Peygamberimizin büyük uyarısı
İster büyüklerin çocuklara, ister çocukların akranlarına verdikleri sözlerde durmalarını sağlamak Müslüman olmanın gereğidir.
İster büyüklerin çocuklara, ister çocukların akranlarına verdikleri sözlerde durmalarını sağlamak, doğruluk ahlâkının yerleştirilmesi açısından çok ehemmiyetli. Bir Müslüman özünde, sözünde, işinde, kısacası hayatın her alanında doğru olmalı.
Müslüman özü sözü doğru insandır
Başımız sıkıştığında hemen yalana sığınabiliyoruz. Hâlbuki Müslüman sözünde ve özünde doğru insandır. Bunu sağlamak ve korumak için de özen gösterir. Allah Resûlü (s.a.s.), bu ahlâkın özellikle çocuklukta yerleşmesine ehemmiyet göstermiş, anne babanın çocuğa yalan söylemek gibi bir yanlışlığa düşmemesi için onların çocuklarıyla olan ilişkilerini kontrol etmiş ve bazı genel prensipler koymuştur.
Meselâ, hangi sûrette olursa olsun anne babanın çocuklarını aldatması, onlarla olan muamele ve münasebetlerinde umursamaz bir tavır takınması doğru değildir.
Sahabeden Hz. Abdullah b. Âmir anlatıyor: Bir gün annem beni çağırdı. Resûlullah da (s.a.s.) evimizde oturuyordu. Annem:
- Gel, sana bir şey vereceğim, dedi. Allah Resulü (s.a.s.) anneme:
- Ona ne vereceksin, dedi. Annem:
- Bir hurma vereceğim, cevabını verdi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu:
- Haberin olsun, eğer ona bir şey vermeyecek olsaydın, sana bir yalan günahı yazılırdı. (Ebû Davud, Edeb, 80)
Müslüman'ın sözü gibi özü de doğru olmalı, iç dünyasını kötü duygu ve düşüncelerden arındırmalıdır. Daha açık bir ifadeyle Müslüman düşündüğü gibi konuşmalı, konuştuğu gibi olmalıdır. Sözü ile özü arasında bir ayrılık olmamalıdır. Böyle olduğu takdirde olgun mümin olur ve çevresine güven verir.
Aldatan bizden değildir!
Müslüman'ın sözü ve özü doğru olunca işi de doğru olmalıdır. İşinde hile ve haksızlık olmamalıdır. Ebû Hureyre'den (r.a.) gelen bir rivayet şöyledir: "Peygamberimiz bir gün bir buğday yığınını görmüş, mübarek elini onun içine daldırdığında buğdayın üst kısımlarının kuru alt kısımlarının yaş olduğunu fark etmiş ve buğday sahibine:
- Bu ne, diye sormuştur. Ekin sahibi:
- Onu yağmur ıslattı, ey Allah'ın Resûlü deyince, Peygamberimiz:
- O ıslak kısmı insanların görmesi için onu diğer buğdayların üstüne koysaydın ya! Bizi aldatan bizden değildir, buyurmuştur. (Müslim, İman 43)
Doğruluk ahlâkı teşvik edilmeli
İnsanların en hayırlıları olan büyük sahabe neslinin temel özelliklerinden belki de en önemlisi doğruluk ve dürüstlüğün onların ayrılmaz bir parçası olmasıydı. Doğruluk ve dürüstlük bu büyük insanların iç ve dış dünyalarında çok geniş bir huzur ve güven atmosferi meydana getirmiştir.
Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurur: "Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe vermeyen şeye bak! Zira doğruluk gönül yatkınlığı, yalan ise kuşkudur." (Tirmizî, Kıyâmet 61)
Hz. Süfyan İbn Abdillah es-Sakafi anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, bana İslâm hakkında öyle bir bilgi ver ki, bana yetsin ve sizden başka kimseye İslâm'dan sormaya hacet bırakmasın" dedim. Şu cevabı verdi: "Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol." (Müslim, İman 62)
İster büyüklerin çocuklara, ister çocukların akranlarına verdikleri sözlerde durmalarını sağlama da doğruluk ahlâkının yerleştirilmesi açısından oldukça ehemmiyetlidir. Yazımızı Hz. Ali'nin şu enfes sözüyle noktalayalım: "Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz; özü doğru olanın, sözü de doğru olur."
SÖZÜN ÖZÜ
1. Sadakat, doğru olma ve sözünde durmadır.
2. Aldatma, aynı zamanda aldanma!
3. Müslüman özünden ve sözünde doğru olmalı, doğrudan ayrılmamalı.
BİR SORU-BİR CEVAP
Cuma günü temizlik yapılmaz mı?
Soru: "Cuma günü evde temizlik yapmanın dini açıdan bir mahzuru var mı? Günah deyip yapılmamasını tavsiye ediyorlar." Nebahat Hanım
Malum olduğu üzere temizlik imandandır. Bu sebeple imanı sağlam, inancı kuvvetli insanlar temizlik için gün ve saat beklemezler. Bulunan her fırsatta temizlik yapar, etrafı, evi, barkı, çevreyi tertemiz tutmaya gayret gösterirler.
Cuma günü temizlik yapılmaz şeklinde bir dini emir yoktur. Aksine dinimiz, bilhassa cuma günü temizlik yapmayı, cuma namazına gusletmiş, temiz elbise giymiş olarak gelmeyi emreder. Bu sebeple cuma günü tırnaklar kesilir, mümkünse gusledilip temiz elbise giyilir, güzel kokular sürünüp, güler yüz tatlı dille insanların içine çıkılır.
Dinimiz temizliği emrediyor
Temizlik hayırlı iştir, geciktirilmez. Cumada da, diğer günde de icra edilir. Ancak, cuma günü cuma ezanı okunuşundan itibaren namaz bitinceye kadar bazı hanımlar hürmeten ellerine iş almaz, cuma namazının bitişini beklerler. Cuma günü temizlik yapılmaz zannı bu anlayıştan da doğmuş olabilir. Böyle bile olsa "Cuma günü temizlik yapılmaz" söylemi bir hurafedir. Dinimizle ilgisi yoktur.
TEFEKKÜR ATLASI
Şu kâinat tablosunun ressamı kim?
Kış mevsiminin temsil edildiği muhteşem bir yağlıboya tablo düşünelim. Bu resimdeki güzellik ressamın takdirinden, tanziminden gelmektedir. Ressam, o resme koyacağı her şeyi önce zihninde plânlamış, daha sonra o programa göre fırçasını çalıştırmış, resmi yapmıştır.
İşte, bu kâinat da kudret kalemiyle çizilmiş rengârenk muhteşem tablodur. Fakat bu tablo canlıdır; güneşi ışık vermekte, ağaçlarından gıdalı meyveler dökülmekte, bulutlarından yağmur yağmakta, insanları düşünmekte, konuşmakta, yürümekte, koyunları süt vermekte, toprağından hayat fışkırmaktadır.
Her şeyiyle cansız olan bir tabloya baktığında, ressamın ilmini ve takdirini aklıyla görebilen ve bu ilmin resimden önce de var olduğunu idrak eden bir insan, elbette bu hayat dolu kâinat tablosunu seyrettiğinde her şeyin Allah'ın takdir ettiği plân ve programa, yani kadere göre yaratıldığını anlayabilir.
BU HAFTA NE OKUYALIM?
Her gün beş vakit namaz kılmak gerçekten zor mu?
Namaz insanın kendini, kâinatı ve hakikati idrak etmesidir. Namaz esas itibariyle hiçbir şeye hükmü geçmeyenin, her şeye hükmü geçenin kapısına gitmesidir. Namaz ebedi azık ve daîmi gençlik iksiridir.
Namaz, yaratılmış olan bir varlığın ulaşabileceği en yüce makam, oturabileceği en yüksek şeref kürsüsüdür. O, mü'min'in miracıdır. İnsan namaza durduğu an kâinatın sinesinde atan bir kalp, nizamı seslendiren bir nabız, cisimleşmiş bir idraktir.
Namaza durmak, "Hayatta olan hiçbir şey Allah'tan gayrı mıdır ki", "Allah'ın insanın namazına ihtiyacı mı var" gibi nefsin şaşırtan sorularına direnip kayıp bir kul olmaktan, her vakit hazır bir kul olmaya dönüşebilmenin adıdır. Namaza durmak, huzur içinde huzura durmaktır. Namazı anlamak, her şeyi anlamak; namazı yaşamak, yaşanabilecek en ulvî hazza şahit olmak, semavî mesajla inen sofraya oturmaktır.
Şahdamar Yayınları'ndan Mehmet Akar imzasıyla çıkan "Arz Ve Semâ Namaz'da, Namaza Dikkat" isimli eser, insanoğlunun asli vazifesi üzerine yazılmış mühim bir eser. Risale-i Nur'larla ve Üstad Bediüzzaman Said Nursi ile ilgili yaptığı çalışmalarla tanınan yazar bu kez yine Risale-i Nurlardan beslenen bir içerikle Namaz'ın anlamına dikkat çekmiş.
Kitapta hangi konular işleniyor?
Miraç ve Tahiyyat'ın anlamıyla başlayan eser, Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) namaza verdiği önemi kutlu hayatından misallerle aktararak devam ediyor. Namaz gibi vazgeçilmesi mümkün olmayan bir hakikat üzerine cümle cümle derinleşen eser; nefsin, insanı namaz gibi bir varlık senfonisinden ayrı tutmaya çalışırken kurduğu tuzakları da yine Nurlar'dan aldığı ilhamla işaret etmeye çalışıyor.
"Niçin ille de namaz?", "Namaz vakitleri bize neyi anlatıyor?", "Her gün her gün beş vakit gerçekten zor mu?", "Peygamber Efendimizin namazı, sahabe efendilerimizin namazı nasıldı?", "Sevabı hacca denk olan namaz var mı?" ve "Buraya Namaz'ın hukukunu müdafaa için geldik!" diyen Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri'nin hayatından namaz tablolarının ele alındığı eser, dinin temel direğini idrak etme imkânı sağlayacak, insanı hamd orkestrasının şefi haline getirecek akli ve kalbi tasdiklerle dolu...
ALİ DEMİREL / BUGÜN GAZETESİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.