Prof. Dr. Yücel Oğurlu: Uygurlar’ın vatandaşlığında insanlık sınavını kaybediyoruz… (I)

Prof. Dr. Yücel Oğurlu: Uygurlar’ın vatandaşlığında insanlık sınavını kaybediyoruz… (I)
Çin makamları, bütün bunların ötesinde vicdanı olan herkesi kahredecek başka bir uygulamayı yapıyor. Anne-babayı toplama kampına alıp çocuklarına akrabalarının bakmak istemeleri halinde yardım edenleri de içeri alıyor.

Prof. Dr. Yücel Oğurlu: Uygurlar’ın vatandaşlığında insanlık sınavını kaybediyoruz… (I)

 

Çin makamları, bütün bunların ötesinde vicdanı olan herkesi kahredecek başka bir uygulamayı yapıyor. Anne-babayı toplama kampına alıp çocuklarına akrabalarının bakmak istemeleri halinde yardım edenleri de içeri alıyor.

Geçen yıl bu köşede dört ayrı yazıyla Türkiye’de muhacir olarak yaşayan Uygur ve Kafkasyalı muhacirlerin yaşadıkları sıkıntıları ve trajediyi dile getirmiştim. Durum maalesef vahametini artırarak ve kronikleşerek devam ediyor.

İdari görevim ve bir STK’daki görevim dolayısıyla çevremdeki yüzlerce yabancı uyruklu öğrenciyi yakından gözlemleme fırsatım oluyor ve sırf yükseköğrenim için ailesini ve yurdunu bırakıp buralara kadar mevzuatlarına uygun ve hiçbir suça karışmamış pırıl pırıl gençlerin yaşadıkları bunca sıkıntılara kayıtsız ve sessiz kalmayı başaramıyorum. Yaşanan bu trajik durumlara kendimce makul çözümler bulmayı ve elimin erdiği fiilen düzeltmeye gayreti önemli bir görev telakki ediyorum.

Dünyanın her köşesinden öğrenciyle muhatap olurken son bir buçuk yılın en dramatik ve kahredici örneklerini Uygurlarda görüyorum. Olayın neresinden anlatacağımı, neresinden başlayacağımı kestirmekte acziyet içerisindeyim. Ne Afrika’da ne de Asya’nın içlerinde ne Güney Amerika’da bu derecede sistematik ve uzun süren bir trajedi yok.

Çin’in azınlıklarından biri olan Uygur Türkleri’ne uyguladığı politikalar inanılacak gibi değil ve insanlık dışı. 22 milyonluk Uygur Türkleri, gün geçtikçe dozu artan bir vahşeti Dünyanın gözü önünde yaşıyorlar. Geçmişte Bosna, Çeçenistan, Irak’ta veya bugün Suriye’de, Filistin’de yaşananları günü gününe duyabilirken Uygurların trajedisi kapalı kapılar ardında ve Çin’in tarih boyunca uyguladığı aldatıcı politikalarıyla perdeleniyor. Çin, diğer ülkelerdeki basına bile kendi hükumetleri üzerinden müdahale edip baskı kurabiliyor, sansür uygulatabiliyor.

Bir buçuk yıl önce had safhaya ulaşan zulüm bugün devam ederken Dünya basını olanları artık çok zor da olsa anlamaya başladı. Çin hakkında yabancı basına bilgi verenlerin veya durumu aktaranların öldürüldüğü; yurtdışındaki Uygurlardan açıklama yapanların ailelerinin tamamının hapse atıldığı artık herkesçe biliniyor. Türkiye’nin dört katı büyüklüğündeki Uygur bölgesi tarihi adıyla “Doğu Türkistan”, Çinlilerin adlandırmasıyla Xinjiang (sonradan işgal edilmiş ülke) dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönmüş durumda.

Bugün, sayıları en az bir milyon (bazı kaynaklara göre 5 milyon) Uygur, Uygurca adıyla “Terbiye Merkezi” denilen temerküz/toplama kamplarına alınarak üç aydan bir yıla kadar, tam anlamıyla cezaevi ortamında ve insan hakları standartlarının hiç birisinin gözetilmediği kamplarda tutuluyorlar. Artık Çin’le uyumlu ve onun hizmetinde olan ve Komünist Parti üyesi Uygurlar bile güvende değil. Onlarda gerekçesiz bir şekilde hapse gönderilebiliyor.

Uygur halkının nüfus sayımı ve istatistikleri gerçekleri yansıtmadığı gibi, kaç kişinin kamplarda veya kamptan çıktıktan hemen sonra birkaç ay içinde öldüğünün de istatistiği yok.

 

dirilispostasi.com / yazının devamı..

 

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.