Ömre bedel bir umre!
Hanefi ve maliki mezhebine göre ömürde bir defa Umre yapmak sünneti müekkededir. Hanefilerden vacip olduğunu söyleyenler de vardır. Hanbelî ve Şafilerin çoğuna göre ise ömürde bir kez Umre yapmak farzdır.
Umre İbadetini Peygamberimiz dört defa gerçekleştirmiştir. Katâde ibn Diâme şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik'e:
Peygamber (s.a.s) kaç kere umre yaptı? Diye sordum.
Dört umre yaptı. Diye cevap verdi.
Umre ibadetini gerçekleştirenler için Peygamberimizden şu müjde bildirilmiştir.
"Umre , daha sonraki bir umreye kadar işlenecek günahlara kefarettir. Mebrûr haccın karşılığı ise, ancak cennettir.
Ayrıca:
"Ramazan ayında yapılan umre, tam bir hac sayılır yahut da benimle birlikte yapılmış bir hacc gibidir.
Son yıllarda ülkemizde umre ziyareti tertip eden şirket ve umrecilerin sayısında bir hayli artış olmuştur. Bu durum kemmiyet açısından sevindirici olsa da keyfeyit açısından pek çok zorluk ve sıkıntıyı da beraberinde getirmiştir. Sadece kar elde etme kapısı görülerek sektörleşen umre, ibadet boyutundan ve asıl ruhundan uzaklaştırmaktadır. Ve umrecilerin ibadet ruhunu unutarak bir gezi kapsamında düşünmeleri sıkıntıların başlıca sebebi olmaktadır.
İyi niyetli ve motivasyonu iyi olan nice umre şirketleri aynı başarıyı planlama ve programlama boyutunda gösteremeyerek mübarek topraklarda umrecilerin zor anlar yaşamasına sebep olmakta hatta umrenin güzelliklerini unutturup icra edilen yanlışlıkları ziyaretçilerine anlatmaktan umresini anlatmaya sıra gelmemektedir.
Ayrıca turizm açısından plan ve programı iyi ama umrenin ruhuna uygun motivasyonu zayıf olan nice firmalar da huzurlu ve huşulu bir umre tertip edememektedir.
İki yönlü kalitenin artması için motivasyonu ve planlaması iyi, ibadet aşkıyla Hac-Umre organizasyonu yapan şirketleri takdir edilip desteklemek gerekir.
Ahir zamanda zenginlerin caka satmak, fakirlerin dilenmek, alimlerin kendisini ispat etmek,zahitlerin gösteriş yapmak gayeleriyle mukaddes mekanlara gideceği haber verilmektedir.İşte bu farklı gayelerden arınmış canı gönülden samimiyetle ve şartlarına uygun bir hac ve umre ne kadar da büyük bir nimettir.
ÖMRE BEDEL BİR UMRE YAPMAK İÇİN
Umre dönüşü sizlerle Umrenin mana iklimiyle alakalı aşağıdaki duyguları paylaşmak istiyorum.
Ve ömre bedel bir umre yolculuğu için bir kefen misali ihramlar ellerimizde. Havaalanında "ölmeden önce ölünüz" prensibinin şiarı olarak kefenlerimize bürünüp; uçağın havalanması ile kabre giren mümin ruhların ulvi alemlere yükseldiği gibi yukarılara doğru yükseliyoruz.
Vefatından sonra huzurullaha çıkan mümin bir ruh misali Allahın rızasını aramak için temiz ruhların temsili ihramlarımızla birlikte yukarılara doğru yükseliyoruz. Alemlerin Rabbinin huzuruna gelen mümin ve temiz ruhu Allah kıyamet kopuncaya kadar bekleyeceği cennet bahçesi olmuş makarrına yani kabrine yolluyor. Ve kutsal yolculuğun bulutlar üstü seyri cennetin anahtarı mukaddes mekâna doğru inişi başlıyor.
Artık mukaddes mekana sadece bir saatlik mesefa ve kabir hayatının mümin ruhlara sadece bir saatlik geçen zevk olduğu gibi Beytullah'a kalan bir saatlik zevkli yolculuk. Bütün diller de lebbeyk. " Ey Allah'ım senin emrine geldim, şeytanın tasallutundan bıktım, şehevatın azdırmasından, şeytanlaşmış insanların alıkoymasından yüz çevirerek senin emrine geldim". Ve o muhteşem an.Kabe yaşlı gözlerde buğulu bir şekilde görünür.Gönüllerde ve dillerde aynı niyaz; "Allah'ım beytini bu dünya gözü ile bize gösterdiğin gibi cemalini de bize seyrettir" Her bir damlası cehennem ateşini söndürecek kıymete haiz gözyaşları içerisinde tek hedef tavafın başlangıcı Hacerul-esved. Hakikati cennet yakutu olan nuru doğu ile batıyı aydınlatacak kadar aydınlık olan ama cahiliyet şirki ile kararmış nurlu siyah taş. Eller Hacerül esved-i selam da, gönüller sanki şöyle der " Doğu ile batıyı aydınlatacak kadar nurun sahibi Ey Hacerül esved sen kardan daha beyazken Mümin kullar siyah günahlarını sana bırakıp arınıp tertemiz gittiler. Sen vefakarsın bugün sadece şahit olur kıyamet gününde de Uhud dağı gibi görkemli iki dudağın bir dilinle gördüklerine şahitlik edersin. İşte bir günahkar kul daha günahıyla seni selamlıyor. Hacerül esved ve kabe-i muazzamanın kapısı arası mültezem. Göğüslerin yapıştırılıp gözün göğe dikildiği ellerin örtüye sarıldığı gözyaşları ile dua edildiği makam.
Ey mültezem göğsümü sana yapıştırmak bir temsildir, hakikati ise Allah'ım nasıl ki göğsümü şuan mültezem'e yapıştırdım sen de benim gönlümü sana kulluğa ubudiyete yapıştır. Benimle sana kulluk arasında ki bütün perdeleri kaldır. Kabenin kapısı; ey Kabeye açılan kapı. Seni benim için açmazlar ama Rabbıma giden yolda hiç kapanmayan o kadar çok kapılar var ki Rabbimden dileğim o kapıların rahmet ve merhametle bu günahkar kul için devamlı açık kalmasıdır. Ve Makam-ı İbrahim Vefanın şiarı, tevhidin nişanı olarak yanımızda. Hemen Rasul-i Kibriya'nın miraç yolculuğuna başladığı mekanın yanından yürüyoruz. Ulvi alemlere varışın başlangıç noktasındayız. İşte sufliyattan ulvi alemlere kanat açmış günahkar bir kul olarak niyazımız manevi Buraklarla seyrü seferdir. Makam-ı İbrahim ve Hicri İsmail arası yetmiş peygamber makamı yani her bir adım bir peygamberin ahlakını talep etme sahası. Rüknü Şam-i yani Şam'a bakan Kabe köşesi. Rüknü Irak-i'de ilim sırrına nail olan kişinin ilminin gereği amel işleyip hal ehli olmayı kişiye haber verir. İlim ve amel hikmet meyvesi verir.
İşte Rüknü Yeman-i fıkhın ve hikmetin köşesi bu manaları içerdiği için kendisi selamlanacak ve elle dokunulacak bir köşedir. Hacerül Esved'den başlayan ve Rüknü Yeman-i'ye kadar gelen zahirdeki kısa mesafede o kadar çok mana derc olunmuştur ki; Rüknü Yeman-i'deki manevi yolculuğuna devam eden kişi, Rasulallah Efendimiz'den gelen "Rabbena" duasını okumaya başlar.
Bu dua: " Rabbımız bize dünyada ve ahrette iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru ve iyi kimseler ile bizi cennete girdir. Ey pek yüce ey günahları bağışlayan ey âlemlerin rabbı!"
İşte bir şavt (tur) bu şekli ile algılanıp gönüllere sirayet edecek ince bir düşünce üzere bütün şavtlar yapılırsa kişinin bir tavaftan istifadesi ömre bedel olacaktır. Tavafın ilk üç şavtının hızlı yapılması ve kalan şavtların yavaş ve sukunet ile yapılması şu manayı ifade ediyor. Üç şavt dolu dolu manasını idrak ederek geçilince artık o kişi manaya doyan manevi hazzı bulan hakikat deryasına dalan bir okyanus misali sekinete ulaşır. Bir ırmak gibi hızlı akan sonra deryaya denize kavuşan bir su sukuneti ile üç şavttan sonrasını sekinet ile tamamlar. Beyti mamurda tavaf eden Meleklerle beraber tavaf ettiğini düşünerek tavafını bitiren kişi tavaf namazının kılınacağı en efdal mekan olan Makam-ı İbrahim arkasında kılar.
Makam-ı İbrahim arkasında kıyama duran kişi "Ya rab! vefanın ve tevhidin temsili şu Kabe ve Makam-ı İbrahim arkasında namaza durduğum gibi hayatım boyunca Kalu beladaki verdiğim sözün de arkasında duracağım."
Kılınana tavaf namazında okunması en evla olan birinci rekatta Kafirun, ikinci rekatta İhlas suresidir. Yani her ikisi de tevhidi anlatan surelerdir. Tavaf sonrası say etmek için Safa ile Merve'ye "Safa ve Merve Allah'ın şiarlarındandır" ayeti okunarak gidilir.
Hazreti Hacer'in oğlu İsmail için yapmış olduğu şerefli gidiş gelişler temsili olarak canlandırılır. Tıraşla birlikte ihramdan çıkan kişi kefenden soyutlanıp tekrar dirilen diriliş halinin bir nişanıdır. Umre ile birlikte arınan mümin yeniden doğmuş gibi ağırlıklardan kurtulmuş olur.
Umrenin rükun ve gereklerinden olmasa bile Mekke-i Mükerreme ziyaret yerleri önemli bir yer teşkil eder. Arafatta ziyaretçi için adına uygun olarak tanışmayı, tanımayı ifade etmesi bakımından marifetullahı talep için dua edilmelidir. Cebeli Rahmet'te Adem(a.s)'ın duasının kabulüne sahne olduğu için bütün günahlardan arınmak, dünya ve ahiret saadetinin teminini istemek için Rahman ve Rahim olan Allah'tan rahmet dağında dareyn saadeti istenir.
Arafatta biran yüz yirmi dört bin sahabeyle birlikte Rasulullahtan Veda hutbesini dinlercesine o kıymetli hutbeye kulak verilir.
Arafat meydanının başlangıç ve bitiş levhaları kişi için ibret levhası olmalıdır. Şöyle ki Hac mevsiminde arefe günü bu levhaların bir adım bile dışında kalan kişi hacı olamaz. İşte Kuran ve sünnetin çizmiş olduğu hassas çizgilerin velev ki bir adım bile dışında kalınacak olsa kişi mümin olamaz. Bir diğer ifade ile rızayı Bariye ulaşmak için belki de atmamız gereken sadece bir adım vardır diye düşünüp ibadete, davete, tebliğe bir adım daha atma sözünü vermemiz için bu levhalar bir ibret levhası olabilir.
Müzdelife de aynı şekilde toplanma manasında olduğu için darmadağın olmuş Ümmet-i Muhammed'in birlik içerisinde bir halife etrafında toplanılması gerektiğini kişi gönlünden geçirir.Bu uğurda üzerine ne gibi vazifeler düştüğünü tefekkür eder.
Minada taşlanan şeytanların günlük hayatımızda her an kulu azdırmaya çalışan şeytanların Salih ameller ile taşlanması şuuru oluşur. Şeytanın hergün kendisine binlerce günah taşı atmak istediğini unutmadan ibret nazarıyla şeytan temsilleri izlenir. Mina yakınında bir mescit gözlerden kaçmaz evet Akabe biatının yapıldığı Akabe mescidi.Her halükarda Rasulullahı koruma sözleriyle biten bir biat makamı.Allahım biz de Rasulullahın uğruna her şeyini bu dini ve mukaddesatı koruyacağımıza söz veriyoruz duyguları birden yeşeriverir sıcak gönüllerde.
Sevr'de hicretin mana dolu mesajları alınır. Şöyle ki batıldan hakka ,cehaletten ilme ,zulümden adalete ve her türlü mezmum ahlaktan ahlaki hamideye hicret mesajları alınır. Hz. Ali Efendimiz'den Hz. Ebubekir Efendimiz'e ve muhacirinin her birisinin fedakarlığı hicret yolunda bir bir ibretle ve gıptayla izlenebilir.
Ve vahye memba olmuş Hıra mağarası gönüllerde ilahi duyguların tekrar canlanıp alemi aydınlatacak vahy bereketinin tekrar yeşermesine gece gündüz demeden azimle çalışma mukavelesi yapmak için bir vesile olabilir.
Ve mescidler her birisi kabeye bağlı mescidler. Gönüllerin mescidlere bağlı olması tazarru ve niyaz edilir.
Mekke-i Mükerremede umre vazifeleri ve tavaflar sonrası Hicret ve iman yurdu,iman kalesi,Haremi Rasul, temiz şehir,temizleyen şehir,sevilen şehir,sevdiren şehir namlarına haiz Medine-i Münevvere'ye çıkacak ziyaret kervanı hicret duygusu ve hicreti anlama mihengi ile yola çıkar.
Ve iştiyakla Rasulullah'ı ziyarete varılır. İki yetimin arazisi olan Mescid-i Nebevi'nin zahiri ihtişamının temelinin atıldığı ilk manevi ihtişamı ile mescidin içerisine girilir. "Kim ki beni vefat ettikten sonra ziyaret ederse hayatımda ziyaret etmiş gibidir, Kim ki beni vefat ettikten sonra ziyaret ederse benim şefaatim ona vacip olur müjdelerine nail olmak duygu ve heyecanı ile Rasul-ü Kibriya'ya ve kıymetli vezirlerine selam edilir.
Her selam Rasulallah'ın huzurunda bulunmanın mutluluğu ama ona layıkı ile ümmet olamama mahzuniyeti ile birliktedir. Ona layıkıyla ümmet olmamanın mahzuniyeti " Ey Allah'ın Rasulü sen emaneti eda ettin, risaleti tebliğ ettin, iyiliği emrettin, kötülüğü nehyettin, ümmete nasihat ettin, Allah yolunda hakkıyla cihad ettin şirki yıktın dini mübini ayakta tuttun ben, veda hutbesinde ashabına "tebliğ ettim mi?" dediğin zaman "evet tebliğ ettin ey Allah'ın Rasulü" diyen sahabe gibi bunlara şahitlik edenlerdenim. Senin için şahitlik ettiğim tebliğ ve davet unsurlarının bir memuru olma noktasında bende sana söz veriyorum. Hayatım boyunca senin mücadele ettiğin uğurda mücadele edeceğime söz veriyorum.
İşte Rasulallahın bu sözleri vererek huzurundan ayrılan bir ümmet görmesi elbette Rasulallah'ı da mesrur edecektir.
Manevi huzurda bir sahneyi tefekkür ve niyaz: Ey Allah'ın Rasulü nasıl ki Bedir'de susamış ashabın bir su kuyusu bulmuştu. Uzun süre susuz kalmalarına rağmen o kadar acı bir su idi ki o suyu içememişler ve yüzüne masum masum bakarak dilleri ile demeseler bile halleri: "Ey Allah'ın Rasulü cahiliyette biz bu sudan daha acı idik, kalplerimiz daha da acı idi. Ama biz senin teşrifin ile tat bulduk. Şu suyun da senin vesilen ile tat bulması şu bizim acıyan kalplerimizin tat bulmasından sana daha kolaydır." Bu arzu hal Rasulallah'ta karşılığını bulmuş, o acımış suya Rasulallah tükrüğünü bırakınca acı kuyu tatlı bir su haline dönüşü vermiş sahabe de doya doya o sudan içmişler idi. Rasulallah huzurunda bulunan bizler de " Ya Rasulallah! İşte bizim kalplerimiz de acı bir kuyudan farklı değil. İşte senin huzurundayız ve seni rabbimize vesile kılıyoruz: " Ya Rab! Biz senin sevgili kulun Muhammed Mustafa'yı sana vesile kılıyoruz acıyan kalplerimizi Nefhayı Muhammediye ile, iman ve ihlas ilacı ile tatlandır.
Cennetul Baki Peygamber Efendimizi görme şerefine nail olan, sesini duyan, onunla namaz kılan ve İslâmiyet uğrunda hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen on bin civarında sahabe efendimizi ziyaret inşallah onların şefaatine bir vesile olacaktır.
"Uhud bizi sever, biz de Uhud'u severiz" Övgüsüne nail Uhud Dağı ziyareti heyecan verir.Duyana Uhudun şehitleri mesaj verir. Bir peygamber zırhını giydikten sonra, savaşmadan onu çıkarmaz."Fermanıyla başlayan Uhut okuması olanlar için hikmet ve derslerle dolu tevhit sahifesidir .
Rasûlullah (s.a.s.) elindeki kılıcı göstererek:
-Hakkını ödemek şartıyla bu kılıcı kim ister? diye sordu. Ensârdan Ebû Dücâne:
-Bunun hakkı nedir, Ya Rasûlallah? diye sordu. Rasûlullah (s.a.s.):
-Eğilip bükülünceye kadar düşmanla savaşmak, diye cevap verdiği yiğitlerin meydanıdır uhut.
On üç yaşındaki çocukların Rasulullah bizi şavaşa alsın diye boylarını büyük göstermek için parmaklarının ucuna basıp nolur ya Rasulallah ben büyüdüm ben güçlüyüm beni de savaşa al diye yalvardıkları er meydanıdır Uhut.
Ben Hanzalayı rahmet suları ile melekler tarafından yıkanırken gördüm. Sırrının makamıdır Uhut.
" Uhud savaşında sağıma soluma ne tarafa baktıysam, onun benim için savaştığını gördüm."Müjdesine nail olan fedakar Nesibe hatun günüdür Uhut.
Uhudun Hamzası,Musabı ve Şehitleri bir gün oldu sağnak yağan yağmur sonrası tam 1380 yıl sonra daha yeni kabre konulmuş gibi kendilerini ahir zaman ümmetine gösterdiler.Hatta tekrar yapılan definde sıcacık bir Hamza kanı defin işlemini yapan kişinin yüzüne sıçradı.İşte o sıcacık şehit kanı yüzümüze sıçrasın da şu gaflet uykusundan uyanalım diye uzun uzun beklemek lazım uhutta.
Kuba Mescidi Peygamberimiz , Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye hicretleri esnasında, Medine'ye 5 km. mesafede bulunan Kuba'da 14 gün kalmıştı. Bu süre içinde Peygamberimiz orada bir mescit inşa etti ve burada namaz kıldı. "Kim evinde güzelce temizlenip abdest aldıktan sonra, başka maksatla değil de sadece namaz kılmak için Kuba Mescidine giderse umre sevabı alır."Faziletine nail olunacak büyük bir fırsat.İki rekat namaza umre,dört rekat namaza köle azat etme sevabının verildiği mescit.Rasulullahın Cumartesi günleri ziyaret ettiği,Sad bin. Ebi Vakkasın kendisinde kıldığım iki rekat namaz bana iki defa Kuds-ü şerife gidip gelmekten daha hayırlıdır.Buyurduğu kıymetli mescit.... Ve diğer mescitler...
Tozu,toprağı,sıcağı ,hurması şifa şehir gerçekten senden ayrılması ne kadar da zor.
En güzeli bağrında barındıran güzel şehir selam sana.
Ülkeme Rasulullahın hayatını, Ebu Bekrin(ra) sadakatini, Hz.Ömer(ra)in adaletini, Hz Osmanın(ra) Hayasını, Hz.Alinin(ra) ilim ve şecaatini ve sahabe-i güzinin Muhabbetini hediye olarak götürüyorum.
Rabbimiz ibadetlerimizi kabul eylesin. Kusurlarımızı Affeylesin.
Firaset.net'ten alıntıdır..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.