'Mele' tartışması için ne dedi?
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez: "Diyanet ilkeleri, prensipleri olan, kurul ve kuralları olan, gelenekleri olan bir müessese. Diyanet kurumunu aynı anda hem AB emretti diye hutbelerden 'hak din İslam'dır' ayetini çıkarabilen bir kurum hem de bir taraftan 'molla rejimi kurmakla' itham edilen bir kurum olarak değerlendirmek? Üzülerek beyan edeyim, bu, aynı kalemler tarafından, aynı ağızlarla ifade edildi. Aynı hafta içinde bunları tartıştık. Bu tartışmalar ortaya çıkarıyor ki aydınlarımız Diyanet'i de iyi bilmiyor."
Görmez, son günlerde gündemde olan 'Mele' tartışmaları ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak, "Diyanet, bu dönemde daha bir millet kurumu olacak, bürokratik devlet kurumu görüntüsü olmayacak. Dolayısı ile sivil inisiyatiflere çok önem vereceğiz." dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez 24'e konuştu-1
Diyanet'in; tarihi boyunca, farklı bölgelerde farklı eğitimler alarak kendisini yetiştiren kalifiye elemanları kendi hizmet kervanına katmayı prensip olarak kabul ettiğini aktaran Görmez, "Farklı bölgelerde bu insanların bilgi ve birikiminden yararlanmanın hem Diyanet hizmetleri açısından, hem devlet-millet kaynaşması açısından, ülkemizin geleceği barışı açısından lüzumlu gördük. Bunun bir siyaset projesi olarak takdim edilmesi doğru değil." şeklinde konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Kanal 24'te katıldığı programda Mele tartışması ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Görmez, "Bir haftadır konuşulan konu ne bir siyaset, ne bir güvenlik konusudur. Bu bir Diyanet konusudur. Diyanet'in tarihi boyunca zaman zaman yaptığı, son 5 yılda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın üzerinde çalıştığı, olgunlaştırdığı ve lüzum gördüğü, ihtiyaç duyduğu konulardan bir tanesidir." diye konuştu. 1965 ile 1977 yılları arasında, 12 yıl Mele konusunun tartışıldığını aktaran Görmez, "Özel yöntemlerle ders alan, kendisini yetiştiren, köylerde kasabalarda vatandaşların verdiği ücretlerle bu görevleri ifa eden insanların, Diyanet kadrolarına alınması konusu 12 yıl tartışılmıştır. 12 yıl tartışmadan sonra hem Meclis'te hem Senato'da tartışılmış, kabul edilmiş ve 14 bin eleman alınmıştır o zaman." dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez 24'e konuştu-2
Bu tartışmaların, bazı hakikatleri de ortaya çıkardığına işaret eden Görmez, toplumun realitelerinin iyi bilinmediğini söyledi. Konunun, sözlük seviyesinde bile kelimeleri birbirine karıştırarak tartışıldığını dile getiren Görmez, "Cern ile ilişki kuruldu. Elin adamı yüz yılın deneylerini yaparken biz nelerle uğraşıyoruz. Evet, gerçekten doğru bu. Ama kendi ülkesinin en basit realitesinin farkında olmayan, sosyal olarak bu konuları araştırmaktan aciz olan toplumlar gerçekten o yüz yılın deneylerini de yapamazlar. Bir ilgisi var ama bu açıdan ilgisi var." şeklinde konuştu.
Bin yıllık geçmişi olan Diyanet kurumunun da tanınmadığını vurgulayan Görmez, "Diyanet ilkeleri, prensipleri olan, kurul ve kuralları olan, gelenekleri olan bir müessese. Diyanet kurumunu aynı anda hem AB emretti diye hutbelerden 'hak din İslam'dır' ayetini çıkarabilen bir kurum hem de bir taraftan 'molla rejimi kurmakla' itham edilen bir kurum olarak değerlendirmek? Üzülerek beyan edeyim, bu, aynı kalemler tarafından, aynı ağızlarla ifade edildi. Aynı hafta içinde bunları tartıştık. Bu tartışmalar ortaya çıkarıyor ki aydınlarımız Diyanet'i de iyi bilmiyor." dedi. Görmez, dine ya da millete karşı bir yanlışlık yapıldığı zaman Diyanet'in kendi iç mekanizmasının onu derhal düzelttiğini kaydetti.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez 24'e konuştu-3
"DİYANET, HASSASİYETLER ÇELİŞTİĞİNDE DİNİN VE MİLLETİN YANINDA YER ALMIŞTIR"
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, İslam'ın hassasiyetleri, milletin bugüne getirdiği ortak hassasiyetler ve devletin hassasiyetleri üzerine kurulduğunu söyleyen Görmez, şöyle devam etti: "Zaman zaman bu hassasiyetler arasında çatışma olduğu zaman Diyanet'in zor durumda kaldığını söylemek mümkün. Bu hassasiyetler çeliştiği zaman tarih bize gösteriyor ki Diyanet, dinin ve milletin yanında yer alarak devletini bu konuda ikna etmeye çalışmıştır. Herhangi bir sorun çıkarmamıştır ama devletin ve dinin hassasiyetlerinin yanında yer alarak devletin bekasını da burada görerek ve devletini bu yanlışlıklardan koruyan bir kurum ve müessese olmuştur. Camilerde Türkçe ibadet başlayacağı zaman bunu böyle yapmıştır. Türkçe ezan başladığı zaman böyle yapmıştır. Camilere sıra-sandalye konulmak istendiğinde bu böyle olmuştur. Diyanet'in din-devlet ve millet arasındaki bu ilişkide dinin ve milletin yanında yer alarak devletini düzeltme çabasını biz Türkiye'nin en zor zamanlarında, ihtilal zamanlarında bile görüyoruz. Bu arşivlerimizde açık olarak ortaya çıkıyor."
Diyanet İşleri Başkanı Görmez 24'e konuştu-4
"DİYANET BU DÖNEMDE DAHA BİR MİLLET KURUMU OLACAK, DEVLET KURUMU GÖRÜNTÜSÜ OLMAYACAK"
Diyanet'in, bu dönemde, 'daha bir millet kurumu' olacağını; bürokratik bir devlet kurumu görüntüsü olmayacağını aktaran Görmez, "Dolayısı ile biz sivil insiyatiflere çok önem vereceğiz." dedi.
Din hizmetinin, tabiatı itibariyle sivil bir hizmet olduğunu vurgulayan Görmez, "Devlet, bu hizmeti yürütenlerin özlük haklarını veriyor olabilir. Devlet, bu hizmeti yürütenlerin özlük haklarını yürütüyor diye, mihrapta namaz kıldıran insan devlet adına hareket etmiyor. Yani devlet namaz kıldırmıyor orada. Bu, bir toplumsal hizmettir. Toplumsal bir hizmetin yerine getirilmesi için devlet yardımcı oluyor. Dolayısı ile bu dönemde bunun üzerinde çok daha fazla duracağız. Tarih boyunca getirdiği bu hassasiyetler dengesinde, Diyanet'in daha bir sivil inisiyatif ile iç içe daha bir millet kurumu olması için zaten tarihinde var olan bu yönünün öne çıkması için büyük çaba içerisinde olacağım." diye konuştu.
"DİYANET'İ BİR TEZGAH İÇİNDE GÖSTERMEK, TÜRK AYDININA YAKIŞMIYOR"
İslam'a göre, dinin kutsal ama dini kurumların kutsal olmadığını söyleyen Görmez, "Dini kurumlar dinin otoritesi değildir. Biz ruhban sınıfı değiliz. Bizim binlerce hizmet kusurumuz var. O hizmet kusurlarımızı eleştiren herkese teşekkür ederiz. Ancak eleştiriden öteye geçerek, Diyanet'i bir taraftan siyasi mekanizmaların oyuncağı gibi göstermek, uluslararası siyaset mühendisliklerinin gereklerini yerine getiren bir kurum olarak göstermek, bir taraftan tırnak içinde söylüyorum, "molla rejimi" kurmakla itham etmek, bir oyun içerisinde bir tezgah içerisinde göstermek, hiçbir Türk aydınına yakışmıyor. Bunlar üzücü şeyler." diye ifade etti.
"KENDİSİNİ YETİŞTİRENLERİ BU KEVRANIN İÇİNE KATMAK, HİZMETİN KALİTESİNİ YÜKSELTMEK İÇİN GEREKLİ"
Diyanet'in, tarihi boyunca, farklı bölgelerde farklı eğitimler alarak kendisini yetiştiren kalifiye elemanları kendi hizmet kervanına katmayı prensip olarak kabul ettiğini aktaran Görmez, şöyle devam etti: "Bu, tarihi boyunca vardır. Belki son 10-15 yılda bu olmamıştır, ancak zannediyorum 1998 yılında bir 450 kadromuz daha oldu. Orada başkanımız ile birlikte Iğdır'ı ziyaret ettiğimizde vatandaşlarımızın talebi üzerine bu alımda da Caferi vatandaşlarımızın ihtiyaçları gözönünde bulundurulmuştur. Dolayısı ile çeşitli ihtiyaçlar dikkate alınarak, özel eğitimler alan, kendisini yetiştiren bir takım insanları istisnai bir yöntemle bu kervanın içine katmayı biz kendi hizmetlerimizin kalitesini yükseltmek açısından gerek görüyoruz. Bir kural vardır, bir de istisna vardır. Hedefimiz, 2020'li yıllarda her mihrapta görev yapan insanın ilahiyat fakültesi mezunu olması. Hatta ulu camilerde, doktorasını yapmış elemanların görev yapmasını hedefliyoruz. Ancak bunları yaparken her bölgenin farklı ihtiyaçlarını biz biliyoruz. Ve bir takım insanların özel yöntemlerle kendilerini yetiştirdiklerini, gerçekten bilge şahsiyet haline geldiklerini, kitaplar yazdıklarını biliyoruz. Onların ötekileştirdiğimiz bir kelime üzerinden aşağılanmasına gönlüm razı olmaz. Bunlar içerisinde ülkemizin değeri diyebileceğimiz çok kıymetli insanlar var. O insanlar kendi bölgelerinde veya farklı yerlerde? Bu kişiler sadece bir bölgede de değil. Mesela, Ankara'da ilahiyat fakültesinde master, doktora yapan arkadaşlarımızın bir kısmı cumartesi günü gidiyor, böyle bir ders halkasında, böyle bir insandan ders alıyor. İstanbul'da böyledir bu. İzmir'de belki vardı bu gibi insanlar. Dolayısı ile bu tür insanların ihtiyaç ve taleplerini dikkate aldık."
"BU KİŞİLERİN BİLGİ VE BİRİKİMİNDEN YARARLANMAK DEVLET-MİLLET KAYNAŞMASI AÇISINDAN LÜZUMLU"
Görmez, farklı bölgelerde, bu kişilerin bilgi ve birikimlerinden yararlanmanın, hem Diyanet hizmetleri, hem devlet-millet kaynaşması, ülkenin geleceği barışı açısından lüzumlu gördüklerini söyledi. Bunun bir siyaset projesi olarak takdim edilmesinin yanlış olduğunun altını çizen Görmez, "Elbette burada yaptığımız işler, neticede bir siyaset kurumu tarafından imzalanıyor. İnsiyatifi siyaset kurumu da alıyor. Ama bunun olgunlaşması, bunun kararı Diyanet kurumunun ittifakla, üzerinde düşünerek verdiği bir karardır. Ya da bir güvenlik gibi göstermek, bir rüşvet gibi takdim etmek son derece üzücü." dedi.
"DİYANET'İ BU ALANLARDAKİ SİVİL İNİSİYATİFLERİN BİR ALTERNATİFİ GİBİ GÖSTERMEK YAPILACAK EN BÜYÜK HAKSIZLIK"
Görmez, dile getirdiği "Bürokratik devlet kurumu görüntüsü olmayacak' sözleriyle ilgili bir soru üzerine, Türkiye'de bütün camilerin halk tarafından yapıldığını, bu camilerin idamesini sağlayan cami dernekleri bulunduğunu söyledi. Görmez, şunları ifade etti:
"Halkla diyanet ilişkisine bakıldığında, Diyanet kurumunun zaten kuru, bürokratik bir devlet kurumu gibi göstermek yok. Zaman zaman, Diyanet'i bu alanlardaki bütün sivil inisiyatiflerin bir alternatifi gibi göstermek, hatta tırnak içinde söylüyorum, 'onların şerrinden milletimizi emin kılmak için görevlendirilmiş bir kurum' olarak göstermek bu kuruma yapılacak en büyük haksızlıklardan bir tanesi. Zaman zaman bu görevin verilmeye çalışıldığı, bizim arşivleri açtığımızda da bu görülüyor Ancak bilakis bu dönemde, yahut 10 yıldır, daha önceki başkanımız ile birlikte, bu alanlardaki sivil inisiyatiflerle iç içe eğer varsa onların yanlışlıkları, onları da düzelterek, onlarla konuşarak, Diyanet'in büyük birikimini, rehberliğini onlara sunarak ama tepeden bakmayarak, ötekileştirmeyerek, tırnak içerisinde 'mele' yahut 'molla' diyerek bir köşeye atmadan, tahkir etmeden, hakaret etmeden, onu yanına alarak, onun birikiminden yararlanarak, onunla konuşarak..."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.