Oruç, İnsana Malik Olmadığını Hatırlatır...
İşte oruç ibadeti bize acizliğimizi gösterir ve hayatımızın da bu yönde şekillenmesi için bize fırsatlar sunar.
İnsan aciz bir kul olduğunun şuuruna varmalı. İşte oruç ibadeti bize acizliğimizi gösterir ve hayatımızın da bu yönde şekillenmesi için bize fırsatlar sunar.
İnsanın kendini övmesi, mükemmel görüp hatasız kabul etmesi narsist davranışlara yol açar. Daima 'Ben' diyen insan, dünyanın kendi etrafında döndüğüne inanır. Psikolojik anlamda tedavi görmesi gereken bu davranışlar, dinimizce de eleştirilir. Oruç tutmak, insanın bu tür duygular içerisine düşmesine engel olur.
Kur'an-ı Kerim'de oruç ibadetinin farz oluşunun yanı sıra onun koruyucu özelliğine de vurgu vardır. (el-Bakara 2/284) Hz. Peygamber'in sözlerinde ise orucun koruyucu özelliği metaforik bir ifade ile bir kalkana (Buharî, Savm, 2,9.) benzetilir. Dinimizin bize emrettiği ibadetlerin nihâi hedefi; akıl, can, mal ve nesil gibi zarurât-ı diniyyeden olan imanın da korunmasıdır. Kur'an-ı Kerim ve özellikle peygamberliğin yaklaşık ilk on üç yılının geçtiği Mekke'de inen âyetler, insanın sahip olduğu en büyük değer olan şirkten uzak imanın kökleşmesini hedefler. Farkında olmadan bir müminin imanını zayıflatan ve yüreğini imandan uzak bir kadavraya dönüştüren şirk-i hafidir. Şirk-i hafî, inananlar arasında en yaygın bir şirk çeşidi olup bir müminin Mâbud-i Hakiki'nin mabudiyetine ters hal, tavır ve söylemlere sahip olmasıdır.
İnsan, Allah tarafından kendisine verilen güzellik, yetenek, zenginlik, başarı ve atletik olma gibi bir özelliğini kendi nefsine mal ederek kendi kendinin hayranı haline gelebilir. Kur'an-ı Kerim'de Cenâb-ı Hakk, "Kendi heves ve arzularını ilâh ve mâbud edinen kimseyi gördün mü?" (Furkân 25/43.) buyurarak zatını beğenmede aşırı giderek kendisini ilahlaştıran kimseyi ikaz eder. Başka bir âyette verilen maddi manevi imkânların asıl kaynağının kişinin kendisinin olmadığına işaretle "Öyleyse kendinizi temize çıkarmayın, övünüp durmayın" (Necm 53/32.) buyurularak Allah'a lâyık olan bir tarzda insanın kendisini övmesi ve kutsallaştırması yasaklanmıştır.
Artık psikolojik ve sosyolojik açıdan orucun kişisel ve toplumsal gelişime olan pozitif katkısı yadsınamaz bir gerçektir. Son dönemde psikiyatride bir kişilik bozukluğu olarak kabul edilen narsisizm, şirk-i hafinin bir çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü narsistik kişilik bozukluğunda kendini ön plana çıkarma ağır basar. Kişi kendisini mükemmel görerek adeta zâtını ilahlaştırır. Dünyanın ve hayatın kendi etrafında döndüğüne inanır.
Bize öğrettikleriyle oruç, birçok faydasının yanında şirk-i hafi ve onun bir uzantısı olan narsistik kişilik bozukluğuna alternatif bir tedavi imkânı sağlamaktadır. Oruç, narsist kişiye yoksun olduğu empati yapmayı, duygusal eş duyum sahibi olmayı öğretir.
Açlığın bencilliği ortadan kaldırması ve sağlıklı sınır anlayışı kazandırmasına dair rivayet olunur ki: Cenâb-ı Hak nefse sorarmış: "Ben kimim, sen kimsin?" Nefis cevaplamış: "Ben benim, Sen sensin."
Cenâb-ı Hakk nefse azap vermiş, cehenneme atmış ve yine sormuş. Cevap yine aynı olmuş: "Ben benim, Sen sensin."
Hangi azâbı verdiyse nefis, benlik ve gururdan vazgeçmemiş. Sonra aç bırakmış ve sormuş: "Ben kimim, sen kimsin?"
Nefis demiş: "Sen benim Rabb-i Rahîmimsin. Ben senin âciz bir kulunum."
İbadetler öncelikle Allah emrettiği için yerine getirilir. Uzun ve sıcak yaz günlerinde tutulan oruçlar, açlığın daha bir derinden hissedilmesi neticesinde bizleri şirk-i hafiden ve onun modern bir örneği olan narsisizmden uzaklaştırır.
Zaman
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.