İNSAN HAKLARI AÇISINDAN 2011 YILI KISA DEĞERLENDİRMESİ
Bugün, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi?nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 63. yıldönümü.
Evrensel Bildirge, Birleşmiş Milletler?in kurulmasından üç yıl sonra, 10 Aralık 1948 yılında kabul edilmiş böylece insanlık, çağdaş dünyanın en temel insan hakları belgesine kavuşmuştur.
Evrensel Bildirgenin kabulünden yaklaşık bir yıl sonra; 27.Mayıs.1949 tarihinde 7217 Sayılı Resmi Gazetede, 6 Nisan 1949 tarihli bir Bakanlar Kurulu Kararı (BKK) yayımlanmıştır. Bu BKK? na göre;
?İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin Resmi Gazete ile yayınlanması, yayından sonra okullarda ve diğer eğitim müesseselerinde okutulması, yorumlanması ve bu beyanname hakkında radyo ve gazetelerde münasip neşriyatta bulunulması? kararlaştırılmıştır.
2011 yılında NATO?nun yeni strateji belgesi ve ülkemizde konuşlandırılması planlanan füze kalkanı sistemi dünyanın tekrar soğuk savaşla birlikte sıcak savaşlara gebe bir konumda olduğunu da göstermiştir. Güvenlik eksenli politikaların hak ve özgürlükleri kısıtlamaya çalışması dünyadaki militarist ve otoriter yönetim anlayışlarını güçlendirmiştir.
Uluslararası sermayenin küreselleşme politikalarının yol açtığı ağır ekonomik kriz tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Bu nedenle 2011 yılında dünya halkları derinleşen işsizlik, açlık ve yoksulluk birlikte artan yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve nefret söyleminin öne çıktığı hak ihlallerine maruz kalmıştır.
2011 yılında Türkiye de insan hakları ihlallerine, verilerinin güvenilirliği dünyaca kabul görmüş, Türkiye İnsan Hakları Vakfının verileri üzerinden bakıldığında; Kürt Sorunu?nun Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi genel sorununun en önemli halkası olmayı sürdürdüğü görülmektedir. Diyalog ve çözüm süreçlerinde yaşanan tıkanma, şiddet ve çatışma ortamının tırmanmasına dolayısıyla da yaşam hakkı ihlallerinde kaygı verici bir artışa yola açmıştır. Bunun yanı sıra işkence yasağı ihlalleri, özel yetkili mahkemeler, kamuoyunu yakından meşgul eden çeşitli davalardaki adil yargılanma hakkı ihlalleri, keyfi ve uzun süren tutuklamalar, düşünce ve ifade özgürlüğü, tutuklu gazeteciler, cezaevlerinde ölümler, vicdani ret, kadına yönelik şiddet, çevre ve ekoloji sorunları, ekonomik ve sosyal haklardaki kayıplar, toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler gibi başlıkların 2011 yılında öne çıktığını görülmektedir.
2011 yılında Türkiye?de yaşanan en önemli hak ihlalleri maalesef düşünce ve ifade ile örgütlenme özgürlüğünü kullanmak isteyen kişilere yönelik gerçekleşmiştir. Bilindiği gibi söz konusu her iki hak da çoğulcu demokrasilerin olmazsa olmaz koşuludur, tüm hak ve özgürlük arayışlarının ilk adımıdır. Zira ifade edilemeyen ve örgütlenmeyen hiçbir görüşün yaşam bulma ya da eksiklikleri giderme şansı yoktur.
2011 yılında insan hakları açısından ayırt edici bir başka nokta ise Özel Yetkili ve Görevli Ağır Ceza Mahkemeleri?nin hukuka aykırı uygulamaları olmuştur. Başka bir deyişle 2011 de adil yargılanma hakkı ihlalleri artarak devam etmiştir. Gerek bu mahkemeler gerekse özel yetkili savcılıklar eliyle yürütülen birçok soruşturmayla toplumsal muhalefetin tüm kesimleri üzerinde korku bulutları oluşturulmuştur. Yargı yoluyla cezalandırma Türkiye?de artık sistematik bir yöntem haline gelmiştir
1 Ocak - 28 Kasım 2011 tarihleri arasında çıkan çatışmalarda, toplam 330 kişi yaşamını yitirmiş, 284 kişi de yaralanmıştır. Ölümlerin 273?ü ve yaralanmaların 243?ü çatışmaların hız kazandığı 2 Temmuz 2011 tarihinden bu yana yaşanmıştır.
Güvenlik güçlerinin şiddeti sonucu ölümler 2011?de de devam etmiştir. Yılın başından 28 Kasım 2011 tarihine kadar yargısız infaz, dur ihtarı ve rastgele ateş açma sonucu 19 kişi yaşamını yitirmiştir. Aynı dönemde 9 faili meçhul cinayet işlenmiş, 1 kişi gözaltında kaybolmuştur. Cezaevlerinde 35 kişi, gözaltı merkezlerinde ise 4 kişi yaşamını yitirmiştir.
2011 yılında da ?işkenceye sıfır tolerans? söylemi lafta kalmaya devam etmiştir. Kasım ayı sonuna kadar işkence ve kötü muamele gördüğü gerekçesiyle TİHV?e başvuru yapan kişi sayısı 473?tür. 207 kişi aynı yıl içinde işkence gördüğünü belirtmiştir. Resmi kayıtlı mekânlar dışındaki yerlerde (sokakta, araçlarda, toplantı ve gösterilere müdahale sırasında) İşkence ve kötü muamele uygulamalarının sıklığı artmakta, cezasızlık işkenceyi teşvik etmektedir. Hala işkence yapanlara resen dava açılmıyor, açılan davalar da çok uzun sürüyor, beraat ya da en asgari cezalar ile sonuçlanıyor. Kaldı ki mevcut mevzuatımızda da hala ?zamanaşımı? gibi mutlak yasak anlayışıyla bağdaşmayan pek çok düzenleme bulunuyor. Öte yandan askeri ceza ve disiplin evleri de yoğun işkence ve kötü muamele iddialarına karşın hala her türlü denetimden uzak kapalı bir kutu durumunda. Buralarda yaşanan işkence ve kötü muamele olayları hakkında ancak bir ölüm gerçekleştiğinde kamuoyunun bilgisi olabiliyor.
2011 yılında toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yönelik yine ciddi müdahaleler olmuştur. Müdahaleler sonucu 6 kişi yaşamını yitirmiş, 271 kişi yaralanmıştır. Güvenlik görevlilerinin aşırı ve orantısız güç kullanımında kimyasal aparatlar ( biber gazı ) önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim ölüm olaylarının tamamı gazın etkisi ya da gaz bombası kapsülünün isabet etmesi sonucu gerçekleşmiştir. Ayrıca bu tür müdahaleler sırasında 2604 kişi gözaltına alınmış, 418 kişi tutuklanmıştır.
2011 yılında cezaevlerinde tutulan mahpusların sayısı artmaya devam etmiştir. 30 Nisan 2011 itibariyle bu rakam 124.074?e ulaşmıştır. Mahpusların 53.796?sı tutuklu, 70.278?i hükümlüdür. Çocuk mahpusların sayısı 2290?dır. Bunların 2072?si tutuklu, 218?i hükümlüdür. Yetişkin mahpuslarda tutuklu oranı %42.4 iken, çocuk mahpuslarda tutuklu oranı %90.4?tür. Tutuklama oranının yüksekliği baskıcı bir tutuklama rejimi olduğunu göstermektedir. Cezaevlerinde 135 mahpus ağır hastalıkları nedeni ile tahliye edilmeyi beklemekte, ancak tahliye edilmemektedir.
Basın Özgürlüğü alanında yaşanan ihlaller 2011?de daha da artmıştır. Halen tutuklu olan gazeteci sayısı 71?dir. Yayını durdurulan gazete ve dergi sayısı ise TİHV tespitlerine göre 7?dir. Erişime engellenen web sitesi ise sayısı 15506?dır.
2011 yılında ifade özgürlüğü kapsamında 322 kişiye 673 yıl 3 ay 20 gün hapis cezası verilmiş, 57 kişi ise 225.196 TL tutarında para cezasına mahkûm edilmiştir
Ceza Muhakemesi Kanunu?ndaki kolay tutuklama sebeplerinin varlığı, gizli tanıklıkla ilgili hükümler, telefon dinleme ve teknik takip uygulamaları, düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki engeller ve adli kolluğun bulunmayışı adil yargılanma hakkı önündeki önemli engeller olarak sıralanabilir. Bu bağlamda Ergenekon, KCK ve Hopa olayları vb soruşturmalarda yaşanan gözaltı ve tutuklamalar kitlesel bir boyut kazanmıştır. Örneğin KCK soruşturmaları kapsamında 14.04.2009 ile 28.11.2011 tarihleri arasında toplam 4.195 kişi gözaltına alınırken 1833 kişi tutuklanmıştır. Bu kapsam da sadece 2011 yılında gerçekleşen gözaltı sayısı 2.313, tutuklanan kişi sayısı ise 942 olmuştur.
Türkiye kadına yönelik ayrımcılık ve şiddetin çok yoğun olduğu bir ülke olma özelliğini korumaktadır. 2011 yılında her gün ortalama 3 kadın öldürülmüştür.
İşyerlerinde sağlık ve iş güvenliği açısından etkin denetim mekanizmalarının işletilememesi nedeniyle her geçen gün iş kazaları ve meslek hastalıkları artmakta işçilerin sağlıklı yaşam hakları ellerinden alınmaktadır. 2011 yılının ilk 11 ayında gerçekleşen iş kazaları sonucunda 506 işçi yaşamını yitirirken 2818 işçi de yaralanmıştır.?
Ülkemizde artarak devam eden hukuk güvenliği sorunu 2011 yılında da maalesef artarak devam etmiştir. Yurttaşların çok büyük bir çoğunluğu, başına gelebilecek herhangi bir hak ihlalinde hukuk güvencesi altında olduğu duygusundan yoksundur.
Türkiye gibi parlamenter demokrasiyle yönetildiğini ifade eden ülkelerde, son sözün ulusal iradenin yansıması olan parlamentonun söylemesi gerekirken, yasalar liderlerin iki dudağının arasından çıkar hale gelmiştir. Bu gelecek için de kaygı vericidir.
2011 yılında da; ne yazı ki Evrensel Bildirge?de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hala kurulamamıştır. İnsanların ırkından, renginden, cinsinden, cinsel yöneliminden, dilinden, din ve mezhebinden, etnik kimliğinden, siyasi-vicdani ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri, dünya çapında ve ülkemizde yeterli koruma bulamamaktadır.
İnsan Haklar Evrensel Bildirgesindeki hak ve özgürlükler hala bir özlem olarak durmaktadır.
Adana Barosu İnsan Hakları Komisyonu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.