Peygamberimizin aşûre tavrı
Yarın muharremin 10'u, yani aşûre günü. Aşûre dendiğinde sizin de aklınıza hemen "aşûre tatlısı" mı geliyor?
Soruyu değiştirelim isterseniz: Aşûre dendiğinde bir müminin aklına neler gelmeli? Aşûre günü bize ne ifade etmeli?
Aşûre günü bize ne ifade eder?
Malumunuz geçtiğimiz perşembe günü itibariyle muharrem ayına girmiş bulunuyoruz. Yarın ise muharremin 10'u, yani aşûre günü. Aşûre dendiğinde sizin de aklınıza hemen "aşûre tatlısı" mı geliyor? Soruyu şöyle de sorabiliriz: Aşûre dendiğinde bir müminin aklına neler gelmeli? Aşûre günü bize ne ifade etmeli?
Öncelikle aşûre kelimesi, Arapça "10" manasına gelen "aşara" kelimesinden türemiş bir isim. Bugüne aşûre denmesinin sebebi ise hicri ayların ilk ayı olan muharrem ayının onuncu gününe denk gelmesi.
Kaynaklarımıza baktığımızda Peygamber Efendimizin (s.a.s.) Medine'ye geldiğinde Yahudilerin aşûre gününde oruç tuttuklarını görünce onlara bunun sebebini sorar. Onlar, "Bu, büyük bir gündür. Allah o günde Musa'yı ve kavmini kurtardı, Firavun'u ve kavmini ise helâk etti. Musa da bir şükür olarak o gün oruç tuttu. Bizler de onun için oruç tutuyoruz" derler.
Bunun üzerine Peygamberimiz, "Biz, Musa'ya sizden daha ziyade haklı ve yakınız." buyurur ve hem kendisi aşûre gününde oruç tutar, hem de tutulmasını emreder. (Müslim, Sıyâm, 128)
Bugün niye önemli?
Ramazan orucu farz kılındıktan sonra ise, "Şüphesiz ki aşûre, Allah'ın günlerinden bir gündür. Artık, isteyen o gün oruç tutar, isteyen de o gün oruç tutmaz" (Müslim, Sıyâm, 117) buyurarak bu konuda Müslümanları serbest bırakır. Başta sahabiler olmak üzere günümüze kadar müminler, Efendimizin teşvikleri doğrultusunda özellikle bu günü oruçlu geçirmişlerdir. Nitekim başka bir hadislerinde Peygamberimiz, Ramazan orucundan başka en faziletli orucun muharrem ayında tutulan oruç olduğunu söylemiştir. (Müslim, Sıyam, 202)
Efendimizden önceki dönemlerde yine bu ayda meydana geldiğine inanılan birtakım tarihî olaylar vardır. Mesela Hz. Adem'in tövbesinin kabul edilmesi, Hz. Nuh'un gemisinin Cudi Dağı'na oturması, Hz. İbrahim'in atıldığı ateşten kurtulması, Hz. Musa ve Hz. İsa'nın doğumları, Hz. Yunus'un balığın karnından çıkarılması bunlardan bazılarıdır.
Kerbelâ'yı iyi okumalıyız
Bütün bu hadiselerle birlikte yine aynı gün, o günden bu güne bütün müminlerin yüreğini dağlayan, gözlerini yaşartan acıklı bir hadise vardır ki, Peygamber Efendimizin torunu Hz. Hüseyin ve çoğu ehl-i beyt mensubu yetmişten fazla güzide insan birtakım siyasi ihtiraslar uğruna Kerbelâ'da şehit edilmiştir.
Bu hadise bütün Müslümanlar'ın asırlardır dinmeyen otak acısı olmuştur. Kerbelâ'da acımasızca şehit edilen Hz. Hüseyin ve yakınları, haksızlık karşısındaki duruşları ve onurlu mücadeleleri, onların bütün müminlerin gönüllerinde taht kurmalarına sebep olmuştur.
Onlara bu zulmü yapanlar ise insanlığın ortak vicdanında mahkûm edilmiştir. Bir hocamızın ifadesiyle aslında Kerbelâ, her türlü fitneye karşı uyanık olma, her çeşit fesada karşı diri olma ruhudur.
İşte tam bu noktada Kerbelâ öncesinde yaşanan gelişmeler çok iyi okunmalı, tarihin bir kere daha tekerrür etmesine fırsat verilmemeli. Geçmişi yargılamayı Rabbimize bırakarak, bu hadiseden günümüze dersler çıkarılmalı.
Fitnelere karşı olabildiğine uyanık olunmalı, makam-mansıp hırsının, kin, nefret ve öfkenin insana ne türlü kötü işler yaptırabileceği bir kere daha düşünülmeli.
Aşûreniz mübarek olsun efendim.
SÖZÜN ÖZÜ
1. Yarın muharremin on'u, yani aşûre günü.
2. Peygamberimiz bu günü oruçlu geçiriyor.
3. Kerbelâ, her türlü fitneye karşı uyanık olma ruhudur.
BİR SORU-BİR CEVAP
Aşûre günü alışveriş yapmak bereket vesilesi mi?
Soru: "Aşûre günü evine alışveriş yapan bir insanın bir sonraki aşûre gününe kadar evine bereket yağacağı şeklinde bir inanış var. Bu doğru mudur?" Yasin Muhsin
Kaynaklarımıza baktığımızda konuyla alakalı sağlam bir rivayetin olmadığını görüyoruz. Ancak öteden beri aşûre günü, değişik güzelliklere sahne olmuş mübarek bir gün olduğu için, o günün bereketli olacağına dair âlimlerin birtakım görüşleri eserlerimizde yer alıyor. (Mecmau'z-Zevaid, 3/188)
Bununla beraber, "Kim aşûre günü ailesine bol yiyecek alıp yedirirse, o yıl boyunca bolluk içinde olur" anlamına gelen rivayetler vardır (Mecmau'z-Zevaid, 3/189). Fakat bu rivayet de zayıf kabul edilmiştir.
Buna rağmen bir insan bereketini Allah'tan bekleyerek o gün ailesini sevindirirse inşallah bunun karşılığını görür.
Aşûre orucu diye bir oruç var mı?
Kaynaklarımıza baktığımızda Peygamber Efendimizin bu günü oruçlu geçirdiğini ve ashabına da tavsiye ettiğini biliyoruz. (Ebû Dâvud, Savm: 64)
"Âşura gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına kefaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum" (Tirmizî, Savm, 47) buyuran Allah Resulü, başka bir rivayette "Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur" (İbni Mâce, Sıyam, 43) buyurarak bu günlerde oruç tutmayı tavsiye etmiştir.
Arzu eden aşûre gününün bir gün öncesi veya sonrasıyla beraber üç gün oruç tutabilir.
TEFEKKÜR ATLASI
Nefsine karşı savcı, başkalarına karşı avukat gibi ol!
Allah, sevdiği kullarına kendi kusurlarını gösterir. Ta ki o kusurlardan arınıp temizlensinler ve ahirete tertemiz yürüsünler. Yüz çevirdiklerine ise başkalarının kusurlarını gösterir.
Gözü hep başkalarının kusurlarında olanlar, fırsat bulup kendilerine dönemezler ki, kusurlarını düzeltebilsinler. Onlar Allah'ı unuttukça, Allah da onlara kendilerini unutturur.
Bu durumun zaruri bir neticesi olarak, Allah'a yakın olanlar hep kendilerinden, uzak olanlar hep başkalarından şikâyet ederler.
BU HAFTA NE OKUYALIM?
Pörsümeden nasıl hep yeni kalabilirim?
Beşeriyetin geçirdiği evreleri ve birikimleri göz önüne alıp bugünün dünyasını yorumladığımızda insanlık adına önemli bir kırılma noktasının yaşandığını söyleyebiliriz. Genelde yerkürede, özelde İslâm coğrafyasında yaşanan hadiselerin vahameti, beşerî sistemlerin ürettiği kaos ve kargaşanın ortasında insanlık kavramının günden güne erimekte olduğu görülmektedir.
Gelinen teknolojik seviye bile tek başına en çok çağın ruhsuzluğunu yansıtıyor. Din dışı kutsallıklar, Peygamberlere yapılan hakaretler, saltanat ve türlü menfaatler uğruna işlenen cinayetler, açlıktan kırılan milletler, asırlardır maruz kaldığımız seküler akıl tutulmasının mahsullerinden başka bir şey değil.
İşte tam da böyle bir zamanda asırların boşluklarında kaybettiğimiz kimliğimizi yeniden kazanmamız, hadiselerin ağırlığı altında ezilen insanlığa bir kez daha el uzatmamız için üzerinde bulunduğumuz mânâ denizini yeniden dalgalandırıp Asr-ı Saadet ile bezenen günlere yelken açmamızı sağlayacak; kalbimizi, fikrimizi, zikrimizi o emin günlerin sahiline demirlememiz için bizi yola koyacak bir rüzgâra ihtiyacımız var.
Nil Yayınları tarafından yayımlanan Kırık Testi serisinin 12. kitabı "Yenilenme Cehdi" isimli kitap, Fethullah Gülen Hocaefendi'ye sorulmuş güncel, güncel olduğu kadar da gündemini kaybetmeyecek soru ve cevaplardan oluşan, muhtevasıyla okurunu İslâm'ın engin ikliminde yeniden bir araya gelmeye, Efendiler Efendisi'nin (s.a.s.) insanlığa sunduğu mesajı bir kez daha kendi orijinalliği ve derinliği içerisinde ele almaya davet ediyor.
Kitabın satır aralarında dolaştıkça insanın neden âlemin özü ve özeti olduğunu hakikatin neden insanda gizli olduğunu anlamaya başlıyorsunuz. Ve neticede önümüzdeki aşılmazların ancak benliklerimizden sıyrılıp insan olmaya çalışmakla ve adanmışlığa yakışır bir gayretle yeniden insanlığa el uzatmakla aşılabileceğinin farkına varıyorsunuz.
Kitapta hangi konular işleniyor?
"Biz milletçe göz alıcı, inşirah verici ve insanı büyüleyen bir ruh âbidesi ikame etmek istiyorsak, öncelikle elimize bir balta alarak kendi benlik âbidemizi yıkmalıyız."
"Farklılık ve uyuşmazlıklar insanlığı, telâfisi mümkün olmayan kavga ve savaşlara sürükleyebilir. Günümüzde ortaya çıkacak böyle bir kavga ve vuruşma ise, ne Birinci ne de İkinci Cihan harplerine benzer."
"Şeytan çok profesyonel bir varlıktır. O öyle fentler, öyle oyunlar biliyor ki, bu oyunları kullanarak şimdiye kadar nice devleri devirmiştir."
Bu ve benzeri cümlelerin açtığı pencereden zamana, hayata ve kendimize bakabilme fırsatı sunan "Yenilenme Cehdi"nde ayrıca; "Dindarlık ve dinî hassasiyet birbirinden farklı mı, müminin mümine karşı en büyük yardımı nedir, İslâm'ın intihara bakış açısı nasıldır, suizan ve hasedin tedavisi adına neler yapılabilir, şeytan herkese kendi sıkletine göre mi musallat olur, anne babaya küsülebilir mi, başka dinlere mensup insanlar mescit ve camilerimizde ibadet edebilir mi, hüsnüzanda hata etmek günah mıdır" gibi ilginç pek çok sorunun cevabını da bulabiliyorsunuz.
ALİ DEMİREL - BUGÜN GAZETESİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.