Ramazan Bereketi
Promosyon yapan mağazaların önünde geceden kuyruğa girer. Milyonda bir ihtimal dahi olsa piyango bileti alır. Spor toto oynar, çok kazanç gelecek diye nice paralar sarfeder. Üç kuruş daha ucuza alabilmek için pazar yerini baştan başa dolaşır.
Rahman ve Rahim olan Rabbimiz bizler için bol kazanç, af ve mağfiret mevsimleri belirlemiştir. Lütuf ve rahmetin sağanak halinde indiği en güzel mevsim Ramazan ayıdır. Diğer zamanlara göre yapılan ibadetlere, hayır ve hasenâta yetmiş kat daha fazla sevap verilen bu bereket ayı kaçırılmaması gereken büyük bir fırsattır. Sağlık ve afiyet üzere bu aya kavuşmak başlı başına ilahi bir lütuftur. Geçen ramazan aramızda olan niceleri bu sene aramızda değildir. Mevla bizlere bu yılda da Ramazan fırsatını sunmuş, önümüze Cennet kapılarını açmış, cehennem kapılarını kapatmış, günahlardan arınma, faziletlerle donanma, güzelliklerle bezenme şansı tanımıştır. Bin aydan daha hayırlı Kadir gecesini idrak etmekten daha kârlı bir kazanç olabilir mi? Teravihler, iftarlar, sahurlar, Kur’anlar, zikirler, tesbihler, va’zu nasihatler, sadakalarla tam bir kulluk mektebi olan ramazan ayı Mevla’nın rızasını kazanmak, cennete ve Cemalullah’a kavuşmak için bulunmaz bir fırsattır.
Oruç, fâni âlemden bâkî aleme geçişi sağlayan bir köprüdür. İnsan bu ayda ruhâniyeti cismaniyete, insanlığı hayvanlığa, meleklik vasfını şeytanlık vasfına üstün kılmak için azim ve irade silahıyla çarpışan bir kahramandır. Oruç onun sıhhatine bereket, ruhuna ulviyet, vicdanına safvet, iradesine hürriyet ve kalbine kuvvet verir. Azim, sebat, kanaat, rıza, takva, ihlas gibi meziyetler kazandırır.
İnsan geçici nimetlerden uzaklaşmadıkça bâki lezzetlere kavuşamaz. Çocuklar sütten kesilmedikçe yüksek gıdalara, hayati lezzetlere eremez.
Oruç, nimetlerin kadrini bildiren, teşekkür hislerini uyandıran, yoksulların halinden anlama şuurunu geliştiren, insanı yıpratan yığın yığın emel, arzu ve şehvet ağırlıklarını kaldıran, maddenin esaretinden mânanın esenliğine kavuşturan, ihtiras ve tamah zincirlerini koparıp kanaat ve huzur iklimine ulaştıran, bütün varlığımızı kulluk şuuru ve iman nuruyla ulvîleştiren bir saadet kimyasıdır.
Ruhanî baharın ebedi yeşillikleri, sonsuz ferahlıkları ramazan ayında, oruç ikliminde, Kur’an mevsiminde açılır. Ramazan günleri ömür bahçesinden derlenen, Mevla’ya sunulan çiçek buketleri gibidir.
Ramazan günleri irade ve azim kılıçlarının sabır kınından çıkarılıp şehvetler ve bayağı heveslere karşı savaşılan günlerdir. Bu savaşın sonunda ebedi saadet zaferi vardır. Cennetler bu kılıçların gölgeleri altındadır. Büyük cihad nefse karşı yapılan cihaddır. Bu cihadı kazanamayan başka hiç bir cihadı kazanamaz. Oruç aklî ve rûhi melekeleri harekete geçirir. Yaratılışımızda gizli bulunan şuur altı hakikat tohumlarını yeşertir. İç âlemimizin baharını ortaya çıkarır. Kulluk görevlerini ifâda, haramlara karşı durmada en büyük güç olan Sabır silahını kuşandırır. İradeyi hak ve fazilet uğrunda kullanmayı sağlar. Ramazan ayında oruç, teravih, iftar, sahur, Kur’ân, mukabele, sadaka-i fıtır, itikaf gibi ibadetlerle insan manen yükselir, semavileşir, adeta melekleşir. Böylece cennet kapıları açılır, günahlardan, kötülüklerden el çekmek suretiyle cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar zincire vurulur.
Ahiret zengini olmak isteyen iman ve ibadet tacirleri ilahi lütuf ve nimetlerle dolu bu ebediyet pazarına koşmalıdır. Bu ruhaniyet çarşısında Kur’ân hikmetleri, ibadet cevherleri, hayır-hasenât kumaşları, va’z ve nasihat gıdaları, bağış gerdanlıkları, hakikat küpeleri, fazilet bilezikleri, türlü takva eşyası, ahlâk zincirleri ucuz fiyatlarla satılmaktadır. (Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı, Müminlere Hutbeler, c. 1/ 427-465 özet)
İslamî alış verişlerin cereyan ettiği bu saadet ve rıza çarşısında geçer akçe ihlastır. İhlassız kazançlar sahte para veya defolu mal gibidir. Emeklerin boşa gitmesidir.
Ramazan bütün güzellikleri ihtiva eden bir hazinedir. Mühim olan bu hazineyi keşfetmek, bu güzelliklerden yararlanmaktır. Her türlü kıymetli eşyanın sergilendiği bu pazardan eli boş dönmek en büyük kayıptır. Oruç ibadetinin değerine dair Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir kimse Allah rızası için bir gün oruç tutarsa Allah onun yüzünü cehennemden yetmiş sene uzaklaştırır.” (et-Tâc, 2/90)
Ramazanda yapılan ibadetin, hayır-hesanâtın yerini hiçbir şey tutmaz. Peygamber efendimiz şöyle buyurdular; “Bir kimse -kedisine Allah’ın ruhsat verdiği özürler dışında- Ramazandan bir gün yese, bir sene oruç tutsa dahi onun sevabını karşılamaz.” (et-Tâc, 2/63) İnsanlar dünyevî fırsatları kaçırmamak için pek çok sıkıntı ve tehlikeyi göze alır, nerede ucuzluk varsa oraya koşar. Alış verişi indirim sezonlarında yapar. Promosyon yapan mağazaların önünde geceden kuyruğa girer. Milyonda bir ihtimal dahi olsa piyango bileti alır. Spor toto oynar, çok kazanç gelecek diye nice paralar sarfeder. Üç kuruş daha ucuza alabilmek için pazar yerini baştan başa dolaşır.
Mânevi kazançlara gelince aynı hassasiyeti göstermez. Halbuki dünyevi kazançlar fani, uhrevî kazançlar bâkidir. “Mal ve çocuklar dünya hayatının zînetidir. Baki kalacak salih ameller ise Rabbin katında hem sevap bakımından daha hayırlıdır, hem de ümit bakımından daha hayırlıdır.” (Kehf, 46)
Alış veriş için indirim sezonunu bekleyenler hesapsız rahmet, bağış ve sevap mevsimi olan Ramazan ayını daha fazla bir heyecanla beklemelidirler. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde “Kullar ramazandaki bereketi bilselerdi bütün senenin ramazan olmasını isterlerdi.” Çünkü ramazanda geçmiş günahlar affedilir. Melekler gece gündüz oruçlular için istiğfar eder. Cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır. Nefsin aşırı ve gereksiz isteklerine gem vurulur. Yardımlaşma ve dayanışma artar, dolayısıyla da sevgi ve dostluk köprüleri kurulur. Sosyal doku güçlenir. Huzur ve güven ortamı oluşur. Oruçlar, teravihler, hatimler sadakalarla insan kulluk yolunda büyük mesafeler kateder. Mevla’nın rızasına, Peygamberin şefaatine her zamankinden daha yakın olur.
Oruç günahlara karşı bir kalkandır. Ramazanda suçların azaldığı emniyetin istatistiklerince sabittir. Ferdi ve ictimaî, rûhi ve bedenî, dünyevî ve uhrevî sahada pek çok güzelliklere, sınırsız kazançlara sahne olan ramazan ayı müminler için bulunmaz bir fırsattır. Senede bir gelen bu fırsat kaçarsa ileride bir daha ele geçmeyebilir. Zira gelecek seneye değil yarına bile kavuşmanın garantisi yoktur.
Hz. Peygamber (s.a.v.) “Namaz kıldığın zaman, son namazınmış gibi kıl” buyurmuştur. Zira gelecek namaz vaktine erişilmeyebilir.
Hayırda acele etmek gerekir. Fakirin birisi abdest almakta olan bir zattan yardım istemiş, o zat da abdesti yarıda bırakıp hemen yardım etmiş. Kendisine neden acele ettiğini, abdesti tamamladıktan sonra yardım etseydin diye sorduklarında şu cevabı vermiş: Ne olur ne olmaz. Şeytan gelir, gönlüme vesvese verir. Senin daha çok ihtiyacın var, der aklımı çeler. En iyisi şeytan musallat olmadan vermektir.
Buraya kadar söylediklerimiz; ibadetlerin, hayır-hasenâtın sadece ramazana mahsus olduğu anlamına gelmez. Kulluk devamlıdır. Mevla’nın rahmeti, ihsanı daimi olduğuna göre kulluk da daimi olmalıdır. Ramazan bu ikram ve ihsanın kat kat olduğu mevsim olduğu için kulluk da buna paralel olarak yoğunlaşmalıdır. Mesele; çeşme çok akarken kapları doldurma meselesidir.
İnsan önemli bir fırsatı kaçırınca üzülür. Ramazan fırsatını kaçırmak daha bir üzüntü vesilesidir. Hz. Peygamber (s.a.v.) minberin birinci basamağına çıktığında Cebrail gözükmüş ve: “Ramazana erişip de bağışlanmayan kimse rahmetten uzak olsun demiş.” (et-Terğib, 2/92) Demek oluyor ki, kişi ramazanda kendisini affettirmezse başka zaman hiç affettiremez. Her hayrın, her ibadetin en az bire yetmiş kat karşılık gördüğü bu ayı değerlendiremeyen, bin aydan daha değerli kadir gecesini fark etmeyen kimse neyi fark edebilir ki?
Farkında olmadan günler geçiyor. Ömürler tükeniyor. Gündelik meşgaleler içinde kendimizi kaybediyoruz. Ölümü, hesabı unutuyoruz. Küçük kazançlar peşinde koşarken büyük kazançtan mahrum oluyoruz. Bu durum büyük bir gafletin ifadesidir. Akıllı insan sonu yokluk olan varlıklar peşinde ömrünü heder etmez. Havadaki kuşun yerdeki gölgesi peşinde koşmaz. Geçici menfaatler uğruna kalıcı kazançları unutmaz. Emeğini değersiz şeyler peşinde değersizleştirmez.
Mevla’nın şu ikazına kulak verelim “Ey iman edenler! Allah’a karşı saygılı olun. Herkes yarın (kıyamet) için ne hazırlayıp gönderdiğine baksın.” (Haşr, 18)
Dünyada bugünün yarınını da düşüneceğiz, fakat asıl büyük yarını, ahiret yarınını hiç aklımızdan çıkarmayacağız. Bizim olan, önceden gönderdiklerimizdir. “Kendiniz için yapıp gönderdiğiniz her hayrı Allah katında bulacaksınız.” (Bakara, 110) “Sizin yanınızdakiler tükenir. Allah katındakiler ise bâkidir, tükenmez.” (Nahl, 96)
Ahiret hazinesi dünyada doldurulur. En fazla doldurulacağı mevsim de ramazan mevsimidir. Mevla bizleri, ramazanda cömertçe sunduğu fırsatı değerlendiren uyanık kullarından eylesin. Amin..
ALİ RIZA TEMEL, Altınoluk Dergisi- Temmuz2013, Sayı: 329, Sayfa: 013
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.