Rasim Özdenören'i tanımak için...

Rasim Özdenören'i tanımak için...
 Türk edebiyatının kaybettiğimiz değerleri için hazırlanan özel sayı ve armağan kitaplar hayli artsa da yaşayan söz ustaları için bunların örneği...


 

Türk edebiyatının kaybettiğimiz değerleri için hazırlanan özel sayı ve armağan kitaplar hayli artsa da yaşayan söz ustaları için bunların örneği çok fazla değil. Daha önce kendisi için üç özel sayı hazırlanan Rasim Özdenören, şimdi de bir 'armağan kitap'a misafir oldu. 'Rasim Özdenören Kitabı'nda yazar hakkında 'kuşatıcı ve yol açıcı' değerlendirmeler mevcut.

Henüz lise çağında bir delikanlıyken öyküler yazmaya başlar ve dergilere göndermeye karar verir. Mektup zarfına öyküsünü yerleştirdikten sonra üzerine sadece ismini yazar: Rasim Özdenören. Okul ve ev adresini gizler. Okuyanların zarfın üzerinde iki adresten birini görünce, "Daha lise birinci sınıfta" yahut "Kahramanmaraş Uzunoluk Caddesi'nde oturuyor, her tarafı yazı olsa ne çıkar" diyerek öykülerini değerlendirmeden yırtıp atmasından korkar. İlk öyküsü 'Akarsu', 1957'de Varlık dergisinin ocak sayısında yayınlanır. Rasim Özdenören, okurun kapısını 1967'de ilk defa bir öykü kitabı ile çalar: Hastalar ve Işıklar. Geçen elli yılı aşkın sürede Özdenören, külliyatına on öykü kitabı sığdırmakla kalmadı, bir roman ve yirmi iki deneme kitabı kaleme aldı. Hakkında tezler, özel sayılar ve armağan kitaplar yayımlandı.

Usta öykücü ve deneme yazarı Rasim Özdenören, yaşarken kendisi için bir özel sayı hazırlanan nadir yazarlarımızdan. Şimdiye kadar üç özel sayıya konuk oldu. Memur-Sen Kayseri Şubesi kültür hizmeti olarak 2004'te Mehmet Akif İnan kitabı ile başlayan 'Medeniyetin Burçları' serisi de ikinci kitabında Rasim Özdenören'i ağırlıyor. Yayın koordinatörlüğünü Ali Dursun'un, danışmanlığını Turan Karataş'ın yaptığı Özdenören kitabı, elliye yakın ismin, usta öykücü hakkındaki hatıralarını, düşüncelerini ve araştırmalarını bir araya getiriyor. İdris Nebi Uysal, Gökhan Özcan, Hüseyin Atlansoy, Sibel Eraslan, Kâmil Yeşil, Asım Gültekin, Kemal Varol, Mustafa Kurt, Mehmet Narlı, Bâki Aslıtürk, M. Şerif Onaran, Cemal Şakar, Sadık Yalsızuçanlar gibi pek çok isim, Özdenören'in değişik yönlerini ele alıyor.

KUŞATICI VE YOL AÇICI YAZILAR

Yazıların her biri, Rasim Özdenören hakkında 'iyi okur için kuşatıcı, yeni başlayanlar için de yol açıcı' değerlendirmeler içeriyor. Hayatının ve şahsiyetinin anlatıldığı ilk bölüm, Arif Ay'ın 'Bir Portre' denemesi ile başlıyor. Yedi bölümden oluşan kitabın ikinci bölümünde yazarın öykücülüğü ve öykü kitapları, üçüncü bölümde deneme ve düşünce kitaplarını anlatan yazılar, dördüncü bölümde ailesi ve dostları Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu ile mektuplaşmaları yer alıyor. Beşinci bölüm Özdenören için bugüne kadar yapılmış en güncel bibliyografyaya, son iki bölüm ise ödüller ve belgeler ile fotoğraf albümüne ayrılmış.

Kitapta Prof. Dr. Turan Karataş'ın Rasim Özdenören hakkında çarpıcı bir tespiti de yer alıyor: "Okur olarak bir gözlemim de şudur: maalesef hak ettiği kadar okunmadı Özdenören; çeşitli nedenlerle gerçek okuyucuyla buluşmadı. Görebildiğim iki neden şöyle: Rasim Bey'in yazıları donanımlı ve dikkatli bir okur ister. Ülkemizde bu nitelikli okur sayısı henüz çok az. İkincisi, yayıncısı yazarımızın ne değerini hakkıyla bilebildi, ne de gereğince onu tanıtabildi." Karataş, yazısına ilk tespitini doğrular bir de dipnot düşmüş. Bir kadın okur, 'Gül Yetiştiren Adam'ı iadeye gelmiştir. Sebebi ise oldukça ilginçtir: "Bu kitabın gül yetiştirmekle falan ilgisi yok."

Bir portre

İkiz; ikizi Alaaddin Özdenören şair. Öyküde ikizi yok.

İlk ve ortayı Sütçü İmam'da okudu. Varlık Lisesi'ne devam etti.

Büyük Doğu Üniversitesi'nden mezun oldu. Diriliş İslâm Medeniyet Enstitüsü'nde yüksek lisans, Edebiyat Ortadoğu ve Yeryüzü Enstitüsü'nde doktora yaptı.

Mavera'da kürsü açtı; öğrencilerini mezun etmedi.

Kendi takımından başka takım tutmaz. Didi'nin beyazı; iki ölçek küçültülmüşü. Etnikle değil, etikle ilgilendi.

Cümle mühendisi; yazılarına pusula koyarsanız, hep kıbleyi gösterdiğini görürsünüz.

Kentin ortasında Anadolu bozkırı; tabiata çıkmadı, çünkü kendi tabiat. Evi bahçe katında olduğundan mıdır bilmem; Gül Yetiştiren Adam'ı yazdı. Şimdilik tek romanı.

Bildim bileli Dede Efendi'de oturur; post-nişîn.

Şeksiz-şüphesiz, Muhammedi insan ve yazar.

Hiç âşık olmamış izlenimi verir; oysa, aşksız külliyat sahibi olunur mu? Borges'in en yerlisi.

Yüzüyle güler; gamın gamzeleriyle gizler.

Onu hep aynı yaşta bilirim; gençliğin coşkunluğuyla, yaşlılığın gönül tokluğunu, mutedilliğini mezceden bir mizaç: Orta yaşta durdu biteviye.

Kahvede oturmaz. Nicedir öğle sonları gittiği giyotin'de cehennem'e (bu iki sözcük Nuri Pakdil'e ait) onyedinci kattan bakar.

Ne vakit cankurtaran görsem, siren sesi duysam, Hastalar ve Işıklar'ı, ardında da Çok Sesli Bir Ölüm'ü yaşarım.

Gazetelerdeki köşesini dergi gibi kullandı. Piyasa gündemine takılmadı. Kendi güncelini - insanlığın güncelini - gündemleştirdi.

Türkiye ölçeğinde, insan idrakinde gerileme durur ve bugünden itibaren gelişme başlarsa, ancak yüzyıl sonra, yazdıkları zihinlerde karşılık bulur. Bu cümleye Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil de dâhil. Öncelikle de, yıllarca korkutula korkutula sindirilmiş insanımızı, bu sendromdan kurtarmak için bir yüzyıl da salt okşama rehabilitasyonu gerekmektedir.

Hilm: tüm sözcükler içinde, onu en güzel tanımlayanı.

ARİF AY

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.