Kuzey Kafkasya'da yeni anlaşmazlıklar
Kuzey Kafkasya'da yeni anlaşmazlıklar
Rusya'da geçmişte Çeçenistan ile başlayan Kuzey Kafkasya’daki ayrılıkçı hareket bir çeyrek yüzyıl sonra yine aynı bölgede boy gösteriyor.
İSTANBUL - Saslanbek İsaev
SSCB’nin dağılmasından bugüne kadar çeyrek yüzyıl geçti. Rusya bu çeyrekte toprak kaybetmediği gibi bazı kazanımlar da elde etti. Fakat geçmişte Çeçenistan ile başlayan Kuzey Kafkasya’daki ayrılıkçı hareket bir çeyrek yüzyıl sonra yine Kuzey Kafkasya’da boy gösteriyor. Hem de Çeçenistan’ın hemen yanı başında ve daha da önemlisi bu hareketi tetikleyen de Çeçenistan.
Kuzey Kafkasya geçmişten günümüze, üstünde yaşayan halkların kendi aralarında, Rusya’yla veya küresel oyuncularla yaptığı ittifaklarla, mikro ulusal çıkarlarını korumaya yönelik adımların tarihe geçtiği bir bölge. Yerel halkların ve küresel güçlerin kavga ve ittifakları hiçbir zaman bitmemiş. Fakat 1770’lı yıllardan bu yana Rusya bu topraklarda egemen bir güç ve buraya hakim bir devlet olmuş. Rusya’nın güney sınırların geçtiği Kafkas dağlarının tepeleri birçok isyanın yanı sıra savaş veya soykırımlara şahit olmuş.
SSCB’nin dağılmasıyla Rusya’nın güney sınırı olan Kuzey Kafkasya’da 1994’te Çeçenistan ve Rusya Federasyonu arasında yaşanan iki savaşa neden olan ayrılıkçı hareket, 2007 yılında Çeçenistan’ın mağlup olmasıyla bitmiş bulunuyordu. Rusya’nın galibiyeti, Kuzey Kafkasya’da yerel halkların ayrılıkçı hayallerini de gömmüştü. Fakat 2018, ayrılıkçıların seslerinin ilk defa Çeçenistan dışında duyulduğu yıl oldu. İnguşetya Cumhuriyeti’nde Çeçenistan ile yapılan sınır anlaşmasını protesto eden muhalif grup, kısık sesle de olsa, ayrılmanın mantıklı olduğunu seslendirmeye başladı.
“İnguşetya bağımsız olabilir mi” sorusu gündeme taşınamasa bile Kırım senaryosu sıkça dile getirildi. Kırım’ın ilhakını kimin, nasıl bir şekilde Rusya’ya karşı bir enstrüman haline getirmeye çalıştığını anlamak için, biraz yakın tarihi ve 2018 yılında Kuzey Kafkasya’da yaşanan toprak kavgaları ele almak gerekiyor. Rusya Federasyona bağlı olan İnguşetya Cumhuriyeti, Çeçenistan ve Kuzey Osetya Cumhuriyeti arasında sıkışmış dar bir alanda kurulmuş genç bir devlet. SSCB döneminde Kuzey Kafkasya’da Çeçen-İnguş Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti vardı. Çeçen ve İnguşlar aynı dili konuşan, aynı din ve kültüre sahip kardeş halklar. “Vaynah” ortak ismiyle anılan bu iki halk SSCB tarafından 1944 yılında Orta Asya’ya sürülmüştü. Vaynahlar sürgün edildikten sonra, 1944 yılında onların özerk cumhuriyeti de feshedilmişti. Sürülen Vaynahların toprakları ise Rus, Gürcü, Oset ve Dağıstanlılar arsında paylaşılmıştı.
1956 yılında geri dönüş izni verilen Vaynahlara, SSCB yönetimi tarafından feshedilmiş cumhuriyetleri de iade edildi. Fakat İnguşların yaşadığı ve Kuzey Osetya’ya bağlanan Vladikavkaz şehrinin yarısı ve Prigorodnıy ilçesi, batıda Dağıstan’a dahil olan Auh ilçesi bu iade işlemine dahil edilmedi. Sürgün öncesi burada yaşayan İnguş ve Çeçenlerin baba ocaklarını geri alma umutları SSCB’nin dağılmasıyla yeniden canlanmıştı. Kuzey Osetya’da İnguşlar ve Dağıstan’da Çeçenler SSCB’nin dağılmasıyla, atalarının henüz soğumamış ocaklarının iadesini Yeltsin’den istedi. Boris Yeltsin iadeyi mümkün kılan kanun tasarısını destekleyerek bu iadenin imkanına kapı araladı.
Aynı dönem Çeçenistan’ın başkenti Grozni’de halk bağımsızlık hareketini destekledi. Rusya’nın iade edeceği İnguş topraklarının Rusya Federasyonu sınırlarına dahil olması, İnguşların Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyeti’nden ayrılarak Rusya Federasyonu’na bağlı ayrı bir cumhuriyet oluşturmasına sebep oldu. İnguşların toplu olarak yaşadıkları batı Çeçenistan’da yapılan referandumla, Rusya Federasyonu’na bağlı İnguş Cumhuriyeti’nin kurulması kararlaştırıldı. Bunun hemen akabinde, Yeltsin’in sözüne güvenen İnguşlar, topraklarının iadesini beklerken, Osetler ile İnguşlar arasında toprak yüzünden çatışmalar çıktı. 1992 yılının Kasım ayında Vladikavkaz şehri ve Prigorodnıy bölgesinde yaşanan bu çatışmalarında her iki taraftan da birçok sivil hayatını kaybetti. Federal merkez olağanüstü hal ilan ederek bölgeye asker sevk etti; fakat barışı sağlamak için gelen askeri birlikler Osetlerin tarafını tuttu. İnguşlar ikinci kez etnik temizliğe uğrayarak ata topraklarından sürüldü. Halen sıcak çatışma riskinin yüksek olduğu bir bölge olarak bilinen, Osetya ve İnguşetya’nın sınır bölgesi olan Prigorodnıy ilçesi, güvenlik tedbirlerin üst seviyede olduğu bir yer olarak kalmaya devam ediyor.
İnguşetya Rusya Federasyonu’na bağlı bir cumhuriyet olarak kurulurken Çeçenistan bağımsızlığını ilan etmişti. İnguşlarla Çeçenler arasında çizilecek sınır Çeçen İçkerya Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasında da devlet sınırı olacaktı. Bu sınır bir türlü çizilemedi. Kardeş olan iki halkın liderleri sınır meselesini sonraya erteledi. Çeçenistan Rusya Federasyonu’nun egemenliğine girdiğinde, o zaman devlet sınırı olan hat, artık iller arası bir sınır haline geldi. 2009 yılında iller arası sınırı belirleme çabaları, İnguşetya valisi Yevkurov ve meslektaşı Kadirov arasında kavga yaşanmasına sebep oldu.
Çeçenistan tarafı, 1999 yılında başlayan ikinci Çeçen-Rus savaşı sürerken İnguşetya’nın sınırı Çeçenistan’ın içine taşıdığını fark etti. Bu duruma isyan eden Kadirov ile böyle bir durumun söz konusu olmadığını iddia eden Yevkurov arsında başlayan bu kavga, araya Putin’in girmesiyle sona ermişti. Toprağın söz konusu olduğu bu çatışmanın halklara yansıması, bölgede kardeş kavgası riskine yol açmıştı. Her iki cumhuriyet de sınıra, çoğu yerel unsurlardan oluşan polis güçlerini yığmıştı. Fakat Kremlin bu savaşı önlemiş, hatta sınır meselesi çözümle sonuçlansın diye her iki cumhuriyette komisyonlar kurulmuştu.
2009’dan 2018’e kadar cumhuriyetlerin sınırları belli olmamasına rağmen, sınırdaki ilçelerinin sınırları yerel parlamentolar tarafından çizilmişti. Bu ilçelerin sınırları kadastroya taşındığında, her iki cumhuriyetin de karşı tarafın toprağını kendine ait olarak kabul etmesi, bu toprakların kadastroda kayıt altına alınmasını imkansız kılmıştı. Daha doğrusu, İnguşetya’nın erken davranarak kadastroya kaydettirdiği toprakların statüsü, Çeçenistan’ın mahkemeye başvurmasıyla iptal edilmişti. Böylece sınır kavgası sokaktan mahkemeye taşınmıştı; ta ki Çeçenlerin İnguşetya ile sınır olan Galançoz ilçesinde yol yapmaya başlamasına kadar. Bu çalışmayı fark eden İnguşetya merkezli tarihi araştırma topluluğu Dzurdzuki, söz konusu yolun İnguş topraklarının kilometrelerce içinde yapıldığını iddia ederek bölgeye genç aktivistleri çağırdı. Aynı zamanda yerel hükümeti de görev çağıran Dzurdzuki sınırda çatışmaya neden oluyordu. Tam bu anda, şimdiye kadar İnguşetya’da hiç söz konusu olmamış ayrılıkçılık yeniden hayat buldu.
Dzurdzuki topluluğun başlattığı sınır çatışması iki cumhuriyet arasında sınır anlaşmasının imzalanmasına neden oldu. Sınır anlaşması Çeçenistan’da hiç gündem olmazken İnguşetya’da sivil protestolara neden oldu. İnguşetya’nın Magas şehrinde haftalarca devam eden protesto gösterileri İnguşetya’da anayasa krizini tetikledi. Rusya Federasyonu’nun federatif yapısında cumhuriyet olarak tanımlanan özerk bölgeler devlet sıfatına sahip. Bu cumhuriyetlerin cumhurbaşkanları, parlamentoları ve yerel anayasaları var. Ayrıca anayasa mahkemelerine de sahipler. İnguşetya’da yerel parlamentonun onayladığı sınır anlaşması yine yerel anayasa mahkemesi tarafından iptal edildi. Anayasa mahkemesinin kararının (üst merci kararı olması hasebiyle) son karar olması, Rusya’da yerel ve federal bir anayasa krizi meydana getirdi. İnguşetya Cumhurbaşkanı Yevkurov yerel anayasa mahkemesinin kararını federal anayasa mahkemesine taşıdı. Federal anayasa mahkemesi de yerel anayasa mahkemesinin kararını doğrudan iptal etmedi; fakat söz konusu anlaşma hakkında yerel mahkemenin karar veremeyeceğine, anlaşmanın Rusya Federasyonu anayasasına aykırı olmadığına hükmetti. Federal anayasa mahkemesinin kararı iptal edilemediği için, sınır anlaşması yerel kanunlara göre “yasa dışı”, federal kanunlara göre ise “yasal” olarak hayat buldu.
Sınır anlaşmasını protesto eden grubun asıl isteği sınırların referandumla belirlemesiydi. Protestocuları sokağa döken sebep ise anlaşmanın kamuoyuna kapalı şekilde hazırlanmış olmasıydı. Protestolar devam ederken sokağa çıkan kitlenin, Magas şehrinin merkezî meydanını işgal etmiş olmasına rağmen hiçbir şekilde kanuna aykırı davranmaması, protestoculara karşı güç kullanılmasını önledi. Yerel yönetim kurumlarında çalışan bürokratlar dahil birçok yerel siyasetçinin protestocuları desteklemesi, federal merkeze karşı söylemlerin olmaması, protestonun tamamen İnguşetya’nın bir iç meselesi olarak algılanmasını sağlamıştı. Fakat federal anayasa mahkemesi kararını açıkladıktan sonra, tarihi bir haksızlığa uğradıklarını beyan eden protestocuların liderleri, meseleyi uluslararası platformlara taşıyacaklarını beyan etti.
Protestolardan Yevkurov kadar nasibini alan bir diğer isim de Çeçenistan Başkanı Kadirov oldu. Hatta protestoların başlangıcında doğrudan hedef haline gelen Kadirov, kendisini hedef alan bütün bu söylemlerden dolayı protestoculardan hesap soracağını duyurdu. Her iki cumhuriyette de etkili enstrüman olan yöre kanunları ve Şeriat mahkemeleri de devreye sokuldu. Sonuçta protesto liderleriyle Kadirov arasında sıkı bir trafik yaşandı. Kadirov’un İnguşetya’ya ziyaretleri, yerel halkın ve binlerce gencin İnguş muhalifleri korumak için toplanmalarına neden oldu. Kadirov ve İnguş muhalifleri arasındaki anlaşmazlık, sonuçta Kadirov’un protestoların hedefi olmadığı, asıl meselenin İnguşetya’nın bir iç meselesi olduğu fikrinde anlaşmasıyla son buldu.
İnguşetya lideri Yevkurov ise yerel TV’ye verdiği demeçte, 2009 yılında Çeçenistan’ın topraklarını ilhak ederek yaptıkları hatayı düzelttiklerini, söz konusu anlaşmayla herhangi bir İnguş toprağının verilmediğini beyan etti. Bu beyan İnguş muhalifleri tatmin etmedi. Rusya’da hukuki yolları tıkanan protestocular, anlaşmayı onayan yerel milletvekillerini Şeriat mahkemesine davet etti. Yazı yazılırken devam eden Şeriat mahkemesinden henüz bir karar çıkmadı; fakat protestocuların liderlerinin sadece bir iç mesele olarak bakmadığı sınır meselesi, İnguş halkı ile Rusya Federasyonu’nun AB mahkemesinde buluşmasına sebep olabilir. Protestocular yerel, federal, töresel, dinî ve uluslararası imkanları kullanarak haklarını korumak için seferber olmuş durumda.
“İnguş protestosu” olarak artık tarih kitaplarına yazılacak olan sivil itaatsizlik eylemi, İspanya’da yaşanan Katalan krizine benziyor. Katalanlar da sivil itaatsizlik eylemleri için sokaklara dökülmüştü. Fakat Katalanlar bağımsızlık talep ederken İnguşların ilk başta böyle bir talepleri yoktu. Hatta yeni Rusya tarihinde, referandumla gönüllü olarak Rusya’ya dahil olan tek millet İnguşlardı. 2003’te Çeçenistan’da yapılan referandum ve Kırım’ın ilhakı sonucu yapılan referandum silahların gölgesinde gerçekleşmişti. Kırım’da Rusya’ya katılım sorulmuştu; fakat 2003 Çeçenistan referandumunda ise anayasanın kabulü referanduma taşınmıştı. Çeçenistan’ın referandumla kabul ettiği anayasasında ise Çeçenistan’ın Rusya’ya dahil olan özerk bir cumhuriyet olduğu yazıyordu. İnguşetya ise SSCB dağıldıktan sonra kendi tercihiyle, halkın iradesiyle Rusya’ya dahil olmuş bir cumhuriyet.
İnguş protestosunun liderleri emekli bürokratlar veya görevi devam eden devlet memurları. Ayrıca İnguşetya müftülüğü de anlaşmaya karşı çıkmış, protestoculara destek vermiş bulunuyor. İnguşetya’da sokağa çıkanlar aslında kendi aralarında siyasi ayrılıklara sahip. Hatta onları birleştiren tek husus Yunus-bek Yevkurov’a muhalif olmaları. Protestocular liderlik eden kişi ve kurumlar yakın zamana kadar Yevkurov’a destek vermekteydi.
İnguş muhalefetinin federal merkeze isyan etmenin nedeni ise İnguş halkın Rusya’ya olan sadakatinin suiistimal edildiğini düşünmesi. Şeyh Şamil döneminden günümüze kadar her zaman Rusya Federasyonu’nun tarafında olan bu halk, hiçbir zaman bu sadakatin karşılığını alamadı. Rusya’ya tarih boyunca isyan eden, yakın tarihte yine Rusya’ya “kan kusturan” Çeçenlerle aynı muameleyi görmeleri, İnguşların “artık yeter” demelerine neden oluyor. Moskova, İnguşların kardeş olma çabalarına üvey çocuk politikaları uygulayarak cevap verdi ve buna devam ediyor. “Bu durumda kendilerine başka seçenek bırakılmadığını” beyan eden İnguş muhalefet liderleri, meseleyi Rusya’nın dışına taşımaya hazırlanıyor.
İnguşlar haklarını dışarıda aramaya hazırlanırken, Gürcistan merkezli Rusça yayın yapan Kavkaz Plus haber sitesinde “İnguşların Gürcistan ile bir araya gelmeye hakları var” başlıklı bir yazı yayımladı. 10 Ekim 2018’de yayımlanan yazıda, tarihsel anlamda güçlü bağlara sahip olan İnguş ve Gürcü halklarının artık birleşme ve bir ülkede yaşama hakkı olduğu söyleniyor. Yine İnguş muhalefeti, anlaşmanın imzalandığı günden bugüne kadar, kendilerine söz hakkı veren birçok Rus veya uluslararası haber mecrasında Kırım’ın ilhakını örnek göstererek, “Rusya topraklarımızı haksız yere komşularımıza dağıtmaya devam ederse, bizim de Rusya’dan ayrılmaktan başka çaremiz olmayacak” demişti. Gürcistan’a bağlanma/birleşme önerileri için, Rusya’nın bağımsız devletler olarak tanıdığı, fakat Gürcistan’ın işgal edilmiş toprakları ilan ettiği Güney Osetya ve Abhazya örnekleri mevcut. İnguş protestosuna kulak veren, Magas şehrinde yaşananları da dakika dakika aktaran Batılı basın ve Rus liberal muhalefeti bu tarz açıklamalara da hak vermekteydi.
İnguşetya’da yerel yöneticinin susturma çabalarına rağmen geri adım atmayan İnguş muhalifleri ilk başta Moskova’ya “SOS” sinyalleri vermişti. Toprak meselenin arkasında federal merkezin olduğu ortaya çıkınca, merkezden adalet arayan vatansever İnguşlar merkeze küsmeye başladı. Bu küskünlüğü birileri iyi yönetirse, Çeçen meselesi kapandı derken, Rusya hemen Çeçenistan’ın yanı başında yeni bir ayrılıkçı hareketi uyandırmış olacak. 700 bin kişilik nüfusa sahip İnguş halkı inatçılıkta Çeçenlerden aşağı kalır değil. Çeçenlerin kan kardeşi olan İnguş halkı (Rusya’ya katılmalarına rağmen) devam eden savaşlarda Çeçenlere de çok yardım etmişti. Çeçenlerin de gerektiğinde bu borcu ödemekten kaçınmayacağı malum.
[Grozni ve İstanbul'da yaşayan araştırmacı gazeteci Saslanbek İsaev, Rusya, Kafkasya ve Türkiye ilişkileri alanında uzmanlaşmıştır]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.