kadir'
"Bursa karışmasın ve karıştırılmasın devletimizi yeniden kurtarmağa ve yükseltmeğe kadir bir mânevî yer ve varlık." diyen Süheyl Ünver'in arşivi içinde Bursa defterleri geniş bir yer tutuyor. Ünver, mevcut güzellikleri defterlerine geçirirken, bir taraftan da Bursa'nın bunlardan süratle uzaklaşmasına hayıflanıyor. Abdal Mahallesi Furun çıkmazındaki 1769 tarihli bir evin pencere kanadındaki buketi, yemiş kabartmalı ocağı, bahçesindeki Bursa'nın fethinden sonra dikilen ilk servinin resmini çizip, ocaklı sofadaki Nahifi'ye ait manzumeyi yazdıktan sonra ekliyor: "İşte Bursa yalnız yeşillerle değil, bunlarla da burası." Üftade Hazretleri'nin dergâhındaki nakışların altına ise "Şu sahifedeki soylu tezyinata bakın. Artık bunlar tespit edilmeden Bursa bu cana yakın hatıralardan uzaklaşıyor. Ne yazık." yazmış. Gerçekten de yazık; zira Süheyl Hoca'nın 'harabın perişanı' diye dertlendiği eserlerin çoğuna bugün o halleriyle bile sahip değiliz. Uludağ'da sırf 'Biz de oradaydık' demek için tatil yapılan zevksiz bir otel hakkındaki kanaati ise çok daha acı: "Hey gidi âdilik! Ben doğrusu bu sefâletten utandım."
Süheyl Ünver, defterlerinde sadece mekanlara, binalara ya da sanat eserlerine yer vermemiş. Asıl dikkat çektiği, o eserleri ve kültürü meydana getiren insan: "Şu serviler altı civarında gömülü ve her biri zamanın kıymetli zevatının makarrı. Meselâ Hocazâde burada. Biraz ileride Zeyniler'de Molla Hüsrev, Molla Hayâlî ve Abdüllatif Makdesi. Ne güzel yerler, ne güzel isimler! Ne güzel görünüş! Hiç Yıldırım'sız, Emir Sultan'sız Bursa güzel olur mu? Bursa'ya hakim olan bunlar!"
Emir Sultan'dan Emir Sultanımız, Molla Fenârî'den Molla Fenârîm diye bahseden Ünver, hayatta görüştüğü şahsiyetler hakkında bilgi vermeyi de ihmal etmiyor. Geyve Hanı'ndaki köfteci ve şerbetçi Ahmed Ağa, bunlardan biri. Ahmed Ağa'nın suluboya resminin altına, "Hayatiyetini idrak ettiğim, Bursa evliyasından, rahmetli şerbetçi ve köfteci Ahmet Ağa. Bursa civarında Hakk'a kavuşmuş. Hatıralarıyla beraber önce gönlümüze ve ondan da bu deftere gömülmüştür. Ruhu bizimle beraberdir. Şad ü handan olalım." notunu düşmüş. Geyve Hanı'nda sonradan yanan dükkanın resmi altına da bazı sözlerini kaydetmiş: "Söylemediğim sözden utanmadım. Rüyanızı akarsuya söyleyin. Dünyanın mihnetini üzerinize almayın, üstüne binin de bacaklarınızı sallayın. Bostan kökeninde olur, içini dışarısı besler, onu deşmemek lazım."
Bursa Defterleri'ni incelerken Süheyl Ünver, okuru hissiyatına da ortak ediyor. Meselâ Yeşil Türbe'nin mezar odasında hissettikleri şöyle: "Mum ışıkları ile dıştan içeri girdik. Bölmeli ve tonozlu hücreler. Çelebi Sultan Mehmed'in hücresine geldik sanduka ve cesetler çürümüş. Tabut çivileri erimiş bir pas halinde Çelebi'nin bel kemikleri ve yanlarında kaburga izleri. Siyaha yakın bir toprak zeminde tebeşirle çizilmiş gibi. İşte beş asır sonra Çelebi'den kalan..." Bu defterler de Süheyl Hoca'dan kalan. 'Şâd ü handân olalım' demiş, ruhu şâd olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.