Mehmet Yürekli: İsmet Özel’in şiirinde Adanalı
Huyum batsın, ne zaman bir şiiri sevsem, o şiirde duygu ve düşüncelerimin ifade edildiğini görsem, hemen şaire yakınlıkduyarım, onu hemşehrilerimin arasına katarım.
Şair, evet şiiriyle sevilir. Ne var ki benim İsmet Özel’i sevmemin bin bir nedeni vardır. En önemlisi, İsmet Özel harbiden İslam’a yönelmiştir; milletiyle kader birliği yapınca İslam alemindeki ve Türk dünyasındaki her şehirle hemşehri olurken; Adanalı da olmuştur. Bunun ciddi bir açıklaması var: Adanalılık, üzerine yüreğinden başka muska takmadan konuşmaktır ve İsmet Özel bunu yapmıştır. Şiiri, yüreğinden, inancından aldığı güçle söylemiştir.
İsmet Özel’in Mazot şiirini sosyalist döneminde yazdığını hatırlatmanıza gerek yok! Bu milletin çocuklarının zihnini bulandıran, beynini yıkayanları lanetliyorum. Mazot şiirine dikkatlice bakıldığında İslam toplumculuğunun dile getirildiği hemen fark edilecektir. Şiir, dışarıdan, yukarıdan, ders verircesine değil, buyururcasına hiç değil.. Mazot şiiri, Müslüman milletimizin içinden, onun bir evladı olarak, hayatından veriler alarak, onun esenliği için söylenmiştir. Şöyle söyleyebilirim: Çocuk sesleri, ezanlarla süt kardeşidir.
Valla laf aramızda bütün şairler bir tarafa, Mazot şiiri yüzünden İsmet Özel bir tarafa benim için. Şöyle başlar:
“Ağlamadan
dillerim dolaşmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuşmak istiyorum.”
Adanalı’nın bir tarifi de ‘şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı’ yani seherin bağrı yanığı olmak ise bu zalim gecenin karşısında, bu karanlık ve kirli dünyanın karşısında öfke sönmeyecek ve ‘yumruk çözülmeyecek’tir. Çünkü Adanalılıkta ekonomi ve politikanın hakikatle doğru ve güçlü ilişkisi kurulmuştur. Şair, tıpkı gerçek Adanalı gibi artık hakikatin cesur sözcüsüdür.
Mazot şiirini okurken, Aladağ’dan aşağı, Çukurova’ya, Seyhan kıyılarına indiğimi hissederim:
“Şehre neden
esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
kar vakti tarlaları kımıldatan soluğum
niyedir sarmalasın vites dişlilerini
defneler, nakışlar yok
alnımda neden. ”
Bu şiir, Batıyla, bütün Batıcılarla kapitalizmle, sosyalizmle hesaplaşmadır. Tıpkı İstiklal Marşı’mız gibi.. Bu yüzden senin de benim gibi “bin demir kapıyla hesaplaşmaktan omzun / çürümelidir / bin çeşit güneşle ovulmalıdır gaddar ellerin ” ve “yürü yangınların üstüne, kendi alevini de getir.” Bir millet ağlarken evlatları gülemez. Bu çağrıya kulak vermek, onurunu korumaktır:
“korkutulmuş bir kızın
yüreğinden fışkıran beyaz güvercinleri
sabahın köründe kalkan trenlerdeki nefret
her gün aynı kalafat yerine çekilmenin nefreti
bunları
bütün bunları biliyorsun
dağlardan dönüyorsun o sağır yamaçlardan
çevik bacaklarını getiriyorsun, ne çiçek ne de ninni
boz şayaktan poturun dağlarda ne güzeldi
şehre varınca artık meşinler giymelisin
daha esmer
daha kan kusturucu
sen o baygın sevgilerin adamı değilsin”
Fikir birliği, gönül birliği ve el birliği becerisini geliştirmek.. Adalet istemek! Onurlu, kardeşçe ve dayanışma içinde yaşamak, çalışmak ve mücadele etmek.. İşte Adanalılık bu! İyilik ekseninde doğmak, yaşamak ve ölmek:
“Aşktır diye geri geldin o çekiç seslerine
bıraktın vazgeçilmez ırmakları
gönlüne kar yağdırıyorsa çocuk sesleri yetsin
dikkat et hiçbir şey ıslatmasın namluları. ”
Mazot şiiri, bilmenin, üretmenin ve mücadelenin vurgulandığı bir şiir. Gönül verdiğim bir avuç şiirden biridir İsmet Özel’in Mazot şiiri.
Buyurun, bir de siz okuyun! Bakalım şiir size de açacak mı kendini..
MAZOT
Ağlamadan
dillerim dolaşmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuşmak istiyorum.
Şehre neden
esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
kar vakti tarlaları kımıldatan soluğum
niyedir sarmalasın vites dişlilerini
defneler, nakışlar yok
alnımda neden.
Ağlamadan
etimin iğneli beşiklerde bıraktığı izlere aldırmadan
o mavi korularda ve dibek taşlarında
bırakıp sözlerimin kalıntılarını
açıkça konuşmak istiyorum.
Besbelli ki leşler koruyor şehrin bedenlerini
göğsünün kafesinde yalnızca pasak
biliyorsun
korkutulmuş bir kızın
yüreğinden fışkıran beyaz güvercinleri
sabahın köründe kalkan trenlerdeki nefret
her gün aynı kalafat yerine çekilmenin nefreti
bunları
bütün bunları biliyorsun
dağlardan dönüyorsun o sağır yamaçlardan
çevik bacaklarını getiriyorsun, ne çiçek ne de ninni
boz şayaktan poturun dağlarda ne güzeldi
şehre varınca artık meşinler giymelisin
daha esmer
daha kan kusturucu
sen o baygın sevgilerin adamı değilsin.
sana yaşamak düşer çarkların gövdesinde
bin demir kapıyla hesaplaşmaktan omzun çürümelidir
bin çeşit güneşle ovulmalıdır gaddar ellerin
yürü yangınların üstüne, kendi alevini de getir
çarpıntısız dakikası olur mu devrimcinin
ki
ölüm
her yerde uyanıktır
alestadır korkunun yardakçıları
tez kızaran güllerden kendini sakın
sevgiler ürkütsün seni, aşk ayrı-
Aşktır diye geri geldin o çekiç seslerine
bıraktın vazgeçilmez ırmakları
gönlüne kar yağdırıyorsa çocuk sesleri yetsin
dikkat et hiçbir şey ıslatmasın namluları.(1970)
İsmet Özel
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.