Küreselleşen Dünyada Tüketim Çılgınlığı

Küreselleşen Dünyada Tüketim Çılgınlığı
Küreselleşen dünyada meta (madde) insanlığın vazgeçilmez önceliklerinden birisi olarak ön plana çıkmaktadır. İnsanlığın başlangıcından bu yana...


Küreselleşen dünyada meta (madde) insanlığın vazgeçilmez önceliklerinden birisi olarak ön plana çıkmaktadır. İnsanlığın başlangıcından bu yana toplumun her kesiminde meta ya (para, altın, hisse senedi vb.) sahip olma hep daha fazlasını kazanma arzusu küreselleşme ile zirve yapmıştır. Bu kazanma hırsı ve arzusu yeni ürünler meydana getirmek üretmek dolayısıyla bunların sunacağı yeni müşteri ve tüketicileri cezp etmek gerekmektedir.

Küresel bir alan olarak kabul edilen dünyada, bireyselleşme kıskacındaki insan daha ziyade, kendine, ?müşteri? ya da ?tüketici? olarak yer bulmaktadır. Bu bağlamda insanın eline geçen ne varsa göz açıp kapatıncaya kadar kısa bir sürede onu tüketip yenilerine ulaşma ve onları elde etme hayalini kurduğu bu?satın al, kullan ve çöpe at? döngüsünün yaşandığı, başta televizyon olmak üzere çeşitli kitle iletişim araçlarının reklam yayınları yoluyla bu çarkı kusursuzca işlettiği bir süreci yaşıyoruz..

?Moda? adı altında diğerlerinden farklıolmaya çalışan bu ?tüketici insan?, esasen ihtiyaçlarını karşılamaktan ziyade sahip olma, farklı olma ve görünme arzusu hayalleri, hazları ve imajlarıtüketmektedir. Bu anlayışla insanlık, artık sahip olduğu tüm değerler de dâhil olmak üzere, var olmak için tüketecek şeylere ihtiyaç duyan ve bunu bir yok etme sürecine dönüştüren, tüketim bağımlısı bir toplum olmuştur. Gerçekliğin imajlar ve göstergeler sisli dünyası içerisinde tümüyle kaybolduğu bu yaşam kültüründe, hiçbir şeyin kalıcılığı ve devamlılığı söz konusu olmamakta ve nesnelerin hayatımızdan geçiş hızları, gün geçtikçe artmaktadır.

Üzücüdür ki; yapılan araştırmalara göre, vaktini günde ortalama 5 saat televizyon izleyerek, 4-5 saat bilgisayar karşısında internette sörf yaparak hafta sonlarını alış veriş merkezlerinde eşyaları seyrederek ya da kredi kartı taksitlendirmesi sonucunda bunları?sahiplenerek? geçiren ülkemiz insanı da, tüketim kültürünün etkisi altında yaşamaktadır. Bankaların düşük faiz uzun vade ile sundukları kredi imkanları,kredi kartlarına 36 aya kadar sunulan taksit imkanları, "Şimdi al, sonra öde" ? üç al iki öde? ?iki ay ertelemeli + 6,+8,ve 12 taksit? gibi bir çok cazip sloganlarıyla, iştahı kabaran toplum, tüketen topluma dönüşmüş ve zorunlu tüketim ise yerini gösterişçi ve seyirlik bir tüketime bırakmıştır.

Bu çılgınca bilinçsiz engellenemeyen alış veriş çılgınlığının, toplumun her kesiminde gelir düzeyi her ne olursa olsun her geçen gün dizginlenemeyen bir hal alması, Aile yapısını da olumsuz etkilemektedir. Eşler arasında, özelikle eşlerin ikisinin de çalışması, bazıkadınların ?ekonomik özgürlüğüm var bende çalışıyorum? un arkasına sığınarak hesapsızca tüketim çılgınlığına katılması, başta olmak üzere eşlerden biri veya her ikisinin de potansiyel tüketim meraklısı olması eşler arasında bir müddet sonra anlaşmazlıkların ve huzursuzlukların başlamasına sebep olmaktadır. Birde buna ebeveynler ve çocuklar arasında istek ve taleplerin karşılanması hususunda meydana gelen anlaşmazlıklar, çocukların görsel medya ve çevre unsuru ile başta teknolojik ürünler olmak üzere giyim, eğlence vb. dur durak bilmeyen taleplerinin aileler tarafından karşılanmasında anlaşmasızlıklar aile içi huzursuzluğu kat ve kat arttırmaktadır. ?Ayağını yorganına göre uzat? ?Ak akçe kara gün içindir? gibi daha birçoğunu sıralayabileceğimiz atasözlerimiz unutulmuş. Gelir düzeyi ne olursa olsun tüketim çılgınlığı toplumun her kesimini etkisi altına almıştır.

Küresel sermayenin, insanlığın geleceği pahasına da olsa, servetine servet katarak artırmak ve ürettiği elvan çeşit mala alıcı bulmak için körüklediği bu tüketim çılgınlığının, insanlığa maliyeti oldukça yüksek olmuştur. Nitekim Birleşmiş Milletler Dünya 2012 sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi?nde, yoksulluk ve sağlık konularında hazırlanan raporda yer alan verilere göre, dünya nüfusunun yarısı, günde 2 dolardan az bir parayla geçinmeye çalışıyor. Günde 1 dolardan az bir parayla yaşamlarını sürdürmeye çalışanların sayısı ise 1.2 milyar. Bu insanlar açlık, hastalık, cehalet ve işsizlik gibi sorunların yanı sıra, yeterli gıda, temiz içme suyu ile eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun yaşıyorlar. (*)

Bütün bu veriler gösteriyor ki; kaynaklarımızın vahşi bir hırsla tüketilmesi sonucu, dünya nüfusu gittikçe müşteri değil, vitrin seyircisi olmakta ve sefaleti çok kişi paylaşmaktadır. Sonuçta, huzur ve refah değil açlık, çaresizlik ve yoksulluk küreselleşmektedir.

Yüce Allah C.C. Kuran'da ?Ey insanoğulları,her mescide girişinizde güzel elbiseler giyiniz.Yiyiniz içiniz, fakat israf etmeyiniz.Çünkü Allah israf edenleri sevmez (Araf Suresi:31) ?O göklerdeki ve yerdeki her şeyi sizin hizmetinize vermiştir? (Casiye Suresi:13) buyruğuyla her nimetin kaynağının Allah olduğunu hatırlatmakta, ardından ?Sonra o gün,nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?(Tekasür Suresi:8) Ayet'i ile de her tasarrufun bir hesabının olduğunu bize bildirmektedir. Bunun bilincinde olan mümin, kendini beğenen, kibirli, sabır ve şükürden mahrum, doymaz derecede aç gözlü, cimri, kendini düşünen, madde alanında yarışan, sahip olma ve tüketmeyi meziyet sayan insan olmak yerine; Mütevazı, sabırlı, şükreden, kanaatkâr, hakkına razı, cömert, başkasınıkendi yerine tercih edebilen, değer üretmek, dağıtmak ve iyilik yapmakta yarışan bir insan olmayı tercih edecektir. Unutmamalı ki; kanaat, bitmez tükenmez bir hazinedir.

Bu gün sahip olduklarımızın değer ve kıymetini bilmeden, yarınları düşünmeden harcamak, kaynakları tüketmenin sonucunda; yarın kendimizin ve neslimizin temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumlara düşmemize sebep olacağını düşünmek gerekmektedir.


İbrahimH.SİPAHİ

25.02,2013

Kaynak:

(*) BM 2012 Kalkınma Rp.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.