Nobel Ödüllü Ekonomist Stıglıtz Adana’da

Nobel Ödüllü Ekonomist Stıglıtz Adana’da
 Stıglıtz:  "Euro Bölgesine Girmek Türkiye İçin Felaket Olur"ABD eski Başkanı Bill Clinton’un ekonomi başdanışmanı Nobel ödüllü ünlü...

 

Stıglıtz:  "Euro Bölgesine Girmek Türkiye İçin Felaket Olur"

ABD eski Başkanı Bill Clinton’un ekonomi başdanışmanı Nobel ödüllü ünlü ekonomist Joseph E. Stiglitz, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) girmesi konusunda, “Öncelikle Avrupa Birliği ile Euro bölgesi kavramını ayırmak lazım. AB, Euro bölgesine girmeyi zorunlu kılıyor. O yüzden Türkiye’nin AB’ye girmeli mi sorusuna cevabım kesinlikle hayır. Euro bölgesine girmek Türkiye için felaket olur” dedi.

  Çukurova Genç İşadamları Derneği’nin (Çukurova GİAD) düzenlediği Adana Büyükşehir Belediyesi, Adana Sanayi Odası (ADASO), Adana Ticaret Odası (ATO), Adana Ticaret Borsası (ATB) ve Adana Organize Sanayi Bölgesi (OSB) başkanlığının destek verdiği 4’üncü Çukurova Zirvesi, HiltonSA Otel’de gerçekleşti.  Zirvede, Stiglitz, “Global Ekonomide 2015 Beklentileri ve Türkiye’nin Önemi” başlıklı bir sunum yaptı. Dünya ülkelerinde  ekonomik problemlerin yanı sıra siyasi sıkıntıların da yaşandığını bildiren Stiglitz, Ukrayna, Rusya ve Ortadoğu’daki karışıklıklara dikkat çekti. Dünyadaki birçok ülkenin dönüşüm içerisine girdiklerini anlatan Stiglitz, bu risklerin tüm dünya ülkelerini de yakından etkilediğini söyledi.

  “EURO AVRUPA’YI BÖLÜYOR”

  Avrupa’nın bir siyasi proje olduğunu ve liderlerin tek bir para biriminin Avrupa’yı birleştirmesini düşünürken, Avrupa’nın bölündüğünü savunan Joseph Stiglitz, tek bir para biriminin işe yarıyor olması için ülkelerin birbiriyle aynı olması gerekirken, Avrupa’daki ülkelerin birbirine benzemediklerini kaydetti. Teşhisin yanlış konulduğunu anlatan Stiglitz, “Gerçekten düşük borç ve gayrı safi yurtiçi hasıla dengeleri vardı ve tam tersi oldu. Almanya olup biteni anlamadı ve diyorlardı ki ‘Biz sadece Euro’nun işe yaraması için 2008 öncesi ne yapıyorsak onu yapalım ki işe yarasın’ sandılar. Aynı politikaları tekrar tekrar devam etmeleri çalıştılar ve ne oldu? İşe yaramadı yine. O zaman bir ortak para birimi birliği yarattığınız zaman birden en önemli ayar dengelerini ortadan kaldırıyorsunuz. Yunanistan, Portekiz gibi ülkeler düşürebilirler fiyatını. Farklı 2 yöntemdir ama bu yol yürümez çünkü bu fiyatlar düştüğü zaman deflasyon oluyor. Ve bazen biz buna dahili devalüasyon deriz ve asla işe yaramamıştır. Dahili devalüasyon işe yarasaydı 1990’lı yıllarda ekonomik krizler yaşanmazdı ya da Çin’e bakın. Amerika’yla olan ilişkilerinde devalüasyon olmasaydı sıkıntı olmazdı. Devalüasyon hiçbir zaman iyi bir şey değil ama hala Almanya ısrar ediyor ki fiyatlar stabil kalsın, o zaman da ne demek? Almanya hep dengeliyse diğerleri düşüyorsa o zaman tüm Euro bölgesinin enflasyonu değişir. O zaman Merkez Bankası bunu halledemeyecektir. Gayet basit bir hesap yapınca ortaya çıkıyor. Euro Bölgesi’nin nereye gideceğini düşünürsek, durağanlık devam edecektir. Son 10 yıl içinde olduğu gibi, bu şekilde devam ederlerse çok olasıdır ki, beter olacaklar önümüzdeki yıllarda. Euro bana göre demokrasiyi bastırdı. Seçim üstüne seçimdeki seçmenler, ‘Bizim hükümetimizin ekonomik yönünü sevmiyoruz, onaylamıyoruz diyorlar, yeni hükümet seçiyorlar ve yeni hükümet geldiğinde Brüksel’de, Frankfurt’ta, Berlin’de diyor ki ‘Aynı politikayı yap’ ve hükümetler boyun bükerek her biri ardı arkasına aynısını devam ettirdi ve yine aynı şey oldu” şeklinde konuştu.

  “AVRUPA’NIN YÜZDE 30’UNUN GELİRİ DÜŞTÜ”

  Avrupa’daki vatandaşların yüzde 30’unun gelirlerinde düşüş yaşandığını belirten Joseph Stiglitz, “O kadar gururlu olduğunu söyleyen Almanya da bir başarısızlık simgesi, çok büyük başarısızlık” dedi.  Jeopolitik problemlerin ilk kez ekonomik riskler listesine girdiğini vurgulayan Stiglitz, Ortadoğu, Rusya ve Ukrayna’nın endişeye yol açtığını ifade etti. Bu sorunların hiçbirinin çözüleceğine inanmadığını anlatan Stiglitz, “Gerçek bu” diye konuştu.

  TÜRKİYE AB’YE GİRMELİ Mİ?

  Stiglitz, “Türkiye AB’ye girmeli mi?” şeklindeki soruya da, “Öncelikle Avrupa Birliği ile Euro bölgesi kavramını ayırmak lazım. Avrupa Birliği, Euro bölgesine girmeyi zorunlu kılıyor. O yüzden cevabım kesinlikle hayır. Euro bölgesine girmek Türkiye için felaket olur” şeklinde yanıtladı.

Ambargoların devam etmesi ve petrol fiyatlarının düşmesinden Rusya’nın oldukça fazla etkilendiğini söyleyen Stiglitz, 2008 yılından sonra global ekonominin en büyük kaynağının Çin olduğunun altını çizdi. Türkiye’nin ise Ortadoğu ve Afrika arasında bir merkez olduğuna değinen Stiglitz, “Türkiye ve Çin Afrika'da daha yoğun çalıştı, ABD ve Avrupa kendi işleriyle uğraşırken. Çin'de yüzde 10'a ulaşan büyüme yüzde 7'ye düştü. Çin'de neler olduğunu izliyoruz. Çin'de büyüme stratejisi ne olacak tam kestiremiyoruz” ifadelerini kullandı.

  “PETROLDEKİ DÜŞÜŞ TÜRKİYE İÇİN AVANTAJ”

  Petrol fiyatlarındaki düşüşlerin Türkiye için avantaj olduğunu söyleyen Stiglitz, petrol ihracatı yapan ülkelerin, ithalat yapanlardan daha çok ekonomik risk altında olduğunu anlattı ve Amerikan ekonomisinin bu düşüşlerden oldukça sarsıldığına işaret etti.  Para politikalarındaki değişimlerin ABD ve Avrupa’yı yakından etkilediğini ifade eden Stiglitz, “2008’deki küresel krizden sonra o zamandan beri efektif bir talep eksikliği var Amerika’da. Bu büyük bir sorun. Global ekonomi bununla karşı karşıya. 2009 yılında krizden sonra ABD faiz oranlarını sıfıra düşürdü. Evet, bazı etkileri oldu ama sınırlı bir etki oldu. Finansal piyasaların çökmesini engelledi ama ekonomik büyümeye doğru yönelmesine yol açması yıllar sürdü. En azından yıllar geçti, ABD tekrar büyümeye başlayana kadar o zamandan beri bile büyüme, yeni iş hayatına girecekler için işyeri sunmaktan çok uzak” dedi.

  “PARALAR KOBİ’LERE GİTMİYOR”

  Daha fazla istihdam alanı, fon oluşturarak yatırım yapmak için kullanılan likiditenin nicesel çalışmalarla ABD’de işe yaramadığını anlatan Stiglitz, bugün bile KOBİ’ler için verilen kredilerin 2007-2008 yıllarından çok daha düşük olduğuna dikkat çekti. Paranın KOBİ’lere gitmediğini vurgulayan Stiglitz, “Krediler krizden önceki durumlardan daha düşük, peki bu likidite nereye gitti?” diye sordu. Döviz kurlarını artırmak, borsa veya fiyat şişkinliklerine gidildiğini dile getiren Stiglitz, bunun da bir etkisi olmadığını kaydetti. Borsa fiyatlarının arttığını ve zengin olanların daha da zengin olduğunu ifade eden Stiglitz, “İlerlemiş ülkelerin çoğunda olmadığı kadar eşitliği artırdı ABD’de. İlerlemiş ülkelerin çoğunda olmadığı kadar eşitliğe yol açtı. 2009 yılında kriz resmi olarak sona ermiş olsa bile, gelir artışının yüzde 95’i en üstteki yüzde 1’e gitti” diye konuştu.

  “BÜYÜK CARİ AÇIĞI OLAN ÜLKELER RİSK ALTINDA”

  En büyük zorluklarla karşılaşacak olan ülkelerin, büyük açıklara sahip olan ülkeler olacağına değinen Stiglitz, “Yedekleri limitli olan ülkeler sorunlarla karşılaşacak ve bütçe açıkları olan ülkeler, yurt dışından fon desteği gereken ülkeler, özellikle kısa vadede desteğe ihtiyacı olan ülkeler en büyük sorunlarla karşılaşacaktır. Bizim gördüğümüz global finansal stabilitenin farklı etkileri oldu farklı ülkelerde. Özellikle belli durumlara bakmak lazım. Her bir ülkenin durumunu incelemek gerekiyor ki kesin etkiler tahmin edilebilsin. Para politikası işe yaramış olsa likitide artar ve bu KOBİ'lere gider. Paraların daha fazla şirkete gitmesini ve daha fazla yatırım olmasını istiyoruz. Ama maalesef Almanya istemiyor. Avrupa'daki kredi kanalı bloke olduğu için paranın işe yarayacağı yerlere ulaşması mümkün görünmüyor. KOBİ'lerin sayısı Avrupa'da azalıyor. İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerde daha da düşüyor. Bu sürpriz değil. Şaşırtıcı değil. Para politikalardan etkilenen ülkeler ekonomilerinde açık olan ülkeler, bütçe açık olan ülkelerdir. Türkiye bunlardan biri. Bazı ülkeler tedbir aldı. Mesela Hindistan faiz oranını düşürdü. Türkiye gibi ülkeler için o kadar çok enflasyon endişesi var ki. Deflasyon yüksek ateş gibidir. Deflasyon bir şeylerin yolunda gitmediğini gösterir. Deflasyon için neden endişe duymalıyız? Ekonomin zayıf olduğunu gösterir. Deflasyonun kendisi zayıflığı destekler. 2009'da ABD'de çok borç vardı, evler alındı. Borcun miktarı gelirden fazladır. Gelirinize bakarak borcunuzu kıyaslayabilirsiniz. 2010 yılında Yunanistan yüzde 110'luk milli hasılası vardı. Endişe ediliyordu. Almanya kısıtlama istedi. Belli bir politika için ısrar ettiler. Bunun amacı gerçek gelirin düşürülmesiydi. Nominal geliri düşürdüler böylece. Deflasyon vardı. Böylece Yunanistan'daki milli hasıla yüzde 60 işsizliğe rağmen. Ne oldu? Politika çalışmadı ama borç, öz sermaye oranı arttı. Fransa ve diğer ülkeler bunu endişeyle gözlemlediler” ifadelerini kullandı.

  “AMERİKA’DA FIRSAT EŞİTLİĞİ SAÇMALIK”

  Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ekonomik problemlere de dikkat çeken Joseph Stiglitz, dünyadaki tüm tutukluların yüzde 25’inin Amerika’da yaşadığına ve bu durumun işsizlik istatistiğine yansımadığına değindi. ABD’de üniversiteden çok hapishanelere para harcandığını öne süren Stiglitz, “Amerika’da siyasette niye bu kadar çirkinlikler var tabloya bakın anlarsınız. İnsanların çoğu mutlu değil çünkü paraları yok. Amerikan rüyası.” diye konuştu. Tam zamanlı çalışan birinin gelirinin 40 sene önceki geliriyle aynı olduğunu söyleyen Stiglitz, “Fırsat eşitliği saçmalık. Yok öyle bir şey. Diğer ülkelerle kıyasla imkan ve fırsat eşitliği yok denecek kadar az diğer ülkelere kıyasla. Krizden önceki büyümeyi yakalayamadık hala ve gelir kaybı çok yüksek. Ekonomik istatistikler Avrupa'dan iyi ama olması gereken noktada değil” dedi. Eşitsizliğin nedeninin para otoriterlerinden kaynaklandığına dikkat çeken Stiglitz, dünya ekonomisindeki tüm gelirin yüzde 27’sinin, tepedeki yüzde 1’lik kitleye gittiğini vurguladı. Amerika'da 10 bankanın gücünün ve düşüncesinin 300 milyon vatandaşa eşit olduğunu belirten Stiglitz, vatandaşların kanuni düzenlemelere karşı çıktıklarını ve yaptırmadıklarını dile getirdi.

  “TÜRKİYE BÜYÜK BİR EKONOMİ OLMA YOLUNDA”

  Nobel Ödüllü Ekonomist Prof. Dr. Joseph E. Stiglitz Türkiye’nin kendi başına büyük bir ekonomi olma yolunda devam ettiğini söyledi. Yıllar boyunca gelişmekte olan tüm piyasaların takip ettikleri ekonomik modelin, ihracat yaparak büyüme olduğunu ve işe yaradığını anlatan Stiglitz, ihracat piyasası zayıfladığında bu modelin de işe yaramayacağından artık Çin’in iç talebe yönelik bir şekle dönüştüğüne dikkat çekti. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin bu gerçeği görmelerini ve global gerçekliğe uyumsağlamalarını tavsiye eden Stiglitz, “İhracat piyasası zayıfladığında ihracat yaparak büyüme modeli işe yaramayacaktır. Bu nedenle Çin iç talebe yöneliyor. Bu gerçeği görmektir. Türkiye ve gelişmekte olan piyasalar iç talebi nasıl tetikleyebilir. Dikkatli olmalı. İç talebi emlak ve altyapıya dayandıramazsınız. Altyapı eksikliği gelişmekte olan ülkelerde etkili oldu ama liman varsa birşeyler satmalısınız. Üretim yöntemleri kullanarak limanları ve altyapıları kullanacaksınız. Bu gelişme stratejisi dengeli olmalı. Dengeli bir üretim dağıtımı konusunda piyasalar, çevre, eşitlik, sağlık gibi konulara eşitlik göstermek zorunda. En başarılı ülkeler bunu gördü. Çok aktif bir rolü var hükümetlerin bu alanda. ABD ekonomisinin dinamik sektörleri ileri teknolojiydi. Peki bu alandaki yenilikleri hükümet geliştirdi. ABD hükümeti bu noktada kilit rol oynadı. Bu sektörleri destekledi ve sonra geri adım atarak özel sektörleri desteklemeye başladı. IMF'ye göre gelişmiş ekonomilerin yüzde 2.3, ABD'nin yüzde 3 ve Avrupa'nın yüzde 1.3 büyümesi bekleniyor. Ekonomik öngörülere göre politik öngörüler daha kötü. 2015'te olumsuzluklar kadar fırsatlar da olacaktır. 2015 yılı global ekonomi için aslında iyi bir yıl da olabilir” diye konuştu.

  “KREDİ DERECELENDİRME KURUMLARI SAHTEKAR”

  Stiglitz, “2008 gibi büyük bir kriz bekliyor musunuz?” sorusuna, “Evet” yanıtını verdi. Salonda gülüşmelere yol açan bu cevabını açan Joseph Stiglitz, faizler ve borç, sermaye oranının artırıldığında bu riskin oluşabileceğini, bunun dengesizleşmesi durumunda ekonomik yavaşlamaya yol açacağını belirtti. 2008 krizinin ardından hala toparlanamadıklarına dikkat çeken Stiglitz, “Böyle bir şoku kaldırabilecek durumda değiliz henüz” diye konuştu. Türkiye’nin en dikkat çeken özelliğinin, çok büyük bir cari açık olduğunu söyleyen Stiglitz, “Tasarruf nasıl teşvik edilebilir, açıkla ilgili neler yapılabilir, bunu ele almak gerekir. Uzun yıllardan beri karşı karşıya olunan problem, makro ekonomik problemler ele alınmalıdır. Sanıyorum 2001 yılından bu yana enflasyonu düşürmeyi başardınız. Bu sorunun oldukça başarılı bir şekilde ele alındığını düşünüyorum. Başarılır da tabii ki tanımak, görmek gerekiyor. Ama aynı zamanda, enflasyona çok fazla yoğunlaşmak da ekonomiyi yavaşlatabilir. Önemli olan, istihdam ve finansal fizibilite hakkında denge kurabilmek.  Şu anki durumda başka Merkez Bankaları’nın kendi faiz oranlarını düşürdükleri bir ortamda ve enflasyonun düştüğü ortamda, petrol fiyatlarının bu kadar düştüğü bir ortamda, ekonomik büyüme risk altında ve dengesizlikler ortamında ben faiz oranlarını düşürürdüm. Ama sadece merkez bankasının işi değil bu. Sadece enflasyona odaklanmamaları gerekiyor. Stabilite, istihdam gibi farklı araçları da var. Tabi ki kredilerin KOBİ’ler tarafından kullanılabiliyor olması gerekir. Birçok araç gerekir ekonomik büyümenin stabil, istikrarlı hale gelmesini sağlamak için” ifadelerini kullandı. Stiglitz, kredi derecelendirme kuruluşlarının sahtekarlık yaptığına dair ellerinde çok güçlü kanıtlar olduğunu belirterek, bu kurumları 'Kesinlikle güvenilmezler' olarak nitelendirdi.

  KİMLER KATILDI?

  4’üncü Çukurova Zirvesi’ne, çok sayıda işadamının yanı sıra Adana Valisi Mustafa Büyük, CHP Adana Milletvekilleri Ali Demirçalı ile Faruk Loğoğlu, AK Parti Adana Milletvekili Necdet Ünüvar, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kerem Alkin, Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kibar, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Adem Ersoy, ABD Konsolosu John L. Espinoza, Çağ Üniversitesi Rektörü  Prof. Dr. Çetin Bedestenci, ADASO Başkanı Zeki Kıvanç, ADASO Meclis Başkanı Hüseyin Çomu, ATO Başkanı Atila Menevşe, ATO Meclis Başkanı Tarkan Kulak, ATB Başkanı Muammer Çalışkan, Adana OSB Başkanı Bekir Sütcü, Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Sarıçam Belediye Başkanı Bilal Uludağ, çeşitli ilçelerin kaymakamları katıldı.

  KONU VE KONUKLAR

  Çukurova GİAD’ın ilkini 2012’de gerçekleştirdiği Çukurova Zirvesi, her yıl farklı konu ve konukların katılımıyla yapıldı. Uluslararası düzeyde ses getiren Çukurova Zirvesi’nin ilki ‘Kriz kahini’ olarak bilinen ünlü ekonomist Nouriel Roubini’nin katılımıyla ekonomi üzerine yapıldı. 2013’de Almanya eski şansölyesi Gerhard Schröder’in konuşmacı olduğu 2’nci zirvenin konusu ‘enerji’ oldu. Geçen yıl yapılan 3’üncü Çukurova Zirvesi’nde ise ‘kentleşme’ konusu ele alındı. Bu zirvenin konuşmacıları da Londra 1’inci Mayoru Ken Livingstone ve Toronto 62-63’üncü dönem Mayoru David Miller oldular.

İHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.