Suçun Şahsiliği Kuralı

Suçun Şahsiliği Kuralı
 12 Eylül 1980 darbesinin ardından şehrin sağdan ve soldan bir çok insanı hapishaneye atılınca ben de haftada iki vaazımı hapishanede yapmaya başladığımı...

 


12 Eylül 1980 darbesinin ardından şehrin sağdan ve soldan bir çok insanı hapishaneye atılınca ben de haftada iki vaazımı hapishanede yapmaya başladığımı daha önceki makalelerimde anlatmıştım.
Sağcılar zevkle dinliyorlardı.
Solcular, o günün diliyle komünist olduğunu söyleyenler ilk vardığım gün dinlememek için gerekeni yaptılar ve daha sonraki haftalarda çok dikkatle dinledikleri gibi dokuz ay sonra ben İstanbul’a taşınınca gelen mektupta koğuş ağası “Hepsi namazını kılıyorlar ve gönderdiğin kitapları su gibi içiyorlar” demişti.
Sohbetlerime devam ederken biri yanıma geldi ve vücudunun işkence izlerinin fotoğraflarını gösterdi. “Mamak cezaevinde bana böyle işkence ettiler. Buradan çıkınca inşaatlarda çalışacağım ve bir silah alıp asker öldüreceğim” dedi.
Dedim, “Nasrettin hoca, Konya’ya geldiğinde kan davası gütmeyi savunan ve katilin çocuklarını öldürmeyi ve katile de o acıyı tattırmayı öğütleyenlere canlı bir ders vermiş, onlarla birlikte Konya’yı gezerlerken sokakta bir köpek gördüğünde eline taşları almış köpek taşlamaya başlamış.
-Hoca, ne yapıyorsun? Dediklerinde,
-Akşehir’de beni bir köpek ısırmıştı” demiş.
-Hoca, bu köpek o köpek değil ki” dediklerinde
-Bu çocuk da o katil değil” diye cevap vererek sonsuza değin bizlere canlı nasihat etmiş.
O şehre, yıllar sonra vardığımda ben onu aradım ve buldum.
Bir dükkan açtığını, evlendiğini, evini geçindirebilecek parayı kazandığını, mahalle camiinde akşam, yatsı ve sabah namazlarında imama yardımcı olduğunu söylemişti.
İslam’a göre 99 kanun kaçağı suçlu, bir gemiyi ele geçirseler ve yalnız kaptanı gemide alıkoysalar, hepsi idam mahkumu olan bu 99 kişi için o bir tek masum kaptan hatırına gemi batırılamaz.
Rabbimiz, cezanın şahsiliği prensibini, hiç bir kimsenin diğerinin suçundan dolayı cezalandırılamayacağını,
قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍ وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ إِلَّا عَلَيْهَا وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ (164)
164- De ki: "O her şeyin Rabbi iken ben Allah’tan başka Rab mı araya­yım? Kişinin kazandığı yalnız kendisinedir. Yük taşıyan, başka­sının yü­künü taşı­maz. (Suç işleyen, cezasını kendisi çeker, başkasına yüklenmez) Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Hakkında ay­rılığa düştükle­rinizi O, size haber vere­cektir.” Haber veriri bize. (En’am süresi ayet 164)

 

Mahmut Toptaş

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.