Kemalizm dini ve müritleri
-
Gülriz Sururi; ?Benim için Atatürk'ün Nutku dünyaya inmiş son kitap? diyerek ortalığı karıştırdı. Bir daha vurgulamasına gerek olmadan da Atatürk'ü Peygamber ilan ettiğini anlayabiliyoruz.
İstanbul'da 1931 yılında, Devlet matbaasında bastırılan ?Orta Zamanlar Tarihi?nde; İslamiyet ve Peygamberimiz aleyhinde yazılanlar da bir delil oluşturmak suretinde olsa da, Cumhuriyet'in ilk yıllarında, devletin resmi iedolojisinde; ? İslam birtakım zevata göre eskimiştir. Hz. Muhammed nihayet bir çöl bedevisidir. İslamiyetin yerine yeni bir din koymak gerekir, o da kemalizmdir.?denilerek İslamiyete yer olmadığı vurgulanır.Hatta; Edirne milletvekili Şeref Aykut'a göre Kemalizm dininin altı esası ve altı oku olduğu, bunların da ?cumhuriyetçilik, milliyetçilik, laiklik, devletçilik, halkçılık, inkılapçılık? prensiplerine dayandığı belirtilir. Şeref Aykut'un Atatürk'ü peygamber ilan ederken bir hayli destekçisi de olmuştur. Behçet Kemal'in , Süleyman Çelebi'nin meşhur mevlidini Atatürk'e uyarlayıp, Anadolu il ve ilçelerinde kalabalıklara bunu okumaktan çekinmemesine mukabil, Edip Ayel'in altta kalmamak için,
Cennetse bu yurt, sen onu buldundu harabe
Bir gün olacaktır anıtın Türklüğe kabe
Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun
Türk ırkının, en son, en ulu peygamberi oldun.
Tutsak seni layık, yüce Tanrı'yla müsavi
Toprak olamaz kalp doğabilmişse semavi
Ölmez bize cennetlerin ufkundan inen ses
İnsanlar ölür, Türklüğe Allah olan ölmez!
dizelerini döktürüp, dalkavuklukta çığır açması takdire şayandır. Behçet Kemal, Halil Bedii Yönetken, birbirleriyle yarışırken, Kemalettin Kamu da; ?Kabe Arab'ın olsun, Çankaya bize yeter.? Dizeleriyle kendinden geçti. 1938 yılında Faruk Nafiz, tanrısız kalmamak için, ?Ey ilahın yüce davetlisi, göklerden eğil, Göreceksin duruyor kalbimizin üstünde putun.? Mısralarına sarılmıştır. Yusuf Ziya Ortaç; Nurettin Artam, Ömer Bedrettin Uşaklı, Vasfi Mahir Kocatürk, İlhami Bekir de müritler arasındaydı.
Kemalizm dininin müritleri olduğu gibi ateistleri de vardı. Nazım Hikmet, Yahya Kemal ve Necip Fazıl da baş ateistler. Nazım Hikmet zaten Marks ve Lenin'e köle olduğu için Atatürk' e secde etmedi.
Yani Gülriz Sururi geç kalmış bile...
Enteresandır ki, hangi dine mahsus ki bu, peygamberleri hakkında almış başını gitmiş dedikodular. Gerçi ilk ağızlar ve şahitler anlatınca dedikodu mu olur bilmem.
103 yaşındaki Bilal Dede'nin Şapka Devrimi sırasında şahit olduğu idamları okudunuz mu bilmem, ama bunu zaten Bilal Dede'nin röportajına gelene kadar çok kişi yazdı. Tarih kaynakları da Bilal Dede'nin anılarına paralelik göstererek İskilipli Atıf Hoca dahil, Rize, Malatya, Erzurum, Sivas, İskilip, Menemen'de toplam 78 kişinin idam edildiğini yazar. Okul kitapları değil, Tarih kitapları! Zavallı Bilal Dede'de olayı, hocaların şapkalarla namaz kılınamayacağı için takmak istemediklerini bu yüzden de dar ağacında sallandırıldıklarını bizzat gördüğünü anlatır. Doğru mudur Allah bilir.
Lozan Barış Antlaşması sırasında bizzat Atatürk'ün, ittihatçı gelenekten gelen mesai arkadaşlarını korumak için, 1 ağustos 1914 ile, 20 Kasım 1922 arasında işlenen savaş ve Ermeni Kırımı suçlarına karışanlara genel af ve protokol içeren maddeleri koydurmak istemesi, buna mukabil davaya katılmamış, karşı çıkmış, ihanet etmişlerin cezalandırılmasının da ortaya çıkmasıyla oluşan paradoksu çözmek için bizzat görevlendirilen Lozan Delegasyonu Doktor Rıza Nur'un ; daha sonradan Atatürk'ün Latife Hanım'dan boşanma sebebi için Halit Ziya'nın oğlu Vedat'la olan Manolya Ağacı dibindeki sahnelerinin Latife Hanım'ın kardeşi İsmail tarafından görülmesi olduğunu yazması, ve hatta İsmet İnönü'nün Latife Hanım'ın trenine koşarak bunu anlatması halinde kendisini öldüreceğini söylediğini ve Latife Hanım'ın da ağzına almaya bile değer olmadığını beyan ettiğini anlatması dedikodu mudur bilemem. Milli Eğitim Bakanlığı yapmış, Lozan'da Türkiye'yi temsil eden iki numaralı isim olmasına rağmen, on iki sene sürgün edilmesinin, Mustafa Kemal'in ölümünden sonra memleketine geri dönebilmesinin, ve Latife Hanım'ın anılarına 30 yıl yasak konmasının bu olaylarla nasıl bir bağlantısı vardır Allah bilir.
Lozan sürecindeki paradoksu çözebilmek için Rıza Nur'un İtilaf Devletleriyle iş birliği yapmış 150 kişiyi af kapsamından çıkarması ve bunların seçimi sırasında nasıl bir ?Hain yaratma? politikası güdülmesinin, TBMM'de 16 Nisan 1924'te yapılmış gizli celsenin, Rıza Nur'un sürgünüyle nasıl bir bağlantısı vardır Allah bilir.
Bu hain yaratma politikasındaki gizli celsede; Nutuk'un ilk baskısında Mustafa Kemal'in kendisini Samsun'a gönderenin bizzat Sultan Vahdedin olduğunu yazmasına rağmen, bu baskıların geri çekilip, Vahdeddin'in de af kapsamı dışında tutulması, hatta Şura-yı Devlet Eski Reisi Rıza Tevfik'in, hani şu ?Abdülhamit'e iftira atan İttihatçıların içinde olupta sonradan pişman olan Rıza Tevfik'in de af kapsamının dışında kalması nasıl bir tesadüftür Allah bilir.
Oral Çalışlar'ın ?12 Eylül Günlükleri?nde, Gençliğe Hitabe'nin aslında İsmet İnönü tarafından yazıldığını açıklamasına rağmen, üstelik bu bilgiyi de ona 12 Eylül'de hapishane arkadaşlığı yaptığı Bülent Ecevit'in vermesine rağmen neden bu bilgi hala yükses sesle deşifre edilmez Allah bilir!
Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal'le birlikte savaşan Halide Edip'in , ?Nutuk? a itiraz etmesi, itiraz ederken de savunmadan çok saldırı üslubunu kullanması, ve tam bir sene sonra da eşi Adnan Bey'in The Daily Telegraph gazetesine gönderdiği makalede Mustafa Kemal Paşa'yı ve Rejimi suçlaması nedendir Allah bilir ..
Atatürk'ün Trablusgarp Savaşından sonra tedavi amaçlı İsviçre'ye gitmesi, döndükten sonra boyunun gidişine oranla farklı olması, imzasının değişiklik gösteriyor olması dedikodu mudur bilmem.
Normal şartlarda civalı ilaçların kullanılmasına karşı olan Dr. Fisseger ve Dr. Berkman'ın Atatürk'ün tedavisinde neden civalı ilaç kullandıklarını, bu iki doktorun Siyonist olmalarını ve doktorların Mustafa Kemal'in ölümünden sonra kitap çıkartmak isteyipte İsmet İnönü tarafından engellendiği, hatta Dr. Akil Muhtar Özden'in tedavi süreciyle ilgili bir kitap çıkarttığı ve bunun da kısa süre içerisinde toplatıldığı dedikodu mudur Allah bilir.
Bütün bu yazılanların gerçekle bağlantısını, peygamberi veya tanrısı hakkında bu kadar dedikodu çıkan bir dinin ne kadar ayakta kalacağını bilse bilse benim güzel Allah'ım bilir ..
Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin;
Herkes koşar zıplar, ben yürüyemem!
İsterseniz hayat aşını verin;
Sayılı nimetler bal olsa yemem!
Ey akıl, nasıl delinmez küfen?
Ebedi oluşun urbası kefen!
Kursa da boşluğa asma köprü, fen
Allah derim, başka hiçbir şey demem!
Şeyma Kısakürek Sönmezocak - Haber 7
seymakisakureksonmezocak@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.