Kendi memleketinin garibanları?
Cumhuriyet?in ilanından sonra Türk entelijansıyası ne yazık ki Müslümanlar hakkında karalama ve dezenformasyon çalışması yaptılar. Yeni yetişen nesil için Müslüman olmak, İslam?ı bir yaşam biçimi olarak seçmek neredeyse utanılacak bir durum haline geldi.
Edebiyatımız, sanat dünyamız hep böyle kara örneklerle doludur.
İrtica Türkiye Cumhuriyeti Kırmızı Kitap?ından ?tehlike? olmaktan çıkarıldı. Ne kadar sevindirici bir gelişme.
Bu gelişmede Müslüman olarak yaşama becerisi gösteren halkımızın etkisi büyük. Altlarında son model jipleri, iş dünyasının yükselen yıldızları, başarılı öğrencilerimiz İslam?ı en mükemmel şekilde temsil ettiler.
Müslümanları ?kafa, kol kesen caniler? olmaktan öte gerçek yaşamda şefkat, merhamet ve dostluk timsali olarak gören diğer insanlar takdirle yad ettiler. Devlet teşkilatında çalışan Müslüman devlet memurları kendi ülkesinin gelişmesi için ellerinden geleni daha fazla yaptılar.
Müslümanları kendi varlığı için potansiyel tehlike olarak gören bazı kesimler durumun öyle olmadığını müşahede ettiler.
Bir telekız, yan komşusu başörtülü bir kadından gördüğü iyiliği, yardımı İslam?ın bir gereği olduğunu öğrendiği an ne kadar yanlış düşünceler içinde olduğunu anladı. Oysa İslam ?din, mezhep, ırk farkı gözetmeden tüm insanlara iyiliği emrediyordu?.
Rüşvet almayan bir devlet memuru, kendisini bu pis işe zorlayan bir vatandaşın Türkiye Cumhuriyeti Devleti?ni ne kadar zarara uğrattığını anlatıyordu. Devlet ise kendi iç mekanizmasında bu tür ulvi duygu ve düşünceler taşıyan insanlarını elbette ?mürteci?? olmakla suçlayamayacaktı.
Müslüman terör ve anarşi yapmaz. O bilir ki ?Bir insanın ölümü alemin ölümü gibidir.? Bakın bir müslümanın ölümü demiyor bir insanın ölümü diyor?!
Ve ?bir insanın ihya edilmesi onun hayata ve insanlığa kazandırılması bir insanlığın ihyası gibidir? diyor.
İnsan ve kalp merkezli sevgi, aşk, muhabbet merkezli bir dinin mensupları elbette hak ettikleri yere gelecektir. O insanların oluşturduğu toplum mükemmel bir toplum olacaktır. Gerçek ilericilik ve medeniyet budur.
Toplumun her kesiminin barışık olduğu bir ülke hayal ediyoruz. Alevi, Sünni Kürt, Türk bu mozaiği oluşturan tüm renkler Biz?i oluşturuyor.
Bizim hayatımız ve geleceğimiz yaşadığımız dünyayı oluşturuyor.
Kendi gerçeğine uzak siyaseti bu halk, bu ülke istemiyor, iptal ediyor ve tarihin derinliklerine gömüyor.
Sürekli okuyan ve kültürünü yükselten insanımız var artık. Toplumsal basma kalıp yargılardan uzak yaşamaya gayret gösteren halkımız provokasyonlardan korkmuyor ve pabuç bırakmıyor.
Eski senaryoları ?temcid pilavı? gibi halkın önüne her on senede ülke insanının önüne koyan bazı mihraklar yeni gelen günlerle birlikte yeni senaryolar yeni ?tosun paşalar? peşinde.
Beyaz?ı, iyiliği Hakkı temsil eden kazanıyor. Doğrunun mumu sürekli yanıyor.
Tavşan ne kadar hızlı koşarsa koşsun, kaplumbağa bir gün onu geçiyor ne yazık ki?
Hep beraber La Fontaine Masalları?nı tekrar hep beraber gözden geçirelim.
Müslümanları Hanımın Çiftliği dizisindeki ?Kabak Hafız? seviyesinde görenler ne kadar çok yanıldıklarını anlayacaklar.
İrtica elden gidiyor. Medya maydanozları, yarasa beyinli nadanlar, örümcek kafa taşıyanlar bundan sonra ne yapacaklar merak ediyorum.
Kendi memleketinde gariban muamelesi gören, bu ülkenin gerçek sahipleri insanlığa huzur içinde yaşayacağı bir hayat öneriyorlar.
Var mısınız, hep birlikte, kardeşçe yaşamaya?
A.Hamdi Döner
04.11.2010, Adana.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.