İstifa restinde ilk raund Zarif'in

İstifa restinde ilk raund Zarif'in
Dini lider Hamaney’in de istifa kararına olumsuz bakması sonucu yaşanan geri dönüş, Dışişleri Bakanı Zarif’i, adeta “seçilmiş” bakandan “atanmış” bakan statüsüne yükseltti.

İstifa restinde ilk raund Zarif'in

Dini lider Hamaney’in de istifa kararına olumsuz bakması sonucu yaşanan geri dönüş, Dışişleri Bakanı Zarif’i, adeta “seçilmiş” bakandan “atanmış” bakan statüsüne yükseltti.

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Şubat ayının sonlarına doğru görevinden istifa ettiğini açıkladı. Üstelik bu kararını, ülkede kullanımı yasak olan Instagram’daki hesabından duyurdu. İstifa haberinden iki gün sonra Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Zarif’in istifasını kabul etmedi ve Zarif, ülkeye gelen Ermenistan heyetini karşılamak suretiyle görevine devam etti. İranlı bakan daha önce de istifa etmiş ancak Ruhani tarafından vazgeçirilmişti. Ancak bu seferki istifa açıklaması, zamanlaması ve içeriği bakımından diğerlerinden çok daha fazla anlam ve önem arz ediyor.

İran Dışişleri Bakanı’nın göreve devam etmesi, İranlı muhafazakârların yanı sıra istifayı olumlu bir gelişme olarak okuyan Tel Aviv ve Riyad’ı da üzen bir geri dönüş oldu. Zarif’in göreve devam etmesi, nükleer anlaşmanın geleceği ve İran’ın dış politikasındaki uzlaşmacı tavrın devamı açısından da hayati önem arz ediyor.

Şimdilik kazanan taraf gibi görünse de dışişleri bakanının istifa kararıyla, İran siyasi sahnesinden silinip gitme pahasına bir kumar oynadığını söylemek mümkün. Zira üzerindeki baskının arttığı bir dönemde İranlıların aktif olarak kullandığı sosyal medya hesabı üzerinden duyurulan istifa haberi; halkın, siyasi elitlerin ve şimdiye kadar pek anlaşamadığı muhafazakâr kesimin desteğini yeniden arkasına almasıyla sonuçlandı. Dini lider Hamaney’in de istifa kararına olumsuz bakması sonucu yaşanan geri dönüş, Dışişleri Bakanı Zarif’i, adeta “seçilmiş” bakandan “atanmış” bakan statüsüne yükseltti. Nükleer anlaşmanın akıbeti, ülkedeki ekonomik kriz ve Ruhani kabinesi üzerindeki baskı dikkate alındığında Zarif’in istifa kararı için aslında en doğru zamanı beklediğini söylemek mümkün. Bu manevra ile rüzgâr bir anda tersine dönmüş ve Ruhani kabinesi, göreve geldiği döneme benzer bir coşkuyu yeniden elde etmiş oldu.

Cevad Zarif’in istifa kararını doğru bir şekilde yorumlayabilmek için ülkede ve bölgede yaşanan gelişmelerin yanı sıra İran’ın siyasi tarihinde önemli bir figür olan Muhammed Musaddık dönemine değinmek gerekiyor. Zira ülkenin siyasi tarihi incelendiğinde istifa kumarını oynayan ilk devlet adamının Cevat Zarif olmadığı görülecektir. Bunun en çarpıcı örneği olarak da Musaddık döneminde yaşanan bir istifa olayı gösterilebilir. 1952 yılında Musaddık, normalde Şah tarafından atanan savaş bakanının atama yetkisinin kendisine verilmesini talep etti. Ordunun kontrolünün Savaş Bakanlığı üzerinden sağlanması nedeniyle Şah, kendisi için son derece önemli olan bakanlıkla ilgili teklifi reddetti. Şah’ın ordu üzerinde kurduğu etkiyle seçimlere müdahale ettiğini iddia eden Musaddık ise Temmuz 1952 yılında görevinden istifa etti. İran petrollerinin millileştirilmesinin sembol ismi olan Musaddık’ın istifasından sonra halk sokaklara döküldü. Özellikle petrol rafinerilerinin olduğu Âbâdân gibi bölgelerde geniş çaplı protestolar meydana geldi. Ölümlerin de yaşandığı gösteriler ülke geneline yayılarak Şah’ı iyiden iyiye endişelendirecek bir vaziyete büründü. Halkın Musaddık’a verdiği desteği gören Şah, Milli Cephe üyeleri ile görüştükten sonra Musaddık’ı yeniden başbakan olarak atadığını açıklamak zorunda kaldı. 1953 yılında CIA destekli olduğu sonradan itiraf edilen bir darbe ile görevinden azledilinceye kadar Musaddık, istifa manevrasına başvurmuş ve halkın daha güçlü desteğiyle görevine geri dönen bir siyasi isim olmuştur.

Dolayısıyla dış politikadaki maharetlerinin yanı sıra İran siyasi hafızasına da hâkim olan Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in, kamuoyunun kendisini Şah dönemi başbakanlarından Musaddık’a benzetmesini fırsata çevirdiği yorumunu yapmak hatalı olmaz. Ancak bu tür siyasi kumarların kaybettirme ihtimali de bir hayli yüksek. Muhafazakâr siyasetçi Mahmud Ahmedinejad (2005-2013) bu tür bir manevraya başvurup kaybeden bir isim. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Batı’ya ve yaptırımlara karşı başarılı bir direnç gösterse de iç politikada Dini Lider Ali Hamaney ile giriştiği iktidar mücadelesi ile kamuoyunun gündemini o dönem epey meşgul etmişti. Ahmedinejad’ın, İstihbarat Bakanı Haydar Muslehî’yi görevden almak istemesi, Hamaney’in tepkisine neden olmuştu. Görevden alınan bakan, dini lider tarafından tekrar göreve iade edilmişti. Ahmedinejad’a göre İstihbarat Bakanının görevine son vermek, Anayasada cumhurbaşkanına tanınan bir haktı ve cumhurbaşkanı bu hakkı kullanmakta serbestti. Ancak Dini Lider, iade kararının gerekçesi olarak, mevcut ülke politikasının gözden geçirilmesinin liderin sorumluluğunda olduğunu belirten İran Anayasasının 110. maddesini gösterdi. Bu durum Hamaney ve Ahmedinejad arasındaki gerilimi iyice tırmandırdı. Dini Lider’in kararını protesto eden Ahmedinejad 11 gün boyunca devlet toplantılarına katılmadı. Hamaney, Ahmedinejad’dan ya istihbarat bakanının görevine iadesini kabul etmesini ya da istifa etmesini istedi.

O dönem İran yönetiminin zirvesindeki bu iki ismin arasındaki sorun, bir bakanın görevinden alınıp alınmamasından ibaret değildi. Bu olay, İran siyasetinin bugününe yön veren bir gerilim olarak zihinlerdeki yerini aldı. Ahmedinejad 11 günlük küskünlüğün ardından istifa etmeyip görevine devam etse de gücünü arttırmaya yönelik oynadığı kumarın kaybeden tarafı olmuştu. Daha güçsüz ve etkisini kaybetmiş bir cumhurbaşkanı olarak görev süresini tamamladı.

Yukarıdaki siyasi kumarlara nazaran Cevad Zarif’in içinde bulunduğu durum belki de en karmaşık olanı. İran, Zarif önderliğinde 2015 yılında Batı ile nükleer anlaşmaya vardı. Tahran ve Batı arasında varılan anlaşmaya göre, ekonomik yaptırımlar tedrici olarak kaldırılacak, İran ekonomisi rahat bir nefes alacaktı. Anlaşma sonrası ülkeye dönen Zarif ve ekibi büyük bir coşkuyla karşılanmıştı. Halk daha o dönem Zarif’i Musaddık’a benzetmiş ve geleceğin cumhurbaşkanı olarak görmeye başlamıştı. Ancak ABD’de göreve gelen Başkan Donald Trump, İran halkının coşkusunu yarım bırakan bir karara imza atıp nükleer anlaşmadan çekildi. Yeni yaptırımların da devreye sokulmasıyla dar boğazdaki İran ekonomisini daha ağır şartlarla baş başa bıraktı.

ABD’nin anlaşmadan çekilmesiyle birlikte İran’daki muhafazakâr kanadın Ruhani kabinesi üzerindeki baskıları arttı. Muhafazakâr kanat, Ruhani ile yetinmeyip Batı ile müzakere yanlısı olan her isim ve kurumu etki altına alacak şekilde siyasi baskısını genişletti. İran siyasetinde meselelerin çözümü adına diplomasiyi son sınırına kadar kullanma konusunda öne çıkan Zarif’in, Şubat ayında Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen güvenlik konferansındaki performansı da, ülkedeki popülaritesini giderek artırdı. Zarif, İran Devrim ilkelerini dünya kamuoyuna diplomasi diliyle öyle ustaca anlatmıştı ki ülkedeki muhafazakâr kesimin bile övgüsünü kazanmıştı. Zarif, halktaki isyan potansiyelini ve halkın kendisine olan teveccühü lehine çevirmek için en doğru zamanı kolladı ve istifasını açıkladı.

Tecrübeli diplomat, bu istifanın daha önce de olduğu gibi Ruhani ve Dini Lider tarafından kabul edilmeyeceğinin farkındaydı. Zira bu dönemde böyle bir istifa, İran politikası açısından kazanç değil kayıp anlamına gelmekteydi. İstifa mesajı sosyal medyada hızla yayılırken Tahran borsası hızlı bir düşüş yaşadı ve 150 milletvekili Cumhurbaşkanı Ruhani’ye gönderdikleri mektupta, istifayı kesinlikle kabul etmemesi gerektiğini belirttiler. Ruhani ise Zarif’i istifadan vazgeçirmeye çalışarak bunun ulusal çıkarlarla bağdaşmayan bir durum olduğunu vurguladı.

Muhafazakâr kanadın önemli askeri ve siyasi figürlerinden General Kasım Süleymani bile Zarif’in istifasına karşı çıkarak “kendisini her zaman Dini Lider tarafından desteklenen biri olarak gördüğünü” belirtti. Tüm bunların üzerine en önemli ve beklenen destek ise elbette Dini Lider Ali Hamaney’den geldi. Hamaney, istifayı “zamansız ve faydasız” olarak niteleyerek Zarif’in görevine devam etmesi gerektiğini belirtti. Bu durum, Zarif’e, muhafazakâr kesime karşı daha güçlü ve daha korunaklı bir şekilde görevine devam etme fırsatı sundu. Zarif’in göreve devam etmesi, muhafazakârların hoşuna gitmese de Hamaney’in bu kararını sessizce kabul etmekten başka çareleri yok. Bazı muhafazakârlara göre ise Dini Lider Hamaney, Zarif’in halkın gözündeki değerinin farkında ve istifa olayını büyüterek Zarif’i daha da meşhur etmek niyetinde değil.

İran Dışişleri Bakanı’nın göreve devam etmesi, İranlı muhafazakârların yanı sıra istifayı olumlu bir gelişme olarak okuyan Tel Aviv ve Riyad’ı da üzen bir geri dönüş oldu. Zarif’in göreve devam etmesi, nükleer anlaşmanın geleceği ve İran’ın dış politikasındaki uzlaşmacı tavrın devamı açısından da hayati önem arz ediyor. Trump, bölgedeki gerilimi tırmandırdığı sürece İran’daki ekonomik sıkıntılar da devam edecek. Bu siyasi atmosferde İran’ın anlaşmaya bağlı kalması ve ekonomik dar boğazdan kurtulması adına Zarif’in AB ile olan iyi ilişkileri, İran halkı için hâlâ bir umut. AB’nin İran’la ticareti devam ettirebilmek için alternatif bir ödeme sistemi kurmaya çalışması, Cevad Zarif’in girişimleriyle devam ediyor ve bu, İran’ın ekonomik olarak hayatta kalması adına önemli. Üstelik bu girişimin mimarlarından Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi İtalyan diplomat Federica Mogherini gibi başarılı isimlerin de görev sürelerinin yakında sona erecek olması, Zarif’i, İran ekonomisini ayakta tutma yolunda daha da mühim bir konuma yükseltiyor.

Zarif’in göreve devam etmesini anlamlı kılan başka bir neden de ABD’nin bölgeye yönelik benimsediği savaş politikalarına diplomatik bir dille cevap vermesi. Zira İranlı diplomatın bazı Batı ülkeleri başta olmak üzere özellikle AB ile olan iyi ilişkileri, İran’a yönelik askeri bir planı ihtimal dâhilinde tutan ABD’yi dengelemek adına kritik bir mesele. Ruhani kabinesi ve Zarif, Trump’ın savaş planlarına direnmeyi başarırsa bu durum önümüzdeki dönem ABD iç politikası için iyi bir ders olacak. Zira gelecek seçimlerde ABD’de demokratların yeniden göreve gelmesi ihtimali, -bugün yaşananlar dikkate alınarak- nükleer anlaşmanın kaldığı yerden devam etmesine imkân sağlayabilir.

Nihayetinde, son günlerin tartışma konusu olan Cevad Zarif’in istifa açıklamasının, iç ve dış politikaya bakan birçok yönü var. İran’ın Batıya karşı güçlü bir diplomatik dille savunulması gerektiğini düşünen Zarif, bunu başarıyla gerçekleştirmek için müesses nizamın ve halkın kendisini koruma altına almasını istedi. Bunu sağlamak için de İran siyasi tarihinde örneklerine rastlanan bir “istifa kumarı” oynadı. Bu istifa, Esed’in sürpriz Tahran ziyaretinden Zarif’in haberdar edilmemesinden çok daha fazla anlamlar içeriyor. Zarif, şimdilik kazanan taraf gibi görünse de siyaset sahnesinin sürprizlerle dolu olduğunu unutmamak gerek. Özellikle İran’da.

[Doktora çalışmalarını Fars dili ve edebiyatı alanında sürdüren İran uzmanı Cemalettin Taşken İran’ın iç ve dış politikasına ilişkin analizler kaleme almaktadır]

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.