ŞAKİR DİCLEHAN: Sezai Karakoç’un Necip Fazıl’la İlişkisi
Karakoç’un, Büyük Doğu’da hazırladığı “Edebiyat ve Sanat Sayfası” günlerinde Necip Fazıl, Karakoç’u kefil göstererek bankadan o zamanın parasıyla 3.000 Lira civarında borç para çeker. Günü geldiğinde bonolar ödenmeyince borç, Sezai Karakoç’un üzerine kalır.
Necip Fazıl’ın şiiri üzerinde en kapsamlı değerlendirmeyi Sezai Karakoç yapar kuşkusuz. Özellikle “Edebiyat Yazıları II” adlı kitabındaki bu değerlendirmeler, birçok incelemenin, hatta doktora tezi konusu olabilecek genişlik, kapsam ve içerikte olduğunu söylemeğe bile gerek yoktur.
Karakoç, öncelikle Necip Fazıl’ın en yakın dostu, ilk ve son olarak evinde yatıp kalanı ve O’na Büyük Doğu’nun çıkarılmasında büyük yardım ve desteği olan ve daha ortaokulda iken en sadık okuru ve tiryakisi olan biridir. Yatılı olarak okuduğu Maraş’ta ortaokul öğrencisiyken gördüğü bir afiş, onun kafasını karıştırmaya ve allak bulak etmeğe yeter.
Henüz küçük bir yaşta ve ortaokul sıralarındadır Karakoç. Okulun paydos olduğu bir saatte, okuldan çıkmış, kent içinde gezinirken, birden bire bir duvar afişi üzerinde gördüğü bir slogan (aslında slogandan öte bir bildiri), O’nu can evinden yakalar. Gördüğü tanıtımda Büyük Doğu’nun çıkacağı yazılıdır.(Konuyla ilgili olarak bizim ilk defa Karakoç hakkında kaleme aldığımız “Sanat ve Düşünce Dünyasında SEZAİ KARAKOÇ” isimli kitapta ‘LİM YAYINLARI’ detaylı şekilde bilgi mevcuttur).
Büyük Doğu’yu, bir dostu, bir sevgiliyi bekler gibi bekler. Oyuna doymamış çocukların, arkadaşlarının oyunu bekleyişleri gibi beklemektedir Karakoç bu dergiyi. Adeta iple çekilen bu zaman dilimi ve bekleme sırasında bir tamlama, onun kafasında büyür, zenginleşir ve çoğalır. Daha Büyük Doğu dergisini görmeden, ilkin adının büyüsüne vurulur. “Ben sana vurgunum” şarkısında dile getirildiği gibi. Onun hayal dünyasında Büyük Doğu’nun farklı bir imgesi oluşmuştur. Sonra dergi çıkar. Haftalık derginin her sayısını, her satırını, her kelimesini okur, sindirir, kafasına yerleştirir. Oysaki o tarihte henüz on üç on dört yaşlarındadır. Siyasal Bilgiler Fakültesine devam ettiği sıralarda Necip Fazıl’la ilişkisi en ileri düzeyde devam eder.
Necip Fazıl’ın Borcu
Karakoç’un, Büyük Doğu’da hazırladığı “Edebiyat ve Sanat Sayfası” günlerinde Necip Fazıl, Karakoç’u kefil göstererek bankadan o zamanın parasıyla 3.000 Lira civarında borç para çeker. Günü geldiğinde bonolar ödenmeyince borç, Sezai Karakoç’un üzerine kalır.
Karakoç, bu borç yüzünden çok zor durumda kalır. Sonra çaresiz bir şekilde istemeyerek de olsa ailesinin biriktirmiş olduğu paraya, maaşını da ekleyerek bu borcu ödediğini “Hatıralar” ında dert yanarak anlatır. İşte vefanın ve bağlılığın gerçek ve somut bir örneği…
1962 yılının başlarında Sezai Karakoç’un ikinci şiir kitabı olan ”ŞAHADAMAR” yayımlanır. Kitabın neşri üzerine Necip Fazıl da “Onu Anlayınca” başlıklı övücü bir yazı yazar. Hiç kimseyi beğenmeyen ve insanlar hakkında övücü yazılar yazmayan Necip Fazıl, bu yazıda:”O’nun şair olduğunu mesela doğramacı oğlunun geceleri ses sanatkârlığı ettiğini haber alan bir baba gibi, hayli gecikerek öğrendim. Ben ses sanatkârı olduğum halde O’nun bu tarafıyla ilgilenmemiştim. Aradan tam on yıl geçtikten sonra bu gündür ki, kendisinin bir konserini ”Şahdamar” başından sonuna kadar dinleyebiliyorum “ der.
Necip Fazıl, Şahdamar’ı değerlendirirken, kimseye fazla iltifat etmediği ve övgüler dizmediği bir tarz ve üslupla kalem oynattığı, O’nu tanıyanların meçhulü olan bir durum değildir. ”32 sayfalık kitabı içindeki cümle (mısra demiyorum) ve kelime dizelerini sayılandırabilecek bir dikkatle okudum ve en yakınlarımdan bir gence, yıllardır bir şair sıfatıyla niçin dikkat edemediğimin özrünü ele geçirir gibi oldum” der Üstat Necip Fazıl.
Üstat’ın bu değerlendirmesi karşısında Karakoç’un biraz hayıflanmasına ve “sitem” diyebileceğimiz duygularının ifadesine neden olmuştur. Karakoç, Hatıralar’ ının bir yerinde :”Benim sanat yanımı Üstat yeni öğrenmiş değildi. Daha önce Büyük Doğu’da sanat sayfasını dahi idare etmiştim. Tabii şiir ve yazılarım, Büyük Doğu’da yayınlanmıştı.” diyor ve bu geç fark edilişin ve sanatının takdir edilişinin en yakınında durduğu bir insan tarafından neden bilinmediğine üzülür.
Sezai Karakoç: ”Belki o zamana kadar şiirime pek dikkat etmemişti. İlk kez bu kitapta şiirime eğiliyor olmalıydı. Birkaç gün sonra ziyaretine gittiğimde, yazıyı okur okumaz koşup teşekkür etmediğime adeta kırılmış gibiydi.” Yoksa yazıyı beğenmedin mi? dedi.”Sabri Esat Siyavuşgil, telefon etti. Sen gençler için yazmazdın” diye hayretini belirtti. Yazı, olay oldu Sense ortada yoksun?” Oysaki Karakoç:”Ben ben bu tür ilişkileri beceremem” diyerek bu konudaki duygularını, açıkça ifade edemediğinden acı acı dert yanar. Tabii ki bu bir mizaç meselesidir ve bu açıdan değerlendirmekte yarar vardır daima.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.