İstiklal Marşı bir VASİYET’tir
“İSTİKLAL MARŞI” Milli mücadele kahramanlarının, Akif’in kalemiyle dile gelen Türk milletine bir nasihati, bir vasiyetidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ulusal marşı olan “İSTİKLAL MARŞI” sıradan bir ulusal marş değildir.
“İSTİKLAL MARŞI” Yeniden var olma mücadelesi veren bir milletin malıyla, canıyla, kanıyla erkeği, kadını ve çocukları ile birlikte yazdığı ölümsüz bir destandır.
“İSTİKLAL MARŞI” yazarı, yazım süreci ve içeriği ile de sıra dışı yaşanmışlıklara ve hadiselere damgasını vurmuştur.
“İSTİKLAL MARŞI” bir ulusal marş olmakla birlikte, büyük bir kahramanlık ile kurtuluş mücadelesi veren bir milletin. Aynı mücadelenin kahramanlarından olan şairi tarafından Cumhuriyeti kuran milli mücadele kahramanları, şehit ve gazilerin, Milletine, gelecek nesillerine, mücadele döneminde yaşananları hafızalarda her daim diri tutacak, millete ne olduğunu, kim olduğunu hatırlatacak, zorluklar karşısında cesaretlendiren, bir nasihat, bir vasiyet, yol gösterici bir rehberdir.
“Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak,
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.”
Korku bilmeyen, top’a, süngüye sinesini açarak giden bir millete, yurtta bir tek tüten ocak dahi kalsa, bayrağın düşmeyeceğini, mücadelenin devam edeceğini, Bayrağın milletin parlayan bir yıldızı olduğu öğütlüyor.
“Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!”
Semalarda dalgalanan bayrağın bir an olsun durulmasına dahi tahammül edilemezdi. O istiklalin sembolü dalgalandıkça milletin yüzünü güldürecektir.
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!”
Tarih boyunca hür yaşamış ve esarete boyun eğmemiş bir milletin, asla esarete düşmeyeceğini, bunun için bütün engelleri korkusuzca aşacağı müjdesi verilmiştir.
“Garbın âfakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?”
Her türlü zorluğun ve engellerin karşısında iman çelik bir zırh olduğu ve bu zorlukların iman ile aşılacağını bu nedenle imanımızı diri tutmak öğütlenmiştir.
“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hak'kın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”
Harici ve dahili tehlikelere karşı uyanık olmayı olası saldırılara karşı göğsümüzü siper etmemiz ve bertaraf etmemiz emrediliyor. Böylece hak’ın milleti zafere ulaştıracağının müjdesi veriliyor.
“Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.”
Bu vatan uğruna toprağın kara bağrına giren binlerce insan olduğunu daima hatırımızda tutmamız öğütlenerek, ceddimizi ve vatanın mukaddesliğini daima hafızamızda canlı tutmamız öğütleniyor.
Her ne şartta olursa olsun bu vatan toprağından asla vazgeçmememiz vasiyet ediliyor.
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”
Bu vatan toprağının cennetin bir parçası olduğu, bu cennet vatana sahip çıkmak için seve seve canlar verileceği, ölümde dahi bu toprakların altında yatmanın kıymetine işaret ediliyor. Yurt dışına özelliklede Afrika ve Ortadoğu ülkelerine gidenler gerçektende Anadolu’nun bir cennet olduğunu daha iyi idrak ederler.
“Ruhumun senden, ilâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.”
Milli mücadelenin şehitlerinin bize en büyük vasiyeti, Bu topraklara bir daha asla namerdin elinin değmemesi, düşman çizmelerinin bu topraklar üzerine ayak basmaması ve ezan sesinin dinmesi.
“O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden nâ'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.”
Bu vatan uğruna ölen şehitlerimizin ancak bu şartlarda ruhlarının huzur bulacağı, şahadetin tamamlanacağı hatırlatılıyor.
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!”
Şehit kanıyla bezenmiş şanlı bayrağımız, bu vatan toprağı üzerinde dalgalandığı takdirde ancak şahadete ulaşanların kanlarını bu millete helal edeceği. Bu vatanı canları ve kanları pahasına gelecek nesillere armağan ve emanet eden şehit ve gazilerin öğütlerine kulak verilmesi, emanetine ve vasiyetlerine sahip çıkılması halinde. Tarih boyu hür yaşamış bu milletin bayrağının gönlerden inmeyeceği, esarete düşmeyeceği ve istiklallini koruyacağının açıkça bir öğüdü ve nasihatidir “İSTİKLAL MARŞI”.
Yüce Allah CC.nün bir daha bu millete “”İSTİKLAL MARŞI” yazdırmamsını dilerken. Milli mücadelenin isimli isimsiz tüm kahramanlarını, gazilerimizi, aziz şehitlerimizi, milli mücadele kahramanı ve istiklal şairi Mehmet Akif’i rahmetle ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.
İbrahim Halil SİPAHİ
12.03.2015/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.