Mustafa Kutlu'nun yeni kitabı Anadolu Yakası
Usta kalem Mustafa Kutlu yeni kitabında Anadolu Yakası'nın hikayesini yazdı. Kutlu, girişimci bir Anadolu insanının şahsında taşra, merkez, toplumsal yapı ve kültürel kodlar üzerine eğiliyor.
Necip Tosun'un haberi
"Hafıza deyince dijital malzeme depolama kapasitesinin akla geldiği bir zamanın insanlarıyız biz. Çünkü hatırlanacak pek bir şey yaşamıyoruz." (Anadolu Yakası)... Her yıl bir öykü kitabı yayımlanan Mustafa Kutlu'nun yeni kitabı Anadolu Yakası, Kutlu'nun genel öykü çizgisinin tüm özelliklerini yansıtan bir eser.
"Nehir Söyleşi" altbaşlığı ile çıkan kitap, ilk başta, Kutlu ile yapılan söyleşileri kapsadığı izlenimi uyandırsa da kastedilen bir yazınsal biçim. Kutlu'nun zihni ve dikkati "yazmaktan" çok, "anlatmaya" ayarlıdır. Öyküyü yazarak "aktarıyor" değil de, karşısındakine muhabbet içinde "anlatıyor" gibi davrandığını söyleyebiliriz. Konuşmaktan çok konuşturmayı seven ve söz tasarrufundan yana olan bir öykücü için söyleşi tekniği önemli bir imkândır. Kutlu da gerçekçilik anlayışının bir sonucu olarak öykülerinde söyleşi tekniğini kullanır. Bu onun samimi/harbî/gösterişsiz anlatımına tam da denk düşer. Toplumsal yapıyı sorgulayan, bireysel hayatların künhüne varmak isteyen yazar, böylece "mesaj"ını aracısız, hem de tüm çıplaklığıyla aktarmış olur. Ki, Kutlu'nun öyküde kendine biçtiği rol tanıklık ve aktarmadır.
Modern öykü kuramı ile paslaşmış
Kutlu "Anadolu Yakası"nda, "Öyküde Merkez-Taşra Görünümleri" başlıklı yazısından alıntılar yaparak, taşrayla ilgili görüşler ileri süren kimi yazarlara cevaplar veriyor. "Modern Öykü Kuramı"ndaki kendi alıntısını da yorumluyor. Tabi bütün bunları öykünün kahramanı yapıyor. Önce isim verilmeden kitapta yer alan Tanıl Bora'nın şu pragrafı aynen alınıyor: "Dar ufuklar, kahredici bir yeknesaklık, boğucu bir taassup, iletişim evreninin kısalığı, cemaatlere sıkışmış kısır bir kamu âlemi, yabancı olan her şeyi tuhaf bir bitkiymiş gibi algılayan yabani bir hâl, vasatlığın hizaya sokucu egemenliği." Ve kahraman bu yaklaşıma cevap veriyor: "Arkadaş taşraya düşman gözüyle bakıyor." Arkasından yine kitapta tartışılan Nurdan Gürbilek'in "taşra sıkıntısı" yorumlanıyor. Kahraman bu tanıma kızıyor: "Taşra Sıkıntısı" diyorlar. Yahu boş gezenin boş kalfası her yerde sıkılır." Oysa "Taşranın ahengi bir yer altı nehri gibidir. Üstündekileri besler, büyütür ama gücünün sırrını açığa vurmaz. O sebeple zâhire değil bâtına bakmak lâzımdır." Tabi tartışma bu kadarla sınırlı değil. İyisi mi 'Anadolu Yakası'nın hikayesini Kutlu'dan okuyun.
Aynanın sırrı kitaba yansıdı
Geçen ay üç üniversitenin (Fatih Sultan Mehmet Vakıf, İstanbul, Yıldız Teknik) ve Küçükçekmece Belediyesi'nin katkılarıyla gerçekleştirilen 'Aynanın Sırrı: Mustafa Kutlu Sempozyumu'nda sunulan bildiriler bir kitapta toplandı.
356 sayfalık sempozyum bildirileri kitabı, Mustafa Kutlu'nun edebiyatımızda ve kültürel hayatımızdaki yerini irdeleyen yazılardan oluşuyor. Her biri edebiyat alanında söz söyleme gücüne sahip onlarca akademisyen ve sanat adamının görüşlerini içeren kitap, Mustafa Kutlu ile ilgili önemli bir başvuru kaynağı niteliğinde.
STAR GAZETESİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.