Röportajı yapılamasa da belgeseli çekilirmiş
Sezai Karakoç'un artık bir belgeseli
Usta şair Sezai Karakoç'un hayat felsefesini ve düşüncesini ele alan belgesel film "Gün Doğmadan" tamamlandı. TMSF'nin kontrolündeki CİNE5'in yapıtı olan belgeselin yapımcısı Orhan Seyfi Güner'le enine boyuna söyleştik...
Ersin Çelik'in röportajı
Orhan Seyfi Güner... Bir de Ensar Altay var! Düşünce dünyamızın en gizemli isimlerinden usta şair Sezai Karakoç'un hayatını, düşünce alemini ve fikirlerini beyaz perdeye yansıtan isimler. Evet, "gazetelere röportaj vermeyecek şahsiyetler" arasında liste başı olan Sezai Karakoç'un artık bir belgeseli var; "Gün Doğmadan"
Hakkında yapılacak hiç bir işe bu zamana kadar dahil olamayan Sezai Karakoç'un fikir hamuruyla yoğrulan Orhan Seyfi Güner TMSF adına başında bulunduğu CİNE5'de tarihe not düşecek bir esere imza attı.
Kendisi gibi Sezai Karakoç tutkunu olan genç yönetmen Ensar Altay'ın yönetmenliğinde çekilen belgeselin, öyküsünü Haber 7'ye anlatan "devlet memuru" yapımcı Orhan Seyfi Güner, "Bu işin temeline ?Yıkılmış ve yeniden doğmaya çalışan bir Medeniyetin yeniden inşasıyla ilgili Sezai Karakoç?un etkisi nedir?? sorusunu koyduk." diyor.
Yusuf Kaplan, Hamit Can, Yusuf Armağan ile 15 kişilik "Cesur Küçük tayfası"nın el ve fikir birliğiyle çekilen belgesel, yarın Cemal Reşit Rey'de gösterilecek. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun röportaj verdiği begleselin gala gecesine Başbakan Erdoğan da katılacak. Belgeseli galada izleyemeyenler üzülmesin 19 Ocak Salı günü CİNE5 ekranlarında olacak.
Sözü çok uzatmadan "zor adamın" zor belgeselini çeken Orhan Seyfi Güner'e bırakalım...
Sezai Karakoç? Türk edebiyat ve düşünce camiasının en saygın isimlerinden, aynı zamanda çok da zor bir isim. Bırakın röportajı resim dahi vermiyor. Siz belgesini çektiniz. Fikir nasıl çıktı ortaya?
Ben üniversite yıllarından beri Sezai Karakoç okuruyum. Düşünsel gelişimimi etkileyen bir şair, yazar ve düşünür olarak bir Sezai Karakoç çalışması yapmak öteden beri yapmayı arzu ettiğim bir işti bu. Bu fikrimi kanalımızda çalışan yönetmen Ensar Altay ile paylaştığımda çok mutlu olduğunu gördüm. Ensar Altay, Sezai Bey?in eserlerini okumuş ve entellektüel ilgisi yüksek bir arkadaş. Bu yönüyle bir denk gelme var aslında.
Tek sebep bu yani?
Bir gün internette bir haber okudum. Haber ?Bu isimlerle röportaj yapmak imkansız? başlığını taşıyordu ve bu isimlerin başında Sezai Karakoç ismi geliyordu. Röportajı yapılamasa da belgeseli yapılabilir diye düşündüm. Çekiliyormuş demek ki...
Daha önce bir müzik kanalının yöneticisiydiniz . Orada görev yaptığınız dönemde Sezai Karakoç?un görüntüsünün de yer aldığı bir şiiri klip haline getirerek yayınlamıştınız. Bu nedenle bu ilginin geçmişten geldiğini söyleyebilir miyiz?
Evet. Kral TV?de görevdeyken, ramazan ayında iftar ve sahur programlarının içine şiirler de koyalım istemiştik. Bu kapsamda Sezai Karakoç şiiri de olsun istemiştim. Benim en sevdiğim şiirlerinden biri ?Masal?dır. Bu şiiri Sacit Onan Beyefendiye okuttuk. Sezai Karakoç görüntüleri de temin ederek güzel bir klip yapıp bunu yayınladık. Çok fazla ilgi gördü. Daha sonra bu klip Youtube?da yayınlandı ve on binlerce izlendi. Oradaki o ilgi bizi tetikledi diyebilirim. Sonra Cine5?te görev alınca belgesel yapma fikrini hayata geçirdik. Kral TV müzik kanalıydı ve orada öyle birşey yapılabilirdi. Burası ise genel içerikli bir kanal. CINE5 için de prestijli bir proje olduğu için yapmaya giriştik.
MİNİ BÜTÇEYE DEV TAPIT
Belgeseli ne kadar bir bütçeyle çektiniz?
Çok yüksek değil. Bu işe gönüllü olarak yardımcı olan çok dostumuz oldu. Bir lira bile ücret almaksızın kamerasını veren, montaj setini kullandıran arkadaşlarımız oldu. Karşılıksız oyunculuk yapan oldu. Toplam maliyet ne derseniz şöyle söyleyeyim; kanallarda yayınlanan bir dizinin bir bölümünün onda bir?i oranında
Kültür Bakanlığı?ndan da ödenek talep ettiniz mi?
Hayır. Hiçbir sponsor desteği almadan yaptık. Sezai Karakoç?la ilgili belgesel olduğu için hiçbir yere başvurmadım. Doğrudan CİNE5?in işi olarak çıktı. Bu da iyi bir örnek aslında?
İzlenmesi açısından bir hedef var mı?
Sinemaya çıkarmak istiyoruz aslında. Ancak çok maliyetli bir iş. Belki o aşamada bir sponsor bulunabilirse sinemaya çıkılabilir. Özellikle öğrenciler gelip izlesin istiyorum. Bu noktada desteğe ve sponsora ihtiyacımız olabilir.Çünkü bitmiş bir iş olduğundan eseri etkileyecek bir durum da olmadığından daha fazla insan izlesin diye destek vermek isteyen olursa görüşürüm.
CİNE5 devlet kuruluşu olan TMSF?nin kontrolünde ? Projenin başında bir devlet adamı var. Devlet memuru yani. İlginç karşılanacak bir durum.
Cine5 TMSF tarafından yönetimi ve denetimi devralınmış bir kuruluş. Ancak bir özel hukuk tüzel kişisi. Yani yaptığı işlere karar veren bir yönetim kurulu var. Bu yönetim kurulu Cine5 için yararlı olacağını düşündüğü projeleri uygulamakta serbest. Doğru ve güzel bir iş olduktan sonra bunu kim yaparsa yapsın önemi yok. Sezai Karakoç belgeseli yapmak TMSF?nin yöentiminde olduğu Cine5 için de doğru bir iş.
Sezai Karakoç belgeselleri üzerine tecrübeler de var. Bu zamana kadar birçok yönetmen ve yapımcının Sezai Karakoç belgeseli çekmeyi düşündüğünü ya da başladığını duyduk. Ama ortaya bir netice çıkmadı. Siz nasıl kotardınız?
Doğru yaşanmış bir çok tecrübenin var olduğunu duydum. Ama bunlarla çok ilgilenmedim. Zira bunlarla ilgilenmek bizi yavaşlatırdı. Biz doğru zamanda bu işi yapmaya karar verdik belkide. Daha önce yapmak isteyenler ya kendilerini doğru ifade edemediler ya da şartlar o zaman için uygun değildi. Bugün bütün şartlar oluşmuş durumda ve Allahın izni ile bu işi başardık. Biz buna inandık açıkçası. Büyük bir inançla mücadele ettik. TRT?nin de böyle bir niyeti olduğunu duymuştum. İnşaallah yaparlar. Bundan sonra bu alanda yapılacak güzel çalışmaların önünün açılacağı düşüncesindeyim. Sezai Karakoç ile ilgili daha birçok belgesel yapılabilir. Biz o deryanın bir kısmında yüzdük sadece. Ve o deryanın daha keşfedilecek çok yanı var.
Aslında en çok merak edilen soru bu olsa gerek. Sezai Karakoç?u, belgeselini çekmeye nasıl ikna ettiniz?
?İkna etmek? bir kavram olarak kendi içinde negatif bir anlam taşır. Yani inanmayan birini inandırmak gibi. Ve ikna da metod olarak bir çok yöntem kullanılır. Biz böyle bir şey yapamazdık. Edebe mugayir olurdu bu. Biz sadece böyle birşey yapma niyetinde olduğumuzu Üstada açtık. Yani herhangi bir izin talebinde bulunmadık. Kararlı bir şekilde bu işi yapacağımızı ve kendilerinin rahatsız olacağı hususların aslında bizi de rahatsız ettiğini ve bu hassasiyetle bir iş yapacağımızı beyan ettik.
O süreci biraz daha açar mısınız?
Belgesel fikri ortaya çıktıktan sonra, ilk iş çatıyı oluşturduk. Yusuf Kaplan, Ensar Altay, Yusuf Armağan ve ben oturup nasıl bir belgesel olması gerektiği hususunda ince ince düşünerek bir karar verdik. Ortaya bir çatı çıkmıştı ve bu da kanaatimizce Sezai Bey?in beğeneceği bir yapıdaydı. Bu işin temeline ?Yıkılmış ve yeniden doğmaya çalışan bir Medeniyetin yeniden inşasıyla ilgili Sezai Karakoç?un etkisi nedir?? sorusunu koyduk. Bu kapsamda belgeseli çerçevelemek istedik. Akabinde ben Sezai Bey?e gittim.
Ne dediniz ne cevap verdi?
Fikrimizi açtık. Uzunca bir konuşma yaptık. Kendimizi tanıttık. En sonunda da böyle bir niyetimizin olduğunu söyledik. O da çok nezaketli bir şekilde ?Hayırlısı olsun. Yapmayın diyemem size? dedi.
Ya ?yapmayın? deseydi?
?Yapın? ya da ?Yapmayın? demezdi Sezai Bey. Çünkü ben onu eserlerinden böyle tanıyordum. İyi bir iş ortaya çıkmışsa sonunda teşekkür eder, yanlış bir iş olmuş ise eleştirir diye düşünüyorum. Zaten bu anlamda bir çekincemiz yok. Sezai Karakoç'un eleştirisini baş tacı yaparız. Ama ?kesinlikle ben bunu istemiyorum? deseydi, onu incitmemek için bu belgeseli şimdi çekmezdik. Sadece o?nu incitmemek için. İçimizde o uhde kalırdı belki ama yıllar sonra mutlaka yapardım. Sezai Karakoç?un gelecek nesillere mutlaka anlatılması gerekiyor.
Karakoç?u siz nasıl anlatıyorsunuz. İzleyenler ne görecek, onu sadece Mona Roza?dan bilen, duyan gençler neler öğrenecek?
Öncelikle bizim amacımız, böyle bir örnek şahsiyeti tanıtmak... Sezai Karakoç büyük bir mütefekkirdir. Aynı zamanda bir inanç eylem bütünlüğü içerisinde fikirlerini hayatına yansıtmış bir şahsiyet. Bir dava adamı. Bu yönleriyle, biz ve bizden önceki nesiller için böyle bir örnekti. Gelecek nesilller için de böyle olacak. O yüzden bu belgeseli yaptık. Gençler izlediğinde büyük bir dava adamının hayatına tanıklık etmiş olacak. Bir vefa borcu aynı zamanda. Maalesef Türkiye?de büyük insanlar vefat ettikten sonra anılırlar. Doğru olanı hayattayken o vefa borcunu yerine getirmektir.
ÜSTESİNDEN CAN DÜNDAR GELEBİLİR
Belgeseli siz çekmeseydiniz kim çekerdi? Ya da kim çekmeliydi?
Mutlaka birileri çekecekti ama hiç de kolay olmazdı. Yeltenen de çok oldu. Ama Allah bana ve ekime nasip etti. Sezai Bey?i iyi bilen, onun düşüncelerini ve mücadelesini anlayan birilerinin çekmesi gerekirdi her halükarda. Bu anlamda sanat dilini de çok iyi kullanacak çok iyi yönetmenler ve senaristler var artık Türkiye?de. Ayrıca Can Dündar, Sezai Bey?le herhangi bir ilişkisi bulunmasa da bu işin üstesinden gelebilirdi diye düşünüyorum.
Adını ?Aliya?, ?Cahit Zarifoğlu? ve ?Roger Garaudy? belgeselleriyle duyuran Mahmut Fazıl Coşkun size ?Peşinize bir kamera takıp ben de Sezai Karakoç belgesellerini çekemeyenler belgeselini çekeyim? demiş. Latife mi yaptı yoksa geçmişe bakılırsa biraz da haklı olarak ciddi miydi?
Mahmut Fazıl çok iyi bir yönetmen...özellikle, Aliya ve Garaudy belgeselleri müthiş işlerdi belgeselcilik anlamında. Mahmut Fazıl Coşkun bunu söylerken, daha evvel Sezai Karakoç belgeseli çekmeye niyetlenmiş fakat işin zorluğu dolayısıyla bu niyetinden vazgeçmek zorunda kalmış isimler gözünün önünden geçiyordu eminim. Ben bu sözün hakikaten bir latife olduğunu biliyorum. Ancak bu cümle piyasadaki 'Sezai Karakoç Belgeseli yapmanın imkansızlığı' algısını ortaya koyuyor olması açısından önemli bir cümle. Doğrusu bu yönüyle cümle bizi hırslandıran bir cümle olmuştur. Bu sözü ile Mahmut Fazıl Coşkun'un bu belgeselin ortaya çıkmasındaki katkısı hiç de azımsanamaz.:) Neticede biz bir kapıyı açmış olduk. Bundan sonra çok Sezai Karakoç Belgeseli'ne tanık olacağız ama ilkini biz yapmış olduk. "
KORKTUM GİDEMEDİM
Sezai Karakoç bana çok yanlış anlatıldı. Üniversiteyi İstanbul?da okumama rağmen bir kere olsun yanına gitmedim. Sırf bana anlatılan Sezai Karakoç yüzünden. Çünkü bana anlatılan Sezai Karakoç, yaşlı, inatçı ve herkesi azarlayan birisiydi. Benim Sezai Karakoç?la tanışmamı engelleyen bir imajdı. Korkmuştum adeta. Gidince beni de azarlar diye. Belgesel için yanına gidip görüştüğümde bu zamana kadar kapısından adım atmadığım için çok pişman oldum. Bana anlatılan Sezai Karakoç?la benim tanıdığım Sezai Karakoç arasında dağlar kadar fark varmış meğer. Çay içerken, lütfen buyurun diyen, siz yudumlamadan bardağını ağzına götürmeyen, yanına gittiğinizde ayağa kalkan, çıkarken kapıya kadar uğurlayan bir Sezai Karakoç tanıdım. Bu yüzden bana Sezai Karakoç?u yanlış anlatanlarda davacıyım.
Gazetecilere görüş ve röportaj vermemesi prensip meselesi denilerek normal karşılanır. Ama insanın kendisi için yapılan belgesele konuşmaması garipsenmiyor değil. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gönül arzu ederdi Sezai Bey bu belgesele konuşsaydı, röportaj verseydi. Onu hakikaten arzu ettik. Fakat bize ?Size yardımcı olamadığım için üzülüyorum ama size destek ve röportaj veremem. Böyle olursa bunu ben yapmış ya da yaptırmış olurum? dedi. Gerçekten de üzüldüğüne biz şahittik.Konuşmadı ama biz zaten onun metinleri üzerinden yürüdüğümüz için, onları temel aldığımız için eserleri ve kendi yazdıkları üzerinden bizimle konuşmuş gibi oldu.
Bu süreçte sık sık ziyaret ettiniz mi kendisini?
Evet. Öncelikle kendimizi tanıtmak ve bu ekibin elinden yanlış bir iş çıkmayacağını düşünmesine katkıda bulunması için sık ziyaret ettim? Bu esnada yakın çevresiyle de görüşme imkânım oldu. Tanıştık. O çevrede enteresan bir anlayış var. Çok fazla sahipleniyorlar Sezai Bey?i. Bu nedenle de etrafını biraz fazla kuşatıyorlar. Zannediyorum ki; çok fazla eleştiride de bulunmuş olabilirler bizimle ilgili. O çevredeki genç kuşak böyle düşünmüyor ama. Onlar daha taraftar bu işin yapılmasına ve büyük heyecanla bekliyorlar.
Galaya da gelmeyecekmiş diye duydum...
Galaya gelip gelmeyeceğini bilmiyorum. Gelirse çok büyük bir şeref olur bizim için. Onu seven herkes sevgisini ve vefasını burada göstermiş olur. Ama gelmese de biz o akşam aramızdaymış gibi, sanki beraber izliyormuşuz gibi izleyeceğiz bu belgeseli.
Gösterimden sonra, Sezai Karakoç?u yakından tanıyanlar, bilenler ve farklı kesimlerden ciddi eleştiriler olacaktır. Bunları düşündünüz mü? Var mı bir savunma mekanizması?
Mutlaka eleştirilerden kendimize pay çıkarırız. Yanlış yaptığımız yerler varsa telafisi mümkünse telafi ederiz. Ama benim üzerinde en çok hassasiyetle durduğum şey Sezai Bey?in eleştirisi?
Çok merak ediyor musunuz?
Ediyorum tabi. Çünkü ben bu belgeseli yaparken ?En çok Sezai Bey beğenmeli? diye yaptım. Ağır bir sorumluluk var çünkü üzerimde. ?Size yapmayın diyemem. Ama eleştiri hakkım mahfuzdur? dedi. Bu yüzden de onun hassasiyetlerine son derece saygı duyduk. Sezai Karakoç külliyatını yeniden okuyarak, tekrar tekrar üzerinde düşünerek yaptık bu belgeseli. Dolayısı ile en çok merak ettiğim şey de Sezai Bey?in yapacağı eleştiridir.
Beğenmese?
Yanlış yaptığımız noktalar varsa kendimi sorgularım. O eleştirirse doğru bir yerden eleştirmiş olacaktır zaten. O bizim üstadımız. Boynumuzu büker helalliğini almaya çalışırız.
Sezai Karakoç?a 2006?da ödül verilirken aynı zamanda da ?Monna Rosa? şiiri üzerinden haberler yapıldı. Magazinleştirildi de? Siz nasıl işlediniz bu şiiri?
?Monna Rosa? benim de ilk okuduğum Sezai Karakoç şiiridir. Aşk ile tanışan herkesin ilk okuduğu şiirdir. Monna Rosa şairini aşan bir şiir olmuştur. Onun üzerinde uydurulan bir takım efsaneler ve bazı magazin unsurları şiiri şairinin önüne geçirdi. Biz bu belgeselde Monna Rosa?yı çok naif işledik. Çok hassas bir şiir ve Sezai Karakoç?un özeliyle ilgili? Okuyan herkeste de ayrı bir hikayesi var bu şiirin. Bir takım magazin haberleri çıkmasaydı da o haliyle kalsaydı keşke diyorum. Ben öğrenmek istemezdim şahsen. Biz Mona Roza?nın Türk şiirine katkısı üzerinde durduk. ?Monna Rosa? ile o güne kadar unutulmuş olan Divan Edebiyatına ait gül ve bülbül gibi mazmunlar yeniden şiirimize girmiştir. Bu öneme vurgu yaptık. Umarım belgeselin en çok konuşulan yeri bu bölüm olmaz. Belgeselin ana temasının önüne geçsin istemem doğrusu.
Yusuf Kaplan, Karakoç için ?Hem düşüncesiyle, hem sanatıyla, hem de hayatıyla muhkem bir dünya, muhkem bir gökkubbe, muhkem bir yer ve duruş inşa edebilmiş bir sanatçı-düşünürün anlaşılabilmesi kolay değil.? diyor? Belgeselde Sezai Karakoç?u ?anlayabilme? adına neler var?
Seçtiğimiz şiirler onun anlaşılması adına önemli şiirler. Mesela ?çocukluğumuz?, ?Karayılan? ?Balkon? , ?köşe?, ?Ağustos böceği? şiirleri. Sezai Karakoç?a dair ipucu veren şiirler ve çok iyi isimler seslendirdiler bu şiirleri. Bunların dışında Sezai Bey?in hatıratı yol gösterici metinler olarak yer aldı. Ayrıca sıkı bir senaryo var. Tam anlamıyla bir Sezai Karakoç harmanlaması oldu. Sadece bir şairin hayatını konu almadık. Bir şair, yazar, düşünce adamı, aktivist, siyasi parti lideri, diriliş fikrinin önderi, şahsıyla bütünleşen prensipleri?Tüm bunlara yer vermeye çalıştık.
İLK OKUL KARNESİNİ BULDUK
Sinema diliyle şiiri buluşturmak kolay olmasa gerek. Şiirler beyaz perdeye nasıl yansıtıldı?
Apayrı bir zorluktu bizim için. Sezai Bey?in çok güçlü bir şiir dili var. Dolayısıyla yapacağımız işin de o şiir diline uygun bir görsel dil taşıması gerekiyordu. Çok düşündük, kafa yorduk. Özellikle yönetmenimiz Ensar Altay?ın ruh dünyasının zenginliği bu eserin güzel bir şekilde ortaya çıkmasını sağladı. Yaşayarak yaptı adeta. İlk sinema tecrübesi ama müthiş bir iş ortaya çıkardı. Şiirsel üsluba harikuladeliğine yakın bir görsellik var. Sırf belgelerden oluşmuş bir yapıt değil, bir belgesel sinema. Canlandırmalar var. Bir takım animasyonlar var. Sinema kurgusuyla çektik.
Belgesele bilgi, belge ve tanık bulmak zor oldu mu?
Sezai Karakoç?la ilgili bir belgesel yapıyoruz dediğimiz herkes çok heyecanlandı. Bir şekilde bu işin bir yerinde olmak istediler. Kimi arka planda oldu. Kimi röportaj, kimi belge verdi. Çok yol gösteren oldu. Hepsini can kulağı ile dinledik ve herkesin katkısını istedik. Bazı belgeler Sezai Bey için de sürpriz olacaktır. Örneğin ilkokul karnesini bulduk arşivlerden. 65 yıl önceki bir karne bu. İlkokul resimlerini bulduk.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu belgesele röportaj veren çok önemli iki isim. Bu kişileri belgesele konuşturdunuz. Projede olma aşamaları nasıl gelişti? Duyunca ne tepki verdiler?
Cumhurbaşkanımız böyle bir şeyi duyunca çok memnuniyet duydu ve hemen kabul etti. ?Ben hepinizden önce tanıdım Sezai Bey?i. ? dedi. Tebrik etti bizi. Kendi ekibine dönüp, ?Bu ekip iyi işler yapar arkadaşlar? dedi. İnanılmaz sevindik. Moral oldu. Ahmet Davutoğlu Sezai Karakoç?u çok iyi biliyor. Hatta Yüksek Lisans Tezi?nde Sezai Bey üzerine kaleme aldığı özel bir bölüm olduğunu söyledi bize.
Sansasyon olsun diye sormuyorum ama insan merak da ediyor. Başbakan neden yok?
Biz o dönemde ulaşmak istedik ama olmadı. Basın danışmanını aradık. Zannediyorum ki; iş yoğunluğu buna fırsat vermemiş olabilir. Yoksa Sayın Başbakanımız mutlaka yer alırdı bu belgeselde. Hala da ulaşmaya çalışıyoruz kendisine. Hatta bir gün Ak Parti grubunda Sezai Bey?in ?Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine? isimli şiirini okuttuğunu ve dinlerken ağladığını da duydum.
Belgeselde ?Çocukluğumuz? şiirini okuyan sanatçı Deniz Arcak Sezai Karakoç?u tanıyor muydu?
Okuduktan sonra tanıdı. Bu teklifi götürdüğümüz ana kadar tanımıyordu. Güzel şiir okuduğunu biliyordum. Şiiri istedi. Sonra kendisi araştırma yapmış. ?Ben Sezai Karakoç gibi bir ismi nasıl bugüne kadar tanımamışım? diye hayıflandı. Çocukluğumuz şiiri çok özel bir şiir ve masum bir sesle okunması gerekiyordu. Deniz Arcak da çok güzel okudu.
Galayı tasavvur ettiniz mi hiç?
850 kişilik Cemal Reşit Rey?e nasıl sığacağız diye düşünüyorum. Ama galada izleyemeyenler üzülmesin. 19 Ocak Salı günü CİNE5 ekranlarından ?şifresiz? izleyebilecekler. (Gülüyor)
Haber 7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.