İHL'nin devlet-millet bütünleşmesine ve toplumsal barışa olan katkısı....
?İmam-Hatip okullarımızın devlet-millet bütünleşmesine ve toplumsal barışa olan katkısı göz ardı edilemez??
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İstanbul?da "Kuruluşunun 100. Yılında İmam Hatip Liseleri Uluslararası Sempozyumu"nun açılış programına katıldı.
Yıldız Teknik Üniversitesi Kampüsü içerisinde yer alan 2010 Avrupa Kültür Başkenti Kongre ve Kültür Merkezi'nde, Değerler Eğitimi Merkezi?nin katkılarıyla Ensar Vakfı, Önder, İlim Yayma Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti ve Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı?nın ortaklaşa düzenlediği ve iki gün boyunca İmam Hatip Liselerinin, çağdaş eğitim sistemi içerisinde dünü, bugünü ve yarınının tartışılacağı sempozyumun açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, imam-hatip okullarının geçmişten bugüne ortaya koyduğu kültürel sermaye, gündelik hayatın akışına müdahil olarak takdim ettiği insan tipolojisi ve ülkenin dini gerçekliğinin inşasında söze dâhil olan nitelikli özellikleriyle herkesin gurur kaynağı olduğunu kaydetti.
Ülkenin zor ve sıkıntılı dönemlerinde imam-hatip okullarının açılması için emek veren, gayret gösteren, fedakarlıkta bulunan herkesi minnet ve şükran ile anarak söze başlayan Başkan Görmez, ?Artık İmam Hatip okulları gerek kurumsal yapısı gerekse ürettiği insan malzemesi açısından ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok akademik araştırmanın konusu olarak revaçtadır. Gördüğü ilgi giderek merak konusu olmaya başlamıştır. Hatta bu okullarımız artık sadece bir araştırma nesnesi olarak ele alınmamakta, dünyanın pek çok yerinde, İslam?la sahici ve bütünlüklü ilişkiler kurmak isteyen Müslüman toplumlar nezdinde de birer model olarak görülmekte ve pek çok kardeşimiz hiçbir şekilde aşırılığa prim vermeyen, ifrat ve tefrit bataklığına düşmemeyi başaran bu güzide kurumlarımızın müfredatına ilgi duymakta, kurumsal yapı ve işleyiş mekanizmalarını öğrenmek için de heyetler halinde ülkemizi ziyaret etmektedirler.? dedi.
?Sorunlu ve bir o kadar da çalkantılı sayılabilecek sosyo-politik süreçlerde memleketin yeni rotasının hatta kalıcı istikametinin ne olacağı konusundaki arayış ve önalış süreçlerinde imam-hatip okullarını kuran kıymetli insanların ümmetin derin vicdanına tercüman olarak artık tamamıyla bizim saydığımız bu muhteşem ilim ve kültür yuvalarını bizlere armağan etmişlerdir.? diyen Başkan Görmez?in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle;
?İmam Hatip Okulları, Müslüman halkımızın kendi geleceğine yönelik sistematik kaygılarının bir tezahürü olarak ortaya çıkmıştır??
Modern Cumhuriyet?in kuruluş yıllarına ilişkin bilgi ve kayıtlar, söz konusu dönemlerin önemli ölçüde bir istikamet belirleme çabası içinde geçtiğini göstermektedir. Kendine özgü batılılaşma mecramız, önümüze en az onun kadar etkili bir laiklik ve dünyevileşme programları koymuştur. Dini hayatın geçmişten gelen bir süreklilik içinde mi yoksa yeni bir düzenleme içinde mi yapılandırılacağı konusu hala bir sorun olmaya devam etmektedir. İmam Hatip Okulları böyle bir hengâme içinde hem sistem içi kaygı ve beklentiler hem de genel Müslüman halkımızın kendi geleceğine yönelik sistematik kaygılarının bir tezahürü olarak ortaya çıkmıştır. Eğer mevcut hissiyatı formüle etmek gerekirse zannımca bu durum devletin derin kaygılarıyla halkın panik beklentileri arasında şekillenen bir uzlaşı sonunda gerçekleşmiştir. Bu uzlaşının belli başlı parametreleri tarihçilerimizin, sosyal analistlerimizin kayıtlarında ciddi bir yer tutmaktadır. Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki imam-hatip okulları hangi gerekçeler toplamının ürünü olursa olsun toplumsal hissiyat ağırlığını koymayı başarmış ve bugün bu okullarımız atlattığı onlarca badire içinde milletimizin bir iftihar tablosu olarak yerini almıştır.
?Milletimizin imam-hatip okulları üzerinde oluşan hissiyatı o kadar güçlüdür ki, bu okulların her harcında milletimiz pay sahibidir??
Gelinen noktada imam-hatip liselerinin dini hayattaki yeri, rol ve katkıları asla küçümsenemez. Bu okullar sayesinde dini hassasiyeti yüksek toplumla kendi arasına mesafe koymayı bir itiyat haline getirme çabası içinde olan devlet arasındaki buzlar erimiş, resmi okul sistemine karşı bir tür kayıtsızlık içinde olan halkımızın bu yöndeki tedirginlikleri giderilmeye başlanmıştır. Hüzünlü, sıkıntılı ve bir daha yaşanması asla istenmeyen çalkantılı batılılaşma evremiz belki bir başka şekilde yaşanabilirdi. Şimdi bu hikâye içinde kaybolmak yerine imam-hatip okullarının devlet ve milletin kaynaşması adına ortaya koyduğu ihtiyatlı iyimserlik damarını sevgiyle hatırlamamız gerekir. Hiç kuşkusuz imam-hatip okulları da birer devlet kurumudur; ancak bu okullar üzerinden oluşan hissiyat o kadar güçlüdür ki, halkımız bu okulların hemen her harcında pay sahibidir. Yapan, inşa eden, donatan, öğrencisini gönderen mütedeyyin halkımızdır ve devletten her zaman alacaklı olacak şekilde kurumlarını da, evlatlarını da devlete teslim etmiştir. İmam-hatiplerin yaşaması şartıyla hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan halkımız, bu okullardan mezun olan gençlerimizin, camide, mihrapta, kürsüde ve sokaktaki varlığından her zaman gurur duymuştur. Bugün artık yüzlerce imam-hatip okulundan, mekânsal çeşitlilik içinde ülkemizin hemen her yanına serpiştirilmiş gurur abidelerimizden söz edebiliriz. Bütün bu resim Türkiye?nin şerefidir, Türkiye?nin şansı ve sonucudur.
?İmam-Hatip okullarının tedrisatının yeni bir değerlendirmesini yapmak aciliyet kesp etmektedir??
Gelinen bu noktada kuruluş hissiyatı içinde şekillenen tedrisatın yeni bir değerlendirmesini yapmak aciliyet kesp etmektedir. Değişik korku ve kaygıların, tedirgin bekleyişler içinde dile getirilen beklentilerin karşılanması amacıyla konjonktüre uygun bir hesaplılık içinde şekillenen yapılanmanın üzerinden bugün bir hayli zaman geçmiştir. Kapatmalar, yeniden düzenlemeler, aşağılamalar, dışlamalar, önünü kesmeler? Evet, bütün bunlar hiçbirimizin yabancı olmadığı müdahalelerin birer sonucu olarak zihinlerimizde yer tutmuştur. Bu nedenle konuşmamın başında panik, beklenti ve arayışlardan söz ettim. Farklı zaman dilimlerinin gündelik hayatı muhasara altına alan etkileri içinde birkaç inanmış adamın samimi çabalarıyla ortaya çıkan ve artık günümüzde kelimenin tam anlamıyla birer güçlü fenomene dönüşen bu okullarımızı artık yeni zamanların ölçülerini, talep ve beklentilerini esas alarak bir kere daha düşünmeli ve bir yol tutturmaya çalışmalıyız.
?Bugün imam-hatipleri yeniden düşünürken, dünün iman ve heyecanına bihakkın sadık kalarak yeni sorularla yüzleşme cesaretinden vazgeçmemeliyiz??
Diyanet İşleri Başkanlığımızın oldukça çeşitlenmiş hizmet ünitelerinin hemen her birinden imam-hatipli gençlerimiz vazgeçilmez insan kaynaklarımızı oluşturmaktadır. Biz sadece camilerde, mescitlerde cemaatin önüne geçip imamlık yapmakla sınırlı bir görev tanımıyla hizmet sunmuyoruz. Mihrap kadar irşat da dini hayatımızın bütünlüklü bir icraya dönüşmesi için gereklidir. Dini rehberlik alanlarımız hızla çoğalıyor. Artık kendimizi her yerde bulunmak zorunda hissediyor, toplumun kılcallarına varıncaya kadar görev ve sorumluluk içinde gayret etmek istiyoruz. Toplum hızla değişiyor. Esasen bu yeni bir durum da değil. Değişmek toplumun doğasında var ve biz tüm hizmet birimlerimizle yeni gelişen yapıları dikkate alan bir hassasiyet içinde faaliyetlerimizi temellendirmemiz, güçlendirip seferber etmemiz gerekir. Bu doğrultuda bizim en önemli kaynağımız imam-hatip mezunu gençlerimiz olacaktır.
?İmam Hatip okulları milletimizin kendi tarihine, kültürüne, medeniyetine, kimliğine bağlı olarak tarih sahnesinde süreklilik kazanmasındaki olumlu katkıları asla inkar edilemez.??
İmam hatip okullarının tarihimize, kültürümüze, halkımıza, milletimize kattığı değerleri göz ardı edemeyiz. Milletimizin dini ve manevi hayatına kattığı değer inkâr edilemez. Bu okullarımızın devlet-millet bütünleşmesine, toplumsal barışa olan katkısı asla ihmal edilmemelidir. Bu topraklarda din-hayat, din-bilim, akıl-vahiy ilişkisi noktasında eğitim sistemimize çok önemli katkıları olmuştur. Bu topraklarda milletimizin kendi tarihine, kültürüne, medeniyetine, kimliğine bağlı olarak tarih sahnesinde süreklilik kazanmasında olumlu katkıları asla ihmal edilmemelidir. Yurtdışındaki millet varlığımızın asimilasyona uğramaması noktasında bu müesseselerimizin Diyanet İşleri Başkanlığımızla birlikte yaptığı katkılar unutulamaz. Gönül coğrafyamızla, İslam dünyasıyla olan ilişkilerimizi kurmakta bu okullar ve mezunları önemli köprüler kurmuşlardır.
Bu durumda önümüzde duran temel mesele devasa sorunlarıyla bizi kuşatma altına alan mevzuları karşılama kapasitemizin ne durumda olduğudur. Gerçekten de yeni zamanların diline bigâne kaldığımızda, toplumumuzu bir yüzyıl öncesinin kalıpları içinde okumaya devam ettiğimizde, toplumun gidişatını görmezlikten gelen bir havaya girdiğimizde gerçekliğin asıl hızını kaçırmış olmaktayız.
Kişisel düşüncem bugün imam-hatipleri yeniden düşünürken, dünün iman ve heyecanına bihakkın sadık kalarak yeni sorularla yüzleşme cesaretinden vazgeçmemek, yılmamak ve bu yeni, olası, mümkün beklentiler karşısında hangi müfredatla, hangi stratejilerle, hangi dille cevap vereceğimize karar vermemiz gerekmektedir. Bu beklentiler içinde dünyanın her yanında bizden destek isteyen, bizim kurumsal rehberliğimize ihtiyaç duyan kardeşlerimizin taleplerini de eklemek gerekir. Asya?dan Avrupa?ya Afrika?dan Avustralya?ya kadar hemen her coğrafyada Müslüman kardeşlerimizin bize atfettiği rol heyecan vericidir. Ancak bu rolü karşılayacak nitelikli insan ihtiyacını yetiştirmemiz, tahkim etmemiz gerekir.
?Modern zamanların dil ve ahvalini yakalayacak yeni terkiplere, yeni keşiflere, yeni arayışlara ihtiyacımız var??
Toplumlar farklı mülahazalarla tarih içinde yön değiştirebilir, Kusurlu yönelimlerle kendi geçmişlerinden vazgeçmek gibi ekstrem tercihlere yönelebilirler. Ancak bilinen o ki bütün bu savrulmalar, sarsıntılı yol alışlar sonunda kimliğin asıl köklerine dönmeye engel olamamaktadır. Yeni bir asra, yeni bir dünyaya intibak sorunu, özgüvenini yitirmiş, maddi varlıklarının çoğunu cephelerde kaybetmiş bir toplum için bir noktaya kadar tolere edilebilir. Ancak şimdi hepimiz yeni ufukların eşiğindeyiz. Kadınlarımızla, erkeklerimizle, çocuklarımız ve gençlerimizle, modern zamanların gramerini, dil ve ahvalini yakalayacak yeni terkiplere, yeni keşiflere, yeni arayışlara ihtiyacımız var. Dünyanın bizden beklediği, vatandaşlarımızın bize yüklediği sorumluluklara bakıldığında yapılması gereken açıktır. Artık var gücümüzle kurumlarımızı gözden geçirmeli, ihtiyaç analizlerimizi daha soğukkanlı bir şekilde ortaya koymalı ve Din-i Mübin-i İslam?ın yüksek gereklilikleri için başta imam-hatip okullarımız olmak üzere her düzeyde neler yapmamız gerekiyorsa bütün bunları yerine getirecek bir duruş ve ahlak içinde meseleye el atmalıyız.
?İmam hatip nesli, ülkemizde ve bütün bir gönül coğrafyamızda bir numune-i imtisal olarak insanımıza rehberlik etmiştir??
Artık insan yetiştirme mekanizmalarımızı, düzeneklerimizi, düzenlerimizi yeniden konuşmak ve ele almak durumundayız. Farklı epistemolojiler, paradigma ve zihniyet yapıları içinde şekillenen insan çeşitliliğimizin birbirine karşıt, birbiriyle çatışmaya açık bir evrenler içinde konuşlanmasına bu toplumun tahammülü kalmamıştır. Muhatap olduğumuz insanın kalitesi hiç kuşkusuz üzerine emek verilmesi gereken bir eğitim sürecinin sonucudur. O halde, eğitim, istihdam, ihtiyaç ve yeterlilik gibi konuları derin bir kavrayışla yeni bir müzakereye tabi tutmalı ve yaşadığımız sorunların halledilmesinde öteden beri güven duyduğumuz imam-hatip kuşağının güçlendirilmesine hepimiz katkı sunmalıyız. Ben bu duygular içinde değerli heyetinizi saygıyla selamlıyor, sadece ülkemizde değil bütün bir gönül coğrafyamızda bir numune-i imtisal olarak insanımıza rehberlik eden yoldaşlık eden imam hatip nesline sevgilerimi gönderiyorum.
Açılış bildirisini Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın sunduğu ve iki gün süresince geçmişten günümüze 100 yıllık serüveni içinde İmam Hatip okullarının, Türkiye'nin ürettiği bir eğitim modeli olarak ele alınacağı, imam hatiplerin Türk siyasi ve kültürel hayatındaki yeri, siyaset ile olan ilişkisi, öğretim programları ve ders kitaplarının değerlendirilmesinin de yapılacağı sempozyuma Diyanet İşleri Başkanı Görmez?in yanı sıra Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı Talip Atalay, dünyanın çeşitli ülkelerinden akademisyenler, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve çok sayıda imam-hatip mezunu katıldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.