Korkut Daban: İstanbul Sözleşmesi Garabeti..

Korkut Daban: İstanbul Sözleşmesi Garabeti..
Aylardır gündemimizde yer alan bu konu hakkında duyarsız kalmam mümkün değildi. Bir milleti millet yapan unsurların başında Dini inancından sonra ananeleri, örfü ve kültürel yaşam modeli gelir..

Korkut Daban: İstanbul Sözleşmesi Garabeti..

Aylardır gündemimizde yer alan bu konu hakkında duyarsız kalmam mümkün değildi. Bir milleti millet yapan unsurların başında Dini inancından sonra ananeleri, örfü ve kültürel yaşam modeli gelir. Yani siz o milleti sade hukuki yapısı ile değil pratikteki hali ile tanımlar ve kabullenirsiniz.

Gerek İslamiyet öncesinde gerekse İslamiyet sonrasında Türk Milleti yaşam tarzı ile birçok medeniyetin sosyal ve kültürel yaşamına ciddi katkılarda bulunmuştur. Orta çağ Avrupa`sında engelliler başlangıçta büyük zorluklarla karşılaşmış. Engelleri yüzünden içlerinde bir şeytan diye topluma tanıtılmış ve çok zor zamanlar yaşamışlar. O dönemde doğan engelli bebekler öldürülerek şeytanın ortadan kaldırıldığına inanılmış. Engelli insanlar toplumdan izole edilmiş, böyle insanların karakter problemleri olduğu topluma öğretilmeye çalışılmış. Genelde zeka engelliler Deli olarak adlandırılmış. Öyle ki 1930 lu yıllarda Avrupanın orta yerinde Almanya da 700 ila 800 bin topluma yararlı olmayacağı düşünülen engellinin öldürülmesine karar verilmişti. Peki Medeni denilen Avrupa da durum böyle iken Anadolu da durum nasıl idi.

Anadolu Selçuklularının ilk sağlık kuruluşu olan kompleks, Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından, tüberkülozdan vefat eden kız kardeşi Gevher Nesibe Sultan’ın vasiyeti üzerine, darüşşifa ve tıp medresesini içerecek şekilde inşa edilmiştir. Bu özelliği ile Selçukluların ilk tıp medresesi olma özelliğini taşımaktadır. Darüşşifada, ruh hastaları için 18 odadan meydana gelen Bimarhane bulunmaktadır. Bu yapının mimari özelliği, müzikle tedaviye uygun bir yapı olduğunu düşündürmektedir. Bu yapı bugün, Kayseri Gevher Nesibe Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Müzesi olarak hizmet vermektedir. İnsana Eşref-i Mahlükat diyen bir inancın yansımaları idi!

Peki, kadın erkek hukuku ve statüsü konusunda Medeni denilen Avrupa`nın durumu nasıldı?

Neredeyse yüzyıl öncesine kadar kadınları insan olarak görmeyen ve maalesef pazarlarda köle olarak satışa çıkaran Avrupa mı bizlere bu konuda örnek teşkil edecek. Hali hazırda insan ticareti yapan Avrupa nasıl diye soracak olursanız, BBC Muhabiri Valeria Perasso`nun dilinden yanıtlayalım. Avrupa`nın en gelişmiş ülkelerinden biri olarak görülen İngiltere`deki durumu somut örneklerle açıklıyor.

Timi Pepple daha iyi bir yaşam umuduyla İngiltere'ye geldi ve yanındaki parasının kısa süre içinde tükenmesinden sonra kendisini sokaklarda buldu. Bu çaresiz halinde, yardım için Londra'da yaşayan Nijeryalı topluluğundaki bağlantılarından yardım istedi.

28 yaşındaki Pepple "Bana yardım edeceklerini söylediler" diyor.

Timi Pepple daha sonra "patron" adını verdiği kişi adına çalışmak için İskoçya'nın Aberdeen kentine gönderilmiş. Kimlik belgeleri elinden alınmış ve bir sürü başka Nijeryalı genç erkekle birlikte yerde uyuduğu bir evde kalmış. Gündüzleri evi temizlemiş, akşamları ise bir gece kulübünün tuvaletlerini temizleyip, traş losyonu ve şeker satmış. "Patron her gece gelir ve topladığımız parayı alırdı" diyor.

İngiltere Ulusal Suçla Mücadele Kurumu'nun kayıtlarındaki kurbanların 2017 yılına ait istatistikleri;

51% kadın

48% erkek

1% Trans birey

Vahşi batı insanı tablodan da görüleceği gibi önce kimliksiz bir hale getirip ardından ise adeta ticari bir eşya gibi kullanıyor. Neresinden bakarsanız bakın sapkınlık almış başını gidiyor!

Toplumu cinsiyet gözetmeksizin köleleştiren milletlerin uluslar arası arenada Aile yapısı nispeten daha sağlıklı bizim gibi toplumları hedef aldığını görmemek mümkün mü? Aklımızla dalga geçiyorlar adeta! Bireyi dolayısı ile Aile yapısını doğrudan yok etme faaliyetidir.

Bugün bize “İstanbul Sözleşmesi” ismiyle yine toplumsal hayatımızı baltalamayı hedefleyen ve cinsiyetsizliği dayatmaya çalışan sözde medeni Avrupa. Bu tuzağı hepimiz görüyoruz ve farkındayız. Çok geç olmadan bu konuda top yekün mücadele etmemiz gerekiyor. Her fırsatta olayın siyasi ayağını hedef almak suretiyle bir sonuç elde etmemiz mümkün değildir.

Bu konu sadece hükümetin ve sorumlu bakanlığın ilgi alanında değildir. Tüm toplumu hedef alan bu tehdite karşılık toplumun tüm kesimlerinin sivil toplum örgütlerinin sorumluluğunu ortaya koyması elzem bir hal almıştır. Bu konu ile ilgili olarak her türlü tartışmanın ve fikir alışverişinin yapılacağı sempozyum, konferans ve bilumum akademik çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu ülkede havadan, sudan konularda yapılan akademik çalışmaları ve tepkileri hatırlatmak isterim. Medeniyet sahibi bir millet olarak her şeyi merkezi yönetimden beklemeyi bırakalım lütfen. Dirayet ve feraset sahibi olduğumuzu gayet iyi biliyorum. O yüzden ısrarla gerek medya ve kitle iletişim araçları olmak üzere sosyal medya üzerinden de mücadeleye devam etmeliyiz.

Her fırsatta söylediğimiz üzere “Aile” biz ve toplum ifadesini yaşatmak için en önemli ve kutsal yapıdır.

Selam ve dua ile…

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum