Kayserililerin Ticarete Yatkın Olmaları 4 Bin Sene Öncesine Dayanıyor
Doç. Dr. Akdoğan Hititlerden Günümüze Gelen Anadolu Gelenek-Göreneklerini Anlattı.
Kayserililerin Ticarete Yatkın Olmaları 4 Bin Sene Öncesine Dayanıyor.
Çukurova Üniversitesi Adana Halk Kültür Evi, kent ve Türkiye tarihine ışık tutacak söyleşilere ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Konusunda uzman kişilerin farklı konularda bilgiler verdiği söyleşilerde bu haftaki konu “Hititlerden Günümüze Gelen Anadolu Gelenek-Görenekleri ve Çeşitli Benzerlikler” oldu.
Düzenledikleri söyleşilerle Adanalıları bir araya getiren Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırma Merkezi bu hafta da, Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Rukiye Akdoğan’ı konuk etti. Konuşmasına Eski Anadolu Tarihini anlatımıyla başlayan Doç. Dr. Akdoğan, günümüzdeki Anadolu gelenek-görenekleriyle çeşitli benzerliklerin Hititlerden itibaren var olduğunu söyledi.
“Kayserililerin Ticarete Yatkın Olmaları 4 Bin Sene Öncesine Dayanıyor.”
Kayserililerin ticarete yatkın olmalarının 4 bin sene önceki Asur Ticaret Kolonilerinin merkezi konumunda olan Kayseri-Kaneş ile Mezopotamya arasındaki ticaret üzerine kurulu sisteme dayandığını belirten Doç. Dr. Akdoğan, Anadolu’ya yazının da bu sayede geldiğini ifade etti.
Doç. Dr. Akdoğan Konuklara Çivi Yazısı Yazdırdı.
Doç. Dr. Akdoğan, yazının icadındaki en büyük etkenin, hesap kaydının sözlü olarak tutulamaması olduğuna vurgu yaptı. Doç. Dr. Akdoğan, Anadolu topraklarında M.Ö. 2. binli yıllarda çivi yazısının kullanıldığına değinerek, konuklara çivi yazısı yazdırdı.
Doç. Dr. Akdoğan, Çorum-Hattuşa’dan ele geçen yaklaşık 25 bin çivi yazılı tabletin büyük bir kısmının okunup yayınlanması sonucunda, birçok Anadolu gelenek-görenekleri ile benzerliklerin Hititlerden itibaren günümüze ulaştığının ortaya çıktığını belirterek bu gelenek göreneklerle ilgili açıklamasına şöyle devam etti;
"Yağmur duası Hititlerden günümüze kadar süren bir uygulamadır. 6 günden fazla devam eden seremonilerden sonra dua edilmekteydi. Tanrı heykellerine katı ve sıvı kurban sunulur, törene katılanların yiyip içmeleri, tanrı heykelleri önüne geçip oynamaları gibi törenler yapılıyordu. Âşık oynayıp topaç çeviren kral çocukları, Gaziantep-Kargamış’tan ele geçen (M.Ö. 700'ler) saray duvarı kabartmalarında görülmektedir. Çorum-Hüseyinde de vazosu kabartmasında (M.Ö. 16. yy.), el ele tutuşmuş iki kadın bu topraklarda binlerce yıldır ‘halay’ çekildiğine işaret etmektedir. Bu vazoda tef ve saz çalan müzisyenler de vardır. Hititlerde evlilik günümüzdeki gibi 3 aşamadan oluşmaktaydı. İlk aşama sözlülük (Hititçesi tarant-) aşamasıdır. İkinci aşama nişanlılık (haminkant-), daha sonra erkeğin kız tarafına verdiği kuşata - (başlık) ve kızın getirdiği ivaru- denen çeyizle ve bunların kabulü ile evlilik akdi tamamlanıyordu. Evlenmek, Hititçede ‘almak’ anlamına gelen da- fiiliyle anlatılıyordu. Eskiden olduğu gibi günümüz Anadolu’sunda da, ‘almak’ fiili evlilik için kullanılmaktadır.”
adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.