İstikamet üzerine olmak,
Yüce yaratıcı mükemmel bir donatım ile yaratılanların en üstünü ve yeryüzüne halife olarak insanı yaratmış. Ve bütün kâinatı insanların tasarrufuna vermiştir. Yaratıklar arasında seçkin bir yeri olan, akıl, fikir ve üstün yeteneklerle donatılan insanın yaratılışında elbette ki bir hikmet, dünyaya gelişinde bir gaye vardır.
Yaratan yüce kitabında yaratılan en üstün varlığın insan olduğunu bize bildirmekle birlikte, insanların tarağın dişleri gibi eşit olduğunu. Üstünlüğün ise, yalnızca takvada olduğunu bildirmiştir.(Hucurat:13)
Böylece, mükemmel bir plana göre yaratılan ve ahenkli bir düzen içinde işleyen kâinatta, her şeyin bir gayeye yönelik olduğunu, yeryüzünde var olan her şeyin insanın emrine ve hizmetine verildiğini görüyoruz.
Hayatımızı idame ettirmeye yarayan bütün nimetleri, mevsimine ve bölge koşullarına göre mükemmel bir ölçüde ihtiyaç miktarında kullanılmak üzere insanlığa sunulmuştur. Yeryüzünde insanlığa sunulan bütün bu hazinenin tüm insanlığa yeter miktarda olduğu da göz önüne alınarak aç gözlü olmanın bir anlamı olmaması gerektiğinin idraki içinde olmak gerekmez mi?
İnsan yaratıldığı ilk günden itibaren her çağda, elinde olanla yetinmemiş hep daha fazlasını edinme çabası ve gayreti içerisinde, daima gözü bir başkasının sahip olduğunda olmuştur.
Yaratılış gayesi, Allah?a kulluk olmaktan başka hiç bir şey olmayan insan. Yaratılışının gayesinden uzaklaşmak sureti ile her şeye fazlası ile sahip olma, her zaman ve her yerde en üstün olma gayreti içerisinde olmuştur. İşte bu hırs ile güçsüz olanı ezmeye ve onun sahip olduklarını elinden almayı ilke edinmiştir. Böylelikle yaşadığımız dünya kavgalar, savaşlar ve kargaşalar dünyası haline gelmiş, İnsanlar birbirinin canına ve malına kast etmeye başlamıştır.
Günümüzde dürüstlüğün prim yapmadığı, her şeyin kokuşmuş bir çark içinde döndüğü bu dünya düzende istikametinden ayrılmamak, insan gibi insan olmakta, insan kalabilmekte zor iştir. İnsan yaradılışı itibari ile zayıf bir varlıktır. Kolayı seçer ve farkında olmadan insanlığından her geçen gün bir parça kaybeder. Şartlar ne kadar zor olursa olsun, İnsanı insan yapan yaratılış gayesini unutmamaktır. Bu gayeye sımsıkı sarılması bütün zorlukların üstesinden gelmesine en büyük rehber olacağı unutulmamalıdır.
Bugün dünyanın dört bir yanında insanlık ayaklar altına alınıyor, Dil, din, ırk, mezhep ayrımcılığı emperyalist ve küresel güçlerin iktidar olduğu ve yaşadıkları ülkelerin dışında yer altı ve yerüstü zenginlikleri olan, zayıf ülkeler üzerinde eğemem olma yarışına girmek sureti ile. Özellikle zengin İslam devletlerinde çıkardıkları kargaşa ve iç savaşlarla bu bölgelere müdahale etme hakkını kendilerinde görerek mazlum ve güçsüz milletleri ezdiği bir dünyada yaşıyoruz. Her yeni güne insanlığa yapılan zulümle gözlerimizi açıyoruz, her gece yatağımıza girerken gün içinde yaşanan vahşetlerin hatırası ile gözlerimizi kapatıyoruz.
Özellikle Ortadoğu, Afrika ve İslam coğrafyasında gelişen insanlığın yok olduğu vahşet karşısında aciz kalmanın vicdani çöküntüsü akıl ve vicdan sahibi insanların içini kemiriyor, Filistin, Mısır, Suriye, Myanmar, Arakan, Doğu Türkistan, Afganistan, Irak, 30 yıldır ülkemizde PKK terör?ü daha birçok bölgede her gün insanlık katlediliyor. Bir yandan bu vahşet diğer yanda kuraklık, açlık ve yoksullukla kıvranan insanlar.
İşte bütün bu yaşananların başlıca sebebi yaratılış gayesini unutup, istikametten ayrılmanın acı bir neticesidir.
Oysa yaratan insanların istikamet üzere dosdoğru olmalarını emreder. İstikamet; insanların şahsiyetini oluşturan bir kavramdır, Allah?a hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Allah?ın emir ve nehiylerini yerine getirmektir; ihlâslı olmaktır. Yaratılışının gayesine uygun olarak sebat etmektir. İstikamet üzerine olmak yaratılışın gayesine göre yaşamak, kısacası hakkı ile insan olmaktır.
İbrahim Halil SİPAHİ
Araştırmacı- Yazar
23.09.2014/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.