Mustafa Yürekli: Yok Sayılan Milli Mücadele’deki Adana Kongresi
Milli Mücadele sürecinde Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin ardından Mustafa Kemal Paşa’nın TBMM Başkanı sıfatıyla 5 Ağustos 1920’de, Pozantı’da katıldığı ilk resmi toplantı, Adana Kongresi’dir. Adana Kongresi'nin 100. yıl dönümünü idrak ettik; 5 Ocak vesilesiyle gündeme getirmek istedim. Gelecek yıl da Adana’nın Fransız işgalinden kurtuluşunun 100. yıl dönümünü kutlayacağız.
Mondros Mütarekesi'nden sonra doğu, güney ve batı olmak üzere üç bölgedeki çeşitli şehirlerinde, işgallere karşı kurulan millî cemiyetler, 7 Eylül 1919 tarihinde Sivas Kongresi'nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirildi ve ülke geneline yayılan bir büyük teşkilat haline getirildi. Kurucusu, ilk ve tek Umumî Reisi Mustafa Kemal Paşa'ydı. Cemiyeti ciddileştiren, Kazım Karabekir Paşa’nın komutasındaki düzenli ordu ve Amasya Protokolleri’ydi.
Ben bu yazıda, yakın tarih çalışmalarında ‘Milli Mücadele’nin Güney Cephesi’ başlığı altında bile gösterilmeyen, en son Pozantı Kongresi adlandırmasıyla tamamen bir ilçe olayı, tarihi gerçeklere zıt bir biçimde yerel bir organizasyon haline getirilen Adana Kongresi’ni anlatacağım.
Milli Mücadele’de Adana
Güneyde Fırat Nehri’nin doğusunda kalan bölgeye İngilizler, batısında da Fransızlar yerleşmişti. Dolayasıyla güney batıda, Kuvayi Milliye etkinliği 1919 yılı başlarında başladı. TBMM daha açılmadan Fransızlar 11 Şubat 1920’de Maraş’tan, 10 Nisan 1920’de ise Urfa’dan kovulmuşlardı. Antep şehri ise Fransızlara 11 ay kadar direndikten sonra 9 Şubat 1921’de kurtulmuştu.
Adana ve çevresi, İngiliz işgaline uğramadan doğrudan Fransızlarca işgal edilmişti. Fransız kuvvetleri, 11 Aralık 1918’de Dörtyol’u, 17 Aralık’ta Mersin’i, 19 Aralık’ta Tarsus’u ve 21 Aralık’ta da Adana’yı işgal ettiler.
Fransız işgali, kısa zamanda kuzeye doğru yayılarak Pozantı, Ceyhan, Kozan, Osmaniye bölgesini içine alacak şekilde genişledi. Bu işgaller sonucu bölgede oturan Müslüman Türk halk, iç bölgelere doğru göç etmeye başladı. Bu olay daha sonra ‘Kaç Kaç Olayı’ olarak anıldı.
Göç olayında, Fransızların işgal sırasında birlikte hareket ettikleri, hatta işgal ettikleri yerlerin mahallî ve mülki amirliklerine atadıkları Ermenilerin büyük rolü olmuştu. İşgaller karşısında İstanbul Hükûmeti’nin tepkisiz kalması Fransızlara ve Ermenilere adeta cesaret verdi. Buna karşılık bölgede yaşayan Müslümanlarda ise ciddi bir endişe oluşturdu. Fransızlardan cesaret alan Ermenilerin yağmalama ve saldırı olaylarına tepki olarak bölgede teşkilatlanma çalışmaları başladı. Çukurova’da ilk olarak Karaisalı Teşkilatı, daha sonra Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu.
Fransızlara ilk silahlı mücadele, Dörtyol civarında Karakese köyünde köylüler tarafından başlatıldı. Kara Hasan isminde biri de etrafına topladığı adamlarla dağa çıkarak ilk silahlı direnişi başlattı. 1 Kasım 1919 tarihinde Adana Cephesi Kuvayımilliye Komutanlığına Binbaşı Kemal Bey’in atanması üzerine çatışmalar daha da şiddetlendi. Pozantı’da bir Fransız taburu esir alındı. Adana cephesindeki bu mücadele, Ankara Antlaşması imzalandıktan sonra Fransızların bu anlaşma gereği 5 Ocak 1922’de Adana’dan çekilmesi üzerine sona erdi.
Güneydeki Kuvayi Milliye ile Batı Anadolu’dakiler arasında şu fark vardı. Güney illerinde halk, birliklere topyekün katılmış ve Fransızlara karşı durmuşlardı. Heyeti Temsileye’nin otoritesini benimsedikleri için bölgeye seçme subaylar gönderilmiş ve direnişe güç verilmişti. Yunan işgaline maruz kalan Batı Anadolu’daki Kuvayi Milliye ancak birkaç Balıkesir Kongresi ve Mehmet Akif Ersoy’un Hasan Basri Çantay başta olmak üzere pek çok arkadaşıyla ağırlığını koyması sonucu birliği sağlayabildi.
Mustafa Kemal Paşa Pozantı’da
2010 yılında, 90. yıl etkinlikleri kapsamında Pozantı Belediyesi tarafından yayınlanan, Başbakanlık Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Cezmi Eraslan, Ankara Üniversitesi İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan, Doç. Dr. Kemal Çelik ve Yrd. Doç. Dr. Süleyman Hatipoğlu’nun ortak kitabı ‘Millî Mücadelede Pozantı ve Pozantı Kongesi’nde; 5 Ağustos 1920’de, Pozantı’da gerçekleşen kongreye Mustafa Kemal Paşanın da geldiği bilgisi yer almaktadır.
Kitap, toplam üç bölümden oluşmakta. Birinci bölümde, Mütareke dönemi çok geniş bir pencereden ele alınıp bir kez daha aydınlatılmıştır. Erzurum ve Sivas kongreleri de dahil Anadolu’da yapılan bütün kongreler hakkında derinlemesine bilgiler verilerek okura, kitabın üçüncü bölümünde bu kongrelerle Pozantı’da gerçekleşen Adana Kongresi arasındaki farklılıkları görme imkanı ilk kez sunulmuştur. Göze çarpan en önemli fark da Pozantı’da gerçekleşen kongrenin bütün dünyaya ve İslam alemine sesleniyor nitelikte olmasıdır.
Pozantı’da gerçekleşen bu kongreye Adana Kongresi demek gerekir. Çünkü bu kongre ile birlikte Pozantı ilçemiz, 5 Ağustos 1920’den 5 Ocak 1922’ye kadar Fransız işgali altındaki Adana’nın vilayet merkezi olmuştur. Pozantı merkez ilçe haline geldiğinden de Adana ili, artık Seyhan’dan değil, Pozantı’dan yönetilmiştir. Pozantı, il merkezi olunca da güney cephesindeki Kuvayı Milliye`nin de merkezi haline gelmiştir. Dolayısıyla Erzurum Kongresi’ne nasıl Yakutiye Kongresi denilemezse, söz konusu Adana Kongresi de Pozantı’da gerçekleştirildiği için Pozantı Kongresi olarak adlandırılamaz. Bu kongre, tarihi, askeri, hukuki ve siyasi bir olgu olarak Adana Kongresi’dir.
Adana Kongresi
TBMM’nin açılışından üç ay sonra gerçekleştirilen Adana Kongresi, Amasya protokolleri ekseninde Erzurum ve Sivas kongrelerinin devamı niteliğindedir. Adana Kongresi, Mustafa Kemal Paşa’nın TBMM Başkanı sıfatıyla katıldığı ilk resmi toplantıydı. Mustafa Kemal Paşa’nın Pozantı’da gerçekleştirilen Adana Kongresi’nde yaptığı konuşmaya bakınca, dünyaya ve İslam alemine seslenerek, Ankara’daki Büyük Millet Meclisi’nin kurucusu Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti olduğunu, milletimizin şehir şehir nefs-i müdafa yapacağını, resmi ideolojinin İslam olduğunu, vatanı, devleti ve hilafeti kurtarmayı amaçladığını açıkladığı görülmektedir. Çünkü 13 Ekim 1919 tarihinde hazırlanan nizamnameye göre Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti’nin kuruluş amacı, Amasya Protokolleri’nde de ifade edildiği gibi, Osmanlı vatanının bütünlüğünü, Saltanat ve Hilâfet makamı ile millî bağımsızlığın korunmasında Kuvâ-yi Milliye'yi etkin ve İrâde-i Milliye'yi hâkim kılmaktır. Bütün İslâm vatandaşları cemiyetin doğal üyesidirler. Teşkilatlanma, köy ve mahallelerden başlayarak nahiye, kaza, liva, vilâyet, müstakil liva taksimatına bağlı olacaktır.
Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti, Ankara’da TBMM’nin kuruluşunu sağladı. TBMM, Osmanlı Devleti ve milletimiz adına 2-3 Aralık 1920’ye kadar Ermenilerle, 20 Ekim 1921 tarihine kadar Fransızlarla savaştı. Aynı tarihlerde en sert çatışmalar ise Yunanistan ile meydana geldi. Yunanlılara destek veren ve boğazları işgal altında tutan İngilizler de savaşın içindeydi. TBMM’nin Yunanlılara karşı yürüttüğü savaş Eylül 1922’de zafer ile sona erdi.
İşte Mustafa Kemal Paşa’nın 5 Ağustos 1920’de Pozantı’da gerçekleştirilen Adana Kongresi’nde yaptığı konuşma:
“Adana'nın Muhterem Müslümanları! Siz, Fransızlar tarafından insanlık haklarına ve adalet icaplarına tamamıyla aykırı olduğundan, mütareke namenin yırtılması üzerine, gözlerinizi bir taraftan İstanbul Hükümetinin faaliyet sahasına, diğer taraftan da, belki harekete gelir diye Garb'ın insanlık ve adalet duygularına çevirerek, bir müddet sakin ve hareketsiz kalmıştınız. Bu halden cüret alan düşman bu sûkun ve tevekkülün altında saklanmış olan kahramanlık ve fedakarlık cevherini anlamayarak, cüret sınırını genişletip, kıymetli memleketimizi işgal etmiştir.
Peygamberin esaret tanımayan dindar ümmetinin cihat ordularına öncü olma şerefiyle iftihar eden siz aziz Adanalı dindaşlarımız, kalplerinizde sönmez bir azim ve iman taşıyarak gözlerinizi eski amaçlarından çevirip, bir taraftan Peygamberimizin türbesi ile şehit mezarlarının; diğer taraftan da milletimizin iftihar edeceği harikalarla dolu tarihimizin işaret ve irşadına uydunuz. O andan itibaren Adana Müslümanları, bütün Anadolu için vatanseverlik örneği oldular. Düşmanların tecavüzlerine karşı, gerek maddeden, gerekse manen yıkılmaz, demir bir set olmak şerefini hakkıyla kazandılar. Düşmanların bizi tamamen yok etmek için besledikleri niyet ve Haç'ın düşmanlığı karşısında mübarek Hilal’in gerçek durumu, artık bütün vatandaşlarımız tarafından tamamıyla anlaşılmıştır.
Şeref ve istiklal davasında faydalanacağınız başarı araçlarının bereketli kaynağı sadece Anadolu değildir. Avrupa'nın bin bir türlü zulmüne ve haksızlıklarına uğrayarak esaret duygularını çeşitli acılarını çekmiş olan Mısır'daki, Hindistan'daki, Rusya'daki, Afrika'daki Müslüman kardeşlerimiz, gözlerini Allah'ın rahmet ve Merhamet eşiğine, ezici ve zalim kudretinin bütün şiddetiyle İslamiyet nurunu söndürmek için her türlü alçaklığı yapan ve tecavüzlerini, taarruzlarını Peygamberimizin kabrine kadar uzatmaya cüret eden düşmanlara çevirmiş ve bize bütün varlıklarıyla, maddi manevi yardıma karar vermiş bulunuyorlar. Gerçek kuvvetini Allah'ın yardımından alan, şerefini, istiklâlini koruma uğrundaki bütün fedakârlık duygularını şan ve şeref dolu ecdadımızdan miras alan milletimizin, yakın zamanda, her türlü manası ile dini ve milli tarihine şanlı ve yeni sahifeler ekleyeceğine şüphe yoktur. Bu övünç sahifelerinde Adana ve havalisi Müslümanlarının en parlak yeri alacağı hususundaki genel ve kesin inanca tercüman olmakla duyduğum sevinç pek büyüktür.
Tanrının milletimize lütfedeceği başarının yüksek tecellilerine mazhar olmasını Allah'tan diler, hepinize gerek Büyük Millet Meclisi, gerekse bütün İslam Alem’i namına teşekkürlerimizi sunarız, Sayın Gaziler.
5 Ağustos 336 (1920)
Mustafa Kemal
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Milli Mücadele zaferi sonrasında, İkinci Meclis’te Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti, Mustafa Kemal Paşa tarafından Cumhuriyet Halk Fırkası haline getirildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.