Selami Kaytancı

Selami Kaytancı

Kudüs Nasıl Kurtulur?...

Kudüs Nasıl Kurtulur?...

Kudüs Nasıl Kurtulur?...

ABD başkanı Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapacağını ilan etti ve tüm tepkilere, BM kararlarına rağmen, kararından caymadı ve büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyarak işi resmileştirdi. Filistinlilerin yalın ayak başı kabak biçimde, ellerinde sadece taşlar ile protesto girişimleri, İsrail’in şiddetli karşı koyması sonucunda faciaya dönüştü ve onlarca Filistinli şehadet şerbetini içti, binlercesi de yaralandı.

İslam âleminde öfke, sel olup akmakta… İsrail ve ABD, özellikle de Trump öfke selinde boğulmak istenmekte… Ama, gel gör ki, bu iş nasıl olacak?!.. KUDÜS NASIL KURTULUR?!.. Bu öfke nasıl diner?!..

“KUDÜS NASIL KURTULUR?!..” un cevabını, “KUDÜS NASIL GİTTİ?!..”de aramak gerekir. Öfkemiz ve hamaset duygularımız aklımızı başımızdan almadan, öfkemizi mantığımızın önüne geçirmeden, gerçekçi olarak, hayal peşinde değil, reel peşinde koşarak…

Gerek Türk milleti olarak ve gerekse İslam ümmeti olarak, oldu bitti, sloganları ve hamaseti çok seviyoruz, onlara çok sarılıyoruz. “Allahu ekber!..” dedik mi, “Kahrolsun İsrail, kahrolsun ABD, kahrolsun Trump!..” diye avazımız çıktığı kadar bağırdık mı, işler tamam zannediyoruz.

Mücadele Birliği’ndeyken, dilimize pelesenk ettiğimiz, her fırsatta, dünya siyasetinin oluşumunu ve akışını bağladığımız bir sloganımız vardı: AMERİKA – RUSYA, YAHUDİ’YE KUKLA!.. Ne var ki, işin derinlerine inip kaynaklarından işin aslını astarını araştırdığınızda, işin aslının hiç de öyle olmadığını, yani “KAZIN AYAĞI”nın hiç de öyle durmadığını görüyor, anlıyorsunuz.

O zaman, kazın ayağından girişelim işe… Ve bunu anlatmaya da bir fıkra ile başlayalım: Yeniçerinin biri, Yahudi’nin birini yere yatırmış, tekme tokat dövüyormuş… Nihayet Yahudi’nin gırtlağına sarılmış, adamı öldürecek… Yahudi, yalvarmaya başlamış: “Aman efendi, ben sana ne yaptım, neden beni dövüyorsun, öldürmeye çalışıyorsun?!..” Yeniçeri cevap vermiş: “Siz bizim İsa Efendimizi öldürmüşsünüz!..” Yahudi demiş ki: “Efendi, bin sene önce olmuş bitmiş bir hadise!.. Şimdi bunun hesabının sorulma zamanı mıdır?!..” Yeniçeri cevap vermiş: “Olsun; ben daha yeni duydum!..”

Bizim Yeniçeri, hadiseyi yeni duymuş ve intikam peşine düşmüş!.. Ne var ki, İsa Aleyhisselam’a iman etmiş “Îsevî”ler, yani Hıristiyanlar, iki bin sene önce Yahudiler’e kin gütmeye, İsa’nın intikamını onlardan almaya azmetmişler…

Babil Sürgünü ve I.Tapınak Dönemi’nden 1948’e kadar, Yahudi tarihi, sürgünler tarihidir. Babilliler tarafından sürülmüşler, Romalılar tarafından sürülmüşler, Bizanslılar tarafından sürülmüşler… sürülmüşler de sürülmüşler!.. İspanyollar tarafından, İngilizler, Fransızlar, Ruslar, Almanlar tarafından sürülmüşler…

Gittikleri her yere kendi kültürlerini, örf âdet ve ananelerini götüren Yahudiler, asla gittikleri yerler halklarının, uluslarının kültürlerini benimsememişler, asimile olmamışlar, inançlarına, örf ve âdetlerine sıkı sıkıya bağlı kalmışlardır. Onların bu inatçı tutumları, yerleştikleri, sürgün edildikleri yerler halklarının sürekli tepkisini ve nefretini celb etmiştir.  Bu nedenlerle aşağılanmışlar, hor görülmüşler, baskı ve işkencelere, zaman zaman da büyük soykırımlara maruz kalmışlardır. Bütün bu şiddet ve baskılar, onları asla yıldırmamış, inançlarından, geleneklerinden taviz verdirmemiştir.

Ve Yahudiler, Kudüs’ten, Filistin’den sürgün edildikleri günden 1948’e kadar, sabah (Şaharit), öğleden sonra (Minha) ve akşam (Maariv) ibadetlerinde istisnasız mutlaka “GERİ DÖNÜŞ DUASI”na yer vermişlerdir. Hiçbir haham, hiçbir Yahudi vaizi, vaazını “BİR GÜN MUTLAKA!..”demeden ve onu dinleyen Yahudi cemaati de yeri göğü inletir bir şekilde “ÂMİİNNN!..” demeden vaazı bitirmemişlerdir. Böylesine bir iman, aşk, böylesine şiddetli, azimli bir istek, böyle bir ideal peşinde asırları devirmişler, asla vazgeçmemişlerdir!..

İyi de Aga, bunlarınki de slogan değil mi nihayetinde?!.. Belki!.. Ama, asla içi boş slogan değil!.. Sloganı gerçeğe dönüştürmek için dökülen kan, ter, gözyaşı, emek; plan, proje, para…

Bunu burada bırakıp geriye gidelim… Siz Osmanlı’yı Yahudiler’in, Teodor Herzl’lerin, Emmanuel Karasso’ların yıktığını, İsrail’i de bunların kurduğunu sanıyorsunuz, değil mi?!.. İşte “KAZIN AYAĞI” burada ortaya çıkıyor!.. Hiç de öyle değil!.. Osmanlı’yı yıkanlar da İsrail’i kuranlar da, hem  bizim yeniçerinin duyduğu kinin yüz katını Yahudi’ye duyan, hem de İslam’a ve Müslümanlara aynı kin ve öfkeyi duyan Hıristiyan dünyasıdır!..

Hristiyanlar, Yahudilere, hem İsa Mesih’in katilleri olmaları hem de aralarına gelip yerleştiklerinde, asla kendi kültürlerini, örf ve geleneklerini benimseyip uyum göstermemeleri nedeniyle kin, öfke ve hınç duymuşlardır. Rusya’da Yahudiler üçüncü sınıf aşağılık sefil mahluklar olarak görülmüş, gerek Rus köylüleri gerekse şehirlileri tarafından her türlü hakarete, aşağılamaya, zulüm ve şiddete tabi tutulmuşlardır. ABD’de köpeklerin giremeyeceği yerlere, Yahudiler de girememiştir. Aynı durum İspanya, İngiltere, Fransa, Almanya, Romanya… için de aynıyla vaki olmuştur.

Bu Hıristiyan ülkeler, Yahudilerden kurtulmak, onları ülkelerinden, aralarından çıkarmak, kovmak için, çare üstüne çare aramışlardır. Bunlardan kurtuluşun, ancak bunları geldikleri ve özlemi ile yanıp tutuştukları yer olan Filistin’e, Kudüs’e geri göndermekle mümkün  olabileceğini anlayan Hıristiyanlar, bunun da ancak Osmanlı engelini ortadan kaldırmakla mümkün olabileceğini görmüşlerdir.

Bir şeyi daha görmüş Hıristiyan ülkeler. Ucu bize batsa da, şu deyimi kullanmaktan geri duramayacağım: Kendilerince, “İti, ite kırdırma” politikası güderek Müslümanları Yahudiler ile boğuşturma, döğüştürme; İslam’a ve Müslümanlara karşı Yahudi’yi kullanma politikası gütmüşlerdir. O zaman görüyoruz ki, “Amerika – Rusya, Yahudi’ye kukla!..” değil; Amerika da Rusya da, İngiltere, Fransa, Almanya… da Yahudi’yi İslam ve Müslümanlara karşı kukla olarak, kalkan olarak kullanmışlardır!..

Hıristiyanlar, Yahudilerden tiksindiler, aşağıladılar, sürgün ettiler, zulmettiler, öldürdüler… ama asla onlardan korkmadılar!.. Hıristiyanların asıl ve en büyük korkusu, İslam ve Müslümanlar olmuştur. İslam ve Müslümanlardan duydukları korkuyu, Yahudileri onlara musallat ederek gidermeye, bertaraf etmeye çalışmışlardır.

O zamana kadar muhtaç ve mağdur durumdaki Yahudilere yardım teşekkülü olan “Siyonizm”i, Teodor Herzl, İngilizler, Hıristiyan ülkeler ile anlaşarak, Basel Konferansı ile, uluslar arası siyasi bir kuruluşa dönüştürmeyi başarmıştır. Kendilerinden kurtuluş için teklif edilen Uganda’da, ABD’nin bir eyaletinde veya Alaska’da bir Yahudi devleti kurulması fikrini, her ne kadar üzerine atlayanlar olmuş olsa da, Siyonist Kongrelerinde reddetmişler ve Filistin’den, Kudüs’ten asla vazgeçmemişlerdir. Teodor Herzl, “Eğer bizden tiksiniyor ve bizden kurtulmak istiyorsanız, Filistin’de devlet kurmamıza yardım edin!..” diyerek onları ikna etmiştir.

DOLAYISIYLA, İSLAM’IN, MÜSLÜMANLARIN ASIL DÜŞMANLARI, HIRİSTİYAN DEVLETLERDİR!.. ASIL DÜŞMAN, ABD’DİR, İNGİLETERE, FRANSA, ALMANYA…DIR!..

Dün de bugün de, Ortadoğu’nun zenginliklerini ellerinde tutmak, İslam’a ve Müslümanlara karşı bir kalkan görevi gördürmek için, Yahudi İsrail’in ardında sıradağlar gibi dizilmekte, hiçbir teknolojik ve maddi yardımı esirgememektedirler.

Osmanlı’yı yıkarken, Yahudilere yardım edenler, İngilizler, Gertrude Bell’ler, Lawrens’ler ve daha niceleri… Yahudi’nin kaşına gözüne hayran oldukları için değil, Yahudi’den kurtulmak, onları İslam’a, Müslümanlara kalkan olarak kullanıp Ortadoğu’nun zenginliklerini sömürmek için yardım ettiklerinin bilincindeydiler. Hâlâ da aynı bilinçle hareket etmektedirler!..

Bu yazının, bu başlığın hakkı, en az on sayfadır… Ama sonuca gelmek zorundayız. Yahudiler, asırlardır bir idealin, bir daüssılanın peşinden bıkmadan usanmadan koştular; asla hiçbir şartta vazgeçmediler!.. Hedefe ulaşmak için, sayısız can verdiler, kanlarını akıttılar, gözyaşı ve ter döktüler… Biriktirdiler, biriktirdiler, biriktirdiler!..

Evet, dün, “Amerika – Rusya Yahudi’ye kukla” değil, tam tersiydi belki. Ama bugün, gelinen noktada şu an dünya üzerindeki Yahudiler, 18 trilyon Dolarlık bir sermayeye hükmediyorlar ve birçok ülkeyi, lideri kukla gibi oynatıyorlar!.. Rahmetli Üstad Necip Fazıl, “Her insanın bir fiyatı vardır!..” demişti. Siz bana bu paranın onda birini getirin, dünyanın hemen bütün liderlerini, parlamentoları ile birlikte satın alayım!..

Kudüs’ü kurtarmak için, en az Yahudiler kadar Kudüs’e âşık olmamız, en az onlar kadar kan, ter, gözyaşı dökmemiz; bıkmadan, yılmadan mücadele etmemiz ve biriktirmemiz gerekir.

Körfez’in Arap devletleri Trump’la kol kola kılıç kalkan oynarken, trilyon dolarları Türkiye veya başka bir İslam ülkesine yatırmayıp da ABD ve Yahudi bankalarına yatırırken… ABD korkusuyla tuvalete bile gidemezken… Aynı iman ve aynı inanç etrafında birlik olamazken… On yıllık, yirmi, elli, yüz yıllık planlar hazırlayamazken… Yahudileri Hıristiyanlara düşman etmenin; iti ite kırdırmanın bir yolunu bulmaya kafa yormazken… Yeni teknolojiler geliştirme, teknolojik yönden Hıristiyan ve Yahudilere muhtaç olmaktan kurtulmanın yollarını aramazken… ZOR DOSTUM, ZOR!..

Daha dün zorlu bir savaştan çıkmış, tüm Hıristiyan devletlerin ekonomik saldırısı altındaki ülkede, dolar yükseliyor, ekonomimiz batıyor, Tayyip bu gidişle yolcu diyerek zil takıp oynayanlar varken… Sırtındaki İngiliz kumaşından elbiseyi görmeyip bilge lider diye birilerinin peşinden koşturan Saadetlilerimiz varken… ABD’nin Evangelist Hıristiyanlarının şeytana pabucunu ters giydiren planıyla kurulmuş FETÖ çetesinin uzantısı, adı İYİ’nin peşinden koşanlar varken… ZOR DOSTUM, ZOR!..

Hâlâ FETÖ’nün bir Evangelist Hıristiyan projesi olduğunu göremeyip Mehdi – Mesih diye peşinden koşturan sözüm ona Müslümanlar varken… Halk Bankası’nı batırmak isteyenlerin gerçek niyetini görmeyip zil takıp oynayan, oh olsun çekenler; ABD’yi, Avrupalıları gerçek dost zannedenler varken… Hâlâ PKK’yı Kürt dostu zannedenler varken…PKK, PYD, IŞİD, DAEŞ, BOKO HARAM gibi örgütlerin kim ve ne amaçla kurulduğunu idrak edemeyenler varken… Ve de… ihracatımız 500 milyar dolara çıkmadıkça, her tür teknolojiyi kendimiz üretir duruma gelmedikçe…  ZOR DOSTUM, ZOR!..

İnsan, düşmanın kılıcı ile değil, düşmanına benzediğinde ölür, yok olur!.. Hıristiyan’dan, Yahudi’den  hiçbir farkı kalmamış yaşantısı ile, oturup kalkmasından yiyip içmesine, kılık kıyafetinden kültürüne; şehirlerinden köylerine; caddelerinden sokaklarına… her şeyi ile düşmana, Hıristiyan ve Yahudi’ye benzeyen, İslam’ı içine bir türlü sindirememiş günümüzün adı Müslümanları ile… MÜSLÜMAN GİBİ OLAMAYAN MÜSLÜMANLAR İLE…  ZOR DOSTUM, ZOR!..

SLOGAN, HAMASET GÜZEL, TATLI; AMA GERÇEKLER ÇOK ACI NE YAZIK Kİ!..

 

Selami Kaytancı

17.05.2018, Adana

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selami Kaytancı Arşivi