Medyanın Gücü,
İnsan, varoluş süreci içerisinde düşüncelere, duygulara, insani ihtiyaçlara ve bunların doğrultusunda şekillenen eylemlere sahiptir. Toplumsal yaşam insanların birbirlerini zihinsel ve duygusal yönden etkileşime girmesini sağlamakta ve bireye sorumluluklar yüklemektedir.
Bütün bunların bir sonucu olarak da toplumsal yaşamanın kaçınılmaz kıldığı ihtiyaçlar vardır. Bunlardan bazılarıbilginin paylaşılması, iletişim ve haberleşmedir. Medya da, bilginin insanlara ulaşmasını sağlayan, iletişim ve haberleşme ağını oluşturan fonksiyonların bütünüdür.
Peki, nedir bu medya? Medya denildiğinde aklımıza neler gelir?. Televizyon, Radyo, Gazete, Dergi, İnternet ve türevleri. Özetle birebir iletişim içine girilen araçlardır. Genel olarak bunlar?Kitlesel İletişim Araçları? diye adlandırılırlar.
Son yarım asırda gerçekleşen teknolojik gelişmeler, insanların kullanımına açık olan iletişim araçlarının neredeyse tümünü etkilemiştir. Evrim geçirerek gelişen iletişim araçlarının yanına yenileri de eklenmiş ve bunlar ?yaşamımızı kolaylaştırmaları? adına zaman içinde hayatımıza yerleşmişlerdir.
Kitlesel iletişim araçlarının en etkini ve en yaygını öncelikle televizyondur. Bu gün her evde işyerlerinde bulunan hatta birçok evde birden fazla olduğu bilinen televizyon sahip olunmasıkolay olan bir iletişim aleti. Ayrıca radyo gibi sadece işitsel veya gazete gibi sadece yazımsal-görsel bir iletişim aracı değildir. Televizyon, mesajınıverirken hem sesin hem de hareketli görüntünün gücünden yararlanır bu nedenle etkileyicilik rolü çok yüksektir.
Televizyonun gelmesi ve yaygınlaşmasıile ikinci plana atılan radyo ise, son yıllarda Fm. Frekanslarının özele açılması bununla birlikte özel radyo kanallarının çoğalması ile eski itibarına kavuşamasa da tercih edilebilen bir iletişim aracı olarak yerini almakta.
Gazete okuma alışkanlığına sahip olanların ve bir takım iş yerlerinde bulundurulması alışkanlık haline gelen bir iletişim aracı olarak yerini korumaktadır.
Günümüzün hızla yaygınlaşmaya başlayan kitle iletişim aracı ise kuşkusuz internet ve dolayısı ile sosyal medyadır. Türkiye?nin ilk olarak 1994 yılında internetle tanışması ile o dönemlerde genelde kurumların kullandığı kitlelerin ulaşması yok denecek kadar kısıtlı iken, 2000?li yılların ortalarına doğru hızla yaygınlaşmaya başlamış,son beş yıldır ise, bir çok eve girmiştir. Teknolojinin hızla gelişmesinden en çok nasibini alan kitle iletişim aletleri, interneti, notebooklar, tabletler ve cep telefonlarının gelişimi ile elde ve cepte taşınır hale gelmiştir. Artık bilgiye ulaşım evde, yolda, araçlarda dilediğimiz her yerde kolayca ve anında ulaşılır hale gelmiştir. Böylelikle Televizyonunda en büyük rakibi olmuştur.
Kitlesel iletişim araçların hepsi özünde ortak bir amaç gütmektedir. Sean MacBride ?Birçok Ses Tek Bir Dünya?isimli raporunda 8 işlevden bahsetmiştir. Bunlar, Habercilik, Toplumsallaştırma, Motivasyon, Tartışma-diyalog, Eğitim, Kültürel geliştirme, Eğlence ve Bütünleştirme işlevleridir.
Habercilik, bilgi aktarımı medyanın temel ve en bilinen görev ve amaçları olmakla birlikte, Özellikle görsel medya olarak adlandırılan televizyondan en büyük etkilenmenin ve erozyonun çocuklar üzerinde olduğu ortaya çıkmaktadır. Yeterli bilinç ve seçicilik düzeyine erişememiş çocuğun, başında saatler geçirdiği, televizyondan etkilenmemesi pek mümkün de gözükmemektedir. Sadece çocuklar değil, hepimiz bu değişimin içinde yer alıyoruz.
Dinlediğimiz müzikten giydiğimiz kıyafete, okuduğumuz kitaptan gittiğimiz sinema filmine kadar her konuda belli bir yönlendirmenin (farkında olmasak bile) etkisindeyiz. Zamanla çocuğun en yakın arkadaşı ve oyuncağı haline gelen televizyonlar, çocuğun arkadaşlarıyla daha az zaman geçirmesine ve daha az oyun oynamasına yol açmaktadır. Bu da çocuğun ileriki yaşlarda yaşayacağı iletişimsel sorunların kaynağı olmaktadır.
Televizyon reklamları, özellikle çocukların tüketim eğilimlerini önemli ölçüde etkilemektedir. Ailenin kontrolü dışında seyrettiği şiddet içeren programlar çocukları etkisi altına almakta ve bilinçaltına yerleşmek sureti ile şiddete meyil göstermelerine neden olmaktadır.
Günümüz dünyasında Medyanın (Kitlesel İletişim Araçları), insanlar ve toplumlar üzerinde tek tipleştirici bir etkisinin olduğu ortadadır. Popüler olan, reyting kazandıran, para kandıran yayınlardan başka alternatiflerin sunulmaması, izleyiciye seçim hakkıtanınmaması, saatlerce yayınlanan reklamların tüketimi pompalaması sonucunda aşırı bir yozlaşma ortaya çıkmıştır.
Medya?yı denetleyici kurum olan RTÜK?ün sınırlı denetim kriterleri olması nedeni yapılacak yayın akışıiçerisinde belirli zaman dilimlerinde kültürel ve eğitici programların yayınlanması hususunda bir yaptırımı yoktur. Birde işin savsaklaması nedeniyle olumsuz etkinin önüne geçilememekte ve bunun sonucunda; insanlar, toplumlar ve kültürler büyük bir hızla değişime uğratılmaktadır ve birer tüketim aracıhaline getirilmektedir
Medya sahipleri ve mensuplarının en çok şikâyetçi oldukları husus ?medyanın bağımsızlık ve Özgürlüğü?dür. Medyanın bağımsız ve özgür olması düşünce ve ifade özgürlüğü açısından önemli bir yere sahiptir. Ancak özgür bir medyayı kim nasıl oluşturur sorgulanmasıgerekmektedir. Kavramların anlamı, yere, zamana ve şartlara göre değişebilmektedir. Güç kimin elindeyse, kavramları kendi çıkar ve amaçlarına göre tanımlanmakta ve dayatılmaktadır.
Bugün medya kurumsallaşmış ve adeta tekelleşmiş durumdadır. Öncelikli görevi ve hedefi habercilik milleti bilgilendirmek olmasına karşın yönlendirici yönü ağır basmaya başlamıştır. Büyük medya patronları güç kimin elinde ise onun arabasına binip türküsünü söylemektedir.
Diğer taraftan medya kendileri için bağımsız ve özgürlük isterken, diğer tarafta ise, iktidarın yanında ve muhalif olarak bölünmüş halkın doğru ve tarafsız haber alma özgürlüğüne ipotek koymuşdurumdadır.
Medyanın insanlar üzerinde etkileyici ve yönlendirici rolü her zaman bilinmekle birlikte bu yönü son yıllarda daha da belirginleşmiş durumda. Teknolojik destekle birlikte bir anda kitleleri örgütleyip eyleme geçirebilme özelliğine sahip durumdalar.
Bir Basın mensubu, yazar olarak medyanın asli görevinin vatandaşı haberlendirmek, bilgilendirmek, bilinçlendirmek ve uyarmak (uyarıcılık) olduğuna inanıyorum. Yazılarımı da bu düstur üzerinde yazıyorum. Yönlendirmek hak ve hakikatler üzerine olabilir onun dışında siyasi ve ideolojik yönlendirmeleri ve baş kaldırıyı asla tasdik etmiyorum.
İbrahim Halil SİPAHİ
AraştırmacıYazar
28.11.2013/adanapost com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.