İbrahim Halil SİPAHİ: ‘İslam Coğrafyasında bitmeyen zulüm, dinmeyen gözyaşı…’
Arakan ve Myanmar’da da Suriye ve Filistin’den farksız bir zulmü yaşıyor. Müslümanların büyük bir çoğunluğu özellikle Osmanlı devletinin yıkılışından bu yana eziliyor ve baskı altında tutuluyor.
Müslüman halk hemen her gün yabancı askerlerin veya devlet yetkililerinin saldırısına maruz kalıyor, bu ülkelerde iç savaşlar, din ve mezhep çatışmaları, açlık ve insan haklarının ihlali en yüksek boyutlarda yaşanıyor. Halk bu çatışmalarda yaşlı, kadın çocuk demeden şehit ediliyor. Hayatta kalanlar, direnenler de ya toplama kamplarına götürülüyor ya da kendi vatanlarında esir oluyorlar, kayboluyor. Halkın büyük kısmı yurtlarından çıkmaya zorlanıyor, zorunlu göçe itiraz edenler ise katlediliyor. Kadınların tecavüze uğradığı, mescitlerin ve camilerin talan edildiği, Müslümanların evlerine, tarlalarına saldırılarak eziyet yapıldığı bu ülkelerde şehit edilen kişilerin sayısı yüz binleri aşmaktadır. Bu ülkelerde yaşanan vahşet haberlerini hemen her gün basında içimiz kan ağlayarak görüyoruz.
Medeniyetler çatışmasından umduğunu bulamayanlar, medeniyet içi bir çatışmadan medet ummaya başlamışlardır. Müslüman coğrafyasında dine, mezhebe ve etnisiteye dayalı farklılıklar derinleştirilmekte ve çatışmalar körüklenmektedir.
Müslümanların çilesi bitmiyor, gözyaşları dinmiyor. İslam coğrafyasının neresine başımızı çevirsek yeri göğü inleten feryadı figanların yükseldiğine şahit oluyoruz. Birçok İslam coğrafyasında iç ve dış mihraklarca düzenlenen katliamlar sebebiyle Her gün Müslümanların kanının oluk oluk akıtıldığı haberleri basının manşetinden inmiyor.
İslam coğrafyasında yaşanan tüm bu vahşetin nedeni, Müslümanların birliği sağlayamaması bu nedenle zayıf düşmesi midir? Yoksa sahip oldukları toprakların yer altı kaynaklarının zenginliği bu nedenle batılı emperyalist güçlerin iştahını kabartması, bu zenginliğe sahip olma ülküsü ile dışarıdan baskı ve içeriden işbirlikçiler marifeti ile kargaşa çıkarması mıdır? Sadece. Bu olayı basite indirgemekten başka bir şey değildir.
Arap dünyasının Osmanlıya ihaneti, Osmanlının bu coğrafyadan çekilmesinin ardından, ABD ve İngiltere’nin bölgede hâkimiyet kurması ve kendilerine itaat edecek krallar atama sureti ile bölgede irili ufaklı devletler oluşturulmuştur. Bu gün bu krallardan sefahat ve saltanat düşkünü olanlar hamilerine koşulsuz itaat ederken, Geçmişte itaatte kusur edenlerin yerine getirdikleri diktatörlerden bir kısmının itaate kusur edenleri birer birer iktidardan düşürülmektedir.
Aslında, Müslüman dünyasında akan kanın en büyük sebebi, İslam’ı ısrarla anlamazlıktan gelmektir. Bu nedenle bugün özellikle Orta Doğu coğrafyasında hikmetini yitirmiş medeniyet havzasının mirasçıları olan bizler, maalesef siyasal karmaşa ve toplumsal kargaşanın getirdiği trajik sahnelere her geçen gün daha fazla şahitlik etmekteyiz.
Oysa Allah CC. bizi uyarmaktadır. “İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73) Bize deniliyor ki: “Ey Müslümanlar, ey gaflet uykusuna dalanlar! Gayri-Müslimler, (inkârcılar) birbirini tutuğu halde, siz Müslüman olduğunuz halde birbirinizi tutmazsanız İslam zayıflar, küfür galip gelir.” Diyor. Nitekim de öyle oluyor.
Bu gün Müslümanlar maalesef insanlığa yeni bir medeniyet sunan tüm insanlığı birliğe kardeşliğe çağıran insanlığı bir güneş gibi aydınlatan İslam’ı gereği gibi anlayamadığı, gerektiği gibi yaşamadığı ve yaşatamadığı, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiği, nefislerine yenik düştükleri için, fitne ve fesada mağlup olmaktadırlar.
İslam toplumunda ve ülkelerinde, meydana gelen anlaşmazlıkların, sorunların çözümlenmesinde, diğer İslam toplulukları ve devletlerinin bu anlaşmazlık ve sorunların çözülmesi yolunda çaba göstermesi ve arabulucu olması ilahi bir emir olmasına rağmen. Maalesef bu gün birçok İslam devletinin yönetimleri emperyalist ve Siyonist güçlerin adeta taşeronu olmasından dolayı ne kendi halkına ne de diğer zulme uğrayan Müslüman halka faydaları dokunmamakta. Yapılan zulme dökülen kana seyirci kalmaktalar.
Unutulmamalıdır ki zulme rıza göstermek de zulüm yapmaktır. Büyük İslam coğrafyasında akan her damla kandan, yıkılan her evden, şehit olan her masumdan, yaralanıp sakat kalan her mazlumdan, açlık ve yokluk içinde yaşayan her insandan, Her Müslüman sorumludur. Allah CC Nisa Suresi’nin 75. ayetinde, Müslümanların ihtiyaç içindeki mazlumlar için çaba göstermeleri gerektiğini bildirmektedir:
Geçmişte olduğu gibi bugünde necip Türk milleti, İslam coğrafyasında yaşanan zulmü, akan kanı durdurmak için çaba göstermekte, dağılan yuvalara, yetimlere sahip çıkmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.