Sezai Karakoç ruhunun şehrinde

Sezai Karakoç ruhunun şehrinde
 12-14 Nisan günlerinde Dicle Üniversitesi'nin düzenlediği 'Uluslararası Sezai Karakoç Sempozyumu' kalplerden daha fazla zihinleri tazeledi. Akademisyen,...


 

12-14 Nisan günlerinde Dicle Üniversitesi'nin düzenlediği 'Uluslararası Sezai Karakoç Sempozyumu' kalplerden daha fazla zihinleri tazeledi. Akademisyen, yazar ve şairlerden oluşan 47 katılımcı, Sezai Karakoç'un eserleri üzerinden, dinleyicilere kaybettikleri 'Yitik Cennet'i hatırlattı.

Diriliş, ölüm, çocuk, anne, İslam, Hızır, merhamet, Peygamber, Dicle, bengisu, Semerkand, Leyla, Mecnun, Peygamber çiçeği, Bağdat, doğu, Fırat, batı, Mekke, ümmet, İstanbul, gül, Mevlana, sükut, Şam, medeniyet, Taha, Diyarbekir... Şair, yazar ve mütefekkir Sezai Karakoç'u az çok okuyanlar, onun dünyasına şiirlerinden ve yazılarından yol bulmaya çalışanlar bu kelimelerin çağrışımları ile ruhlarının karanlık köşelerini bir kıvılcımla tutuşturdu.Karakoç'un düşünce ufkumuza elli yıldan fazladır kattığı geniş zamanlı kelimeler, uzun yürüyüşümüzün önünde bir meşale gibi yanmaya ve ruhlarımızı yakmaya devam ediyor. Az konuşan hatta normal bir insana göre hiç konuşmayan Sezai Karakoç, buna mukabil çok konuşulan münevver kimliği ile bu kez, hatıralarında 'ruhumun şehri' dediği Diyarbakır'da dile geldi.

12-14 Nisan tarihleri arasında Dicle Üniversitesi'nin düzenlediği 'Uluslararası Sezai Karakoç Sempozyumu' salonları dolduran binlerce kişiye geçmişte olduğu gibi bugün de zihinlerde yaşayan İslam medeniyetinin açılımından kesitler sundu. Akademisyen, yazar ve şairlerden oluşan 47 kişilik sempozyum katılımcısı, Karakoç'un yazdıkları üzerinden yaptıkları düşünce okumasında dinleyicilere kaybettikleri 'Yitik Cennet'i hatırlattı. Ebubekir Eroğlu'nun deyimiyle 'dağılan Selçuklu devletinin topluluklarını şiirleriyle yeniden birleştiren Yunus Emre gibi 1960 sonrasında da İslam ümmetini şiir ve yazılarıyla bir arada tutan ve sol akımlardan koruyarak, kaybolan İslam düşüncesini hatırlatıp dirilten Sezai Karakoç', sevdalılarını üzerinde yapılan barajlar nedeniyle kurumaya yüz tutan Dicle Irmağı'nın yanı başına kurulan Dicle Üniversitesi'nde bir kez daha topladı. Elbette Sezai Karakoç yine yoktu sempozyumda, devleti temsilen gelecek katılımcılardan Kültür Bakanı Ertuğrul Günay da yoktu fakat salonu dolduran insanlar onun İstanbul'dan Diyarbakır'a uzattığı 'Peygamber çiçeği'nin aydınlığını ruhlarının en derininde hissettiler.

ÖNCÜ VE ÖNCÜLÜ OLMAYAN BİR ŞAİR

Rasim Özdenören'in anlattığı hatıralarla bu sükut şairinin 1959-62 yılları arasında Pazar Postası'ndaki yazılarında nasıl sivri bir dile sahip olduğunu, Marmara Kıraathanesi'nin Sezai Bey sayesinde tanındığını ve Özdenören'in onun 'Biz Müslümanız' sözüyle hayatında yaşadığı kırılma noktasını öğrendiler. Özdenören'in "Türkiye'de gelmiş geçmiş şairlerden birine Nobel ödülü verilecek olsaydı bu Sezai Karakoç'tan başka kimse olmazdı" sözüne yürekten hak verdiler. İkinci Yeni şiir hareketinde Sezai Karakoç'un nerede durduğunu Prof. Dr. Turhan Karataş'ın "Onun yazdığı şiirler varken İkinci Yeni yoktu. İkinci Yeni'nin yayın organı olan Pazar Postası'nda 19 yazı ve şiiri çıkmıştır ki bunlardan birisidir Balkon. Bu en azından görünüş olarak bir birlikteliğe işarettir. Sezai Karakoç 1965'e kadar İkinci Yeni'nin en önemli ve ilk şairlerinden birisidir. Ancak Karakoç kendisini İkinci Yeni'den saymaz. Çünkü Sezai Bey kendi başına ekol olmuştur. Öncü ve öncülü olmayan bir Sezai Karakoç şiiri vardır karşımızda." sözleriyle çözdüler.

Şiir kitaplarından hareketle Sezai Karakoç tahlili yapan Prof. Dr. Abdullah Uçman ise her zaman iyimser ve sevinçli bir şair olduğunu ifade ettiği usta şair ve mütefekkirle ilgili 1974 yılında Yeni Sanat Dergisi'nde çalışırken Fethi Gemuhluoğlu'nun onlara yazdığı bir mektubu paylaştı. Sanırız bu kısacık satırlar, Karakoç'u dinlemeye gelen izleyiciler kadar onu tanımaya çalışanlar için de büyük bir anahtar niteliğindeydi: "Sezai Karakoç son devirde cümle için mürtefi bir noktadır. Doruktur. Yeniden dirilmedir. Kıyamdır. Davettir ve davete icabettir. Şiirin bu ebedi ustası sahabe ahlakı üzerinedir."

Bunun üzerine söylenecek her şey eksik kalır sanırız. Dicle'nin kıvrılarak akan suyundan mavi bir su damlasını gagasına alarak Karakoç'un doğduğu Ergani'deki Zülfükül Makamı'nda yetişen Peygamber Çiçeği'ne taşıyan bir güvercine takılıyor gözlerim ve ağzımdan Mevlana İdris'in şu cümlesi dökülüyor: "Tanrım, Sezai Karakoç için teşekkür ederim.." Her kelime ve sözüyle hakikatle irtibatı koparmayan Sezai Karakoç ile ruhlarımızın ışıdığı 'Diyarbekir, iki gün boyunca daha çok şey konuşuldu elbette. Ama onun da dediği gibi 'ötesini söylemeyeceğim...'

Zaman

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.