Muharrem Ay?ı ve Kerbelâ
Muharrem ayı insanlığın varoluşu ile birlikte çok önemli gelişmelerine sahne olan insanlık ve İslam tarihinde önemli bir yeri olan aydır. Hz. Adem ile Hz. Havva bu ayda cennetten yeryüzüne inmiş. Nuh tufanı, Hz.Lut?un ve Hz. İbrahim?in hicreti yine bu ayda gerçekleşmiştir.
Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem, Efendimiz (s.a.s)?in ?hürmete şayan bir ay?( Müslim, Sıyâm, 203.) diye nitelediği, sayısız lütuf ve hikmetlerle dolu kutlu bir aydır. Muharrem, aynı zamanda bizlere, yüreklerimizi sızlatan Kerbelâ?yı hatırlatması bakımından hüzün ve ibret ayıdır;
Kerbelâ; Efendimizin güzide torunları, Hz. Hasan?la beraber ?cennet gençlerinin efendileri?( İbn Mâce, Sunne, 11/4.) sözüyle yücelttiği, ?Allah?ım, ben onları seviyorum, sen de onları sev!? (Tirmizî, Menâkıb, 31.) diye dua ettiği, adını bizzat kendisinin koyduğu, Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın iki ciğerparesinden biri, müminlerin gözbebeği Hz. Hüseyin Efendimizin ve ehl-i beytten yetmişten fazla müminin şehit edildiği yerdir.
Yürekleri dağlayan bu acı, Resul-i Ekrem Efendimize, onun âline, ashabına ve ehl-i beyt-i Mustafâ?ya muhabbet besleyen her müminin öteden beri ortak hüznüdür.
Nitekim Alvarlı Efe Hazretleri ümmetin bu hüznüne şu dizeleriyle tercüman olmuştur:
Bu gün mâh-ı Muharremdir, muhibb-i hânedân ağlar.
Bu gün eyyâm-ı mâtemdir, bugün âb-ı revân ağlar.
Hüseyn-i Kerbelâ?yı elvân eden gündür.
Bu gün Arş-ı muazzamda olan âli divân ağlar.
Yeryüzünde zulme, haksızlığa, adaletsizliğe karşı koymak Allah ve resulünün kutlu müjdesine mazhar olmak yeryüzünde zulmü yok etmek ve adaleti tesis etmek için yola çıkan Hz.Hüseyin (ra)?ın baş koyduğu bu davada şahadetinin destan olduğu aydır Muharrem.
Hz. Hüseyin (ra) Kûfe seferine karar verince, müminler ?ya Hüseyin, korkarız ki sen oraya gidersen senin hayatına kastederler? diye Hz.Hüseyin?in Kûfe?ye seferine sıcak bakmazlar.
Hz.Hüseyin (ra) ?eğer bugün haksızlığa, adaletsizliğe ve zulme başkaldırmaz isek, korkarım ki bundan sonra hiç kimse buna karşı koymaz? der ve bu sefere çıkar.
Hz. Hüseyin (ra) haksızlığa, adaletsizliğe ve zulme karşı verdiği savaşta, hicri 10 muharrem 61?de yezit?in askeri tarafından Kerbela?da şehit edilir.
Hz. Hüseyin Efendimiz ve arkadaşları, bu acı hadisedeki asil duruşları ve haksızlıklar karşısındaki onurlu mücadeleleri ile sonsuza dek müminlerin gönüllerinde taht kurmuşlardır. Onlara bu zulmü reva görenler ise Müslümanların ortak vicdanında ebediyen mahkûm olmuşlardır.
Her şeyden önce Hz. Hüseyin?in, Resûlullah Efendimiz (s.a.s)?in izinde, soy, sop, aşiret, asalet, makam kaygısı gütmeksizin giriştiği ve canını feda ettiği mücadelesi hepimize örnek teşkil etmelidir. Hiç kuşkusuz Hz. Hüseyin, Kerbelâ?da şahadetiyle zalimlere üstün gelmiştir. Dünyada iken bir Hz. Hüseyin olmayan, Ahret?inden emin olmasın.
Bugün Kerbelâ olayında Müslümanlar olarak hepimize düşen vazife onu doğru okumak ve doğru anlamaktır. Kerbelâ?yı anlamanın yolu Hz. Hüseyin?i doğru anlamak ve hayatı Hüseyince yaşamaktır. Bugün bize düşen böylesi müessif bir olayı kin, nefret, ayrılık-küskünlükle değil; birlik-beraberlik, sevgi, saygı, muhabbet ve hoşgörüye dönüştürmektir. Zira Kerbelâ üzerinden bir ayrılık-gayrılık oluşturmak müminler topluluğuna asla yakışmaz.
Yüce kitabımız Kur-anı Kerimde ?Hep birlikte Allah?ın ipine (Kur?ana) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.?(Ali-İmran:103) buyuran Allah CC. ?Mü'minler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun. Umulur ki, böylece siz rahmet olunursunuz.? (Hucurat suresi :10) buyurmak sureti ile bir birimizle kardeşliğimizi pekiştirmemizi emrediyor.
Ancak üzülerek şahit oluyoruz ki son yıllarda yaşanan olaylar mezhebi, meşrebi ne olursa olsun İslam toplumunun Kerbelâ?yı, Hz. Hüseyin ve arkadaşlarını hala doğru okumadığını, doğru anlamadığını ortaya koyuyor. Bugün içinde yaşadığımız coğrafyanın birçok yeri Kerbela?da yaşananları aratmayan olaylara sahne oluyor. Yüz binlerce Müslüman katledildi ve milyonlarca Müslüman topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Katliam ve göçler hala devam ediyor.
İslam coğrafyasında yaşanan bu insanlık dışı olayların yeni Kerbelâ?ların yaşanmaması için ortak bir dile ihtiyacımız var. Yüreklerimizi birleştirmeye, gönül kapılarımızı birbirimize açmaya ihtiyacımız var. İşte bu yüzden Muharrem, bizim için ortak bir hüzün mevsimi olduğu kadar adaleti, hikmeti, merhameti, kardeşliği, dostluğu hatırlatan ibret vesilesi de olmalıdır. Millet olarak milli ve manevi günlerde kabaran ve bir sele dönen duygularımızın sadece bu sayılı günlere değil her günümüze yansımasını sağlamalıyız. Bu nedenle Muharrem ayını Müslümanların, kardeşlik, birlik ve beraberlik şuurlarının güçlenmesi için fırsat bilmeliyiz. ?Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın?( Ali-İmran:105.)
Geçmişin acılarını bize yeniden yaşatmak, gönüllerde kapanmaz yaralar açmak, ortak değerlerimizi ayrılığa, kin ve nefrete dönüştürmek isteyenlere tek yürek halinde gereken cevabı vermeliyiz.
Bu konuda başkalarından ön ayak olmasını beklemeden Allah CC bize yüklediği şu ayeti düstur edinmeliyiz. ?İçinizden, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir. ?(Ali-İmran:104)
İnsanların birlik, beraberlik ve kardeşçe yaşadığı bir dünya düzeni temennisi ile Kerbelâ şehitleri başta olmak üzere hak için, hakikat için, hürriyet için, adalet için, ahlâk, erdem ve fazilet için, izzet ve şeref için can veren bütün şehitlerimizi rahmet, minnet, şükran, saygılarımızı sunuyor, onları rahmetle anıyoruz.
İbrahim Halil SİPAHİ
Araştırmacı Yazar
03.11.2014/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.