M.Zeki Uyanık: 'Sevgililer gününü kutlamak dinen caiz mi?'
İslam dinininamaçlarından birisi deinsanı dünyada da ahirette de mutlu kılmaktır. Bu amaca ulaştırabilmek için de İslam, fertlerin birbirlerini sevmesini istemiştir. Zira birbirlerine sevgi ile bağlı toplumlar güçlü olur. Çünkü her başarının temelinde mutlaka sevgi vardır. Hatta iman anlamında kişilerin olgunlaşması da aralarındaki sevgiye dayanmaktadır.
Bunun için İslam dini, evrensel bir paylaşım olan sevgiyi önemsemiş, ayetler ve hadislerle de tavsiye etmiştir.
Nitekim;
“O'nun ayetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur.” (Rum, 30/21.)
"Ve kalplerinin arasını sevgi ile birleştirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah, onların arasını sevgi ile birleştirdi..." (Enfal, 8/63)
" Birbirinizi sevmedikçe iman (gerçek) etmiş olamazsınız " (Müslim, Îmân, 93)
Nasları buna işaret etmektedir.
İslam’ı tebliğ eden Sevgili Peygamberimiz sevgiyi tavsiye ettiği gibi fert ve toplum olarak belli bir kimlik kazanmaları ve kendi şahsiyetlerini korumaları için de inananları bilinçlendirmiştir. Kültürel yozlaşmayı engelleme adına da İslam tarihinde bir takım düzenlemeler yapmıştır.
Öyle ki sevgili peygamberimiz, Medine'ye hicret ettiğinde Medine’de öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrenince, bayramlar etkilenme anlamında önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını ihdas etti.
Hz. Peygamber, başka inançlarda buna benzer sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları Müslümanlara yasaklamıştır.
Bu gaye ile efendimiz, saç-sakal, kılık-kıyafet, yeme-içme adabı da dâhil olmak üzere pek çok konuda başka kültür ve inançları taklit etmekten sakınmamız gerektiği hususunda uyarılarda bulunmuştur.
Aynı şekilde İslam’ın özünde olmayan başka kavim ve toplumlara benzemeyi de yasaklamıştır. Nitekim sevgili Peygamberimiz hadis-i şeriflerinde bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır." (Ebu Davud, “libas”, 4.)
Köşemize konu olan, milli ve manevi değerlerimizde ve de kültürümüzde yeri olmayan başka inanç ve kültürlerden bize geçen “Sevgililer Gününü” de bu pencereden değerlendirmek gerekir.
Sevgililer Günü, bir Hıristiyan adetidir ve tarihçesi Valentin adlı bir papazın 3. yüzyılda 14 Şubatta asılmasına dayanmaktadır. Rivayete göre o dönemde birbirlerini seven iki insan varmış dönemin kralı onların evlenmelerini yasaklamış Valentin adlı papazda bunların nikahlarını kıyar. Bunu duyan kralda papaz Valentini astırır. O günden itibaren sevgililer günü kutlanmaktadır.
Ancak Sevgililer Günü, Yılbaşı Kutlaması… gibi özel gün kutlamaları sıradan bir kutlama olarak görülmemelidir. Ya da sadece caiz ya da değil ile irdelenmemelidir.
Çünkü bu tür âdetler toplumumuzda kültürel tahribata ve kimlik bunalımına yol açmakta, yeni yetişen kuşakları kendi öz değerlerinden koparıp başka kültür ve inançların hayat tarzına alıştırmakta, sonra da onların değer ve inanç esaslarına sıcak bakmaya ve giderek onları benimsemeye götürebilmektedir.
Böyle olunca, Müslüman toplumların bu tür adetler yerine kendi kültür ve değerlerinden kaynaklanan alternatif program ve faaliyetler geliştirmesi ve yaşatması gerekir.
Buna göre bir Müslüman’a yakışan dinimizle ilgisi olmayan, dinimizin asli kaynaklarıyla örtüşmeyen, milli geleneklerimizde de yeri olmayan bu tür kutlamalardan uzak kalmasıdır. Çünkü sevgililer günü başka kültür ve medeniyetlerin bir uygulaması ve aynı zamanda tüketime teşvik amacını taşıyan bir uygulamadır.
Sevgililer gününü kutlamak dinen caiz mi? - yazının devamı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.