İslam kültüründe muharrem...

İslam kültüründe muharrem...
   Muharrem ayı dinimiz açısından önem arz eden zaman dilimlerinden biridir. Takdir-i ilahi bu aya zikre değer pek çok hadiseyi sığdırmış...

 

 

 

Muharrem ayı dinimiz açısından önem arz eden zaman dilimlerinden biridir. Takdir-i ilahi bu aya zikre değer pek çok hadiseyi sığdırmış ve bunların hatırına saygı duyulmasını istemiştir.

 

Muharrem, hicri yılın da ilk ayıdır. Savaşmanın yasak olduğu haram aylardan biridir. Allah Teala haram aylara saygı gösterilmesini istemiş (Maide, 2.) ve bu aylarda savaşmanın büyük günah olduğunu bildirmiştir. (Bakara, 217.)

 

Rivayetlerden anlaşıldığına göre, haram aylarla ilgili hükümler Hz. İbrahim zamanında konulmuş olup hac ibadetiyle ilişkilidir. Haram aylar zilkade, zilhicce, muharrem ve recep aylarıdır. Recep ayı dışındakiler birbiri ardınca gelir. Hac günlerini de içeren bu üç ay geçmişte hac mevsimi olarak değerlendirilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, muharrem ayı -bir bakıma- hac mevsiminin son ayıdır. Bu aylarda savaşmanın yasak oluşu da büyük ölçüde hac ibadetinin huzur ve güven içinde eda edilmesini sağlamak içindir. Haram aylarla ilgili ayetlerde hac ibadetine de değinilmiş, konuyla ilgili hükümlerin insanların iyiliği için konulduğu vurgulanmıştır.

 

?Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah?ı inkâr etmek, Mescid-i Haram?ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. (?)? (Bakara, 217.)

 

?Ey iman edenler! Allah?ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab?lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâbe?ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. (?)? (Maide, 2.)

 

?Allah, Kâbe?yi, o saygıya layık evi, haram ayı, hac kurbanını ve (kurbanın boynuna asılan) gerdanlıkları (maddi ve manevi yönlerden) insanların belini doğrultmaya sebep kıldı. (?)? (Maide, 97.)

 

Peygamber Efendimiz, muharrem ayını ?Allah?ın ayı? olarak nitelendirmiş ve ramazan orucundan sonra en faziletli orucun muharrem ayında tutulan oruç olduğunu bildirmiştir. (Müslim, ?Sıyam?, 202-203.)

 

Muharrem ayı, içerisinde müstesna günlerden biri olan aşure gününü de barındırır. Aşure, muharrem ayının onuncu günüdür. İsmini Arapça on manasına gelen ?aşera? kelimesinden almıştır. Dilimizde, bugün pişirilip dağıtılan tatlıya ad olarak ?aşure? şeklinde telaffuzu yaygındır. Tarihte bugün, insanlık ve İslam tarihi açısından önem taşıyan bazı olaylar meydana gelmiştir. Rivayetlere göre Hz. İbrahim aşure günü dünyaya gelmiş, Hz. Musa ve kavmi Firavun?un zulmünden bugünde kurtulmuş, Hz. Nuh?un gemisi Cûdi dağına aşure günü oturmuştur? Bu özellikleri bakımından aşure bir sevinç, mutluluk ve kutlama günüdür. Nitekim Hz. Aişe?den nakledilen bir rivayette, cahiliye döneminde Kureyşlilerin aşure gününü kutladıklarından; Kâbe?nin örtüsünü değiştirip oruç tuttuklarından bahsedilmektedir. (Müsned, VI, 244.)

 

Muharrem ayı ve aşure günü, ehlikitap olan Hristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılmıştır. Nitekim Peygamberimiz Medine?ye geldiği zaman Yahudilerin aşure orucu tuttuklarını görmüş, kendilerine bu orucu niçin tuttuklarını sormuş. Onlar, ?bugün hayırlı bir gündür, bugünde Allah İsrail oğullarını düşmanlarından kurtardı. Musa (a.s.) bugünde oruç tuttu? cevabını vermişlerdir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, ?biz Musa?ya sizden daha evla ve layığız? demiş, aşure orucunu tutmuş ve ashabına da tutmalarını emretmiştir. (İbn Mace, ?Sıyam?, 41.)

 

Bi?setten önce birkaç kere aşure orucu tutan Hz. Peygamber, hicretten sonra da birkaç kere aşure orucu tutmuş, diğer Müslümanların da tutmasını istemiştir. (Buhari, ?Savm?, 69.) Ramazan orucu farz kılınınca aşure orucu bir yükümlülük olmaktan çıkarılmakla birlikte tutulması tavsiye edilmiş ve sünnet kabul edilerek tutula gelmiştir.

 

Hz. Peygamber sadece aşure gününde değil bir önceki ve bir sonraki günlerde de oruç tutulmasını öğütlemiştir. (Buhari, ?Savm?, 69.) İslam âlimleri de, bugünü oruçlu geçiren Yahudilere benzememek için, aşure orucunun önceki veya sonraki günle birlikte tutulmasının uygun olacağını bildirmiştir.

 

Bu mübarek günde, acısı Müslümanların gönlünden hiçbir zaman çıkmayan müessif bir olay da yaşanmıştır: Kerbela?

 

Cinayet ve zulüm her zaman kötüdür. Ancak kutsal bir günde işlenmişse acısı kat kat artar? Hele Hz. Peygamber?in ?ehlibeytine? karşı yapılmış ve insanlık tarihinde eşine az rastlanan türden ise?

 

Hz. Peygamber?in torunu Hz. Hüseyin ve birçok aile ferdi 10 Muharrem 61 (10 Ekim 680) tarihinde Kerbela?da hunharca şehit edilmiştir. Bu acıyı paylaşmak üzere Arap, Fars ve Türk edebiyatında pek çok manzum ve mensur eser kaleme alınmıştır.

 

Kerbela, eskiden hacılarımızın da uğrak yerlerinden birisiydi. Hacılarımız önce buraya uğrar, Âl-i abâ sevgisini tazeler; sonra Harem-i Şerif?e giderlerdi. Günümüzde ise Kerbela bir başka kederle mahzun. İnşallah tekrar Müslümanların uğradığı, ehlibeyti ziyaret edip acısını paylaştığı günlere kavuşur.

 

Bu mübarek ay vesilesiyle kutsal zaman ve mekânlara saygımızı tazelemeliyiz. Muharrem ayı ve aşure gününde meydana gelen hayırlı hadiseler hatırına Yüce Rabbimize kulluk ve şükrümüzü arttırmalıyız. Kerbela?da meydana gelen zulmü de hatırdan çıkarmamalıyız ki bir daha hiç kimse böyle bir zulüm yapmaya cesaret edemesin.

 

Zalimlerin ve zulmün içimizi kin ve nefretle doldurmasına ve kirletmesine de izin vermeyelim. Zalimin zulmü varsa mazlumun da ?Âh?ı var. İçimizdeki Allah (c.c.), Peygamber (s.a.s.) ve ehlibeyt sevgisi, nefret, kin ve zulmü yok etmeye kadirdir.

 

Hak gelince batıl yok olmaya mahkûmdur.

 

 

Prof. Dr. Himmet Konur

DİB Dergisi

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.