Bir milletin fertlerinin mesut, rahat, mutlu ve huzur içerisinde bir ve beraber yaşayabilmesinin

Makul tek yolu,

-bireylerin iktisadi yapılarını sağlama almak, gelirlerini sürekli ileri taşıyan bir ekonomik

 Sistemin mevcut olması gerekmektedir.

-bu sistemin kurulması için ise en gelişmiş ve geniş anlamda toplumsal mutabakatın sağlanmış olması lazımdır. Toplumsal mutabakatı saplayan ana omurga ise DEVLETİN

ANAYASA sıdır. Bizde acaba öylemidir?

Anayasamız bireyler arasındaki ilişkileri tırtıklayan, parçalayan, kişileri birbirlerine karşı

Öfkeli ve hoşgörüsüz hale getiren bir hilkat garibesidir. ŞÖYLE ki: anayasamızda

Siyasi,

Askeri

Yargı,

Ekonomik vesayet ( en önemlisi)

Şimdiye kadar geçen yıllarımızda, az ve çok ilk üç vesayete şu ve bu şekilde dokunulduğu

Halde EKONOMİK vesayete, dokunulamadığı için, dokunulan vesayetlerin ortaya çıkardığı

SOSYAL yapı karmaşa kaos ve terördür.

1960 yılından bu  yana ,

Yapılan darbelerin, işleme konulan muhturaların, sosyal kaosların, faili meçhul cinayetlerin

İthal ikamesi uygulamalarının, siyasi parti kapatmalarının, milli kalkınmanın sekteye

Uğramasının, faaliyet dışı şirket karlarının çoğalmasının,

Milli kalkınmanın dış kaynak akışına bağlanmasının,

Dönüşüm projelerinin, küresel rekabet stratejilerinin eksik ve hatalı uygulanmasının,

İstikrar odaklı büyümenin yolunun kesilmesinin,

Hizmet ve finans sektörü odaklı büyümenin teşvik edilmesinin,

Devletin para politikasına yön verme teşebbüslerinin,

Devleti temsil eden bürokratların bu denli varlıklı hale gelmesinin, temelinde hep

EKONOMİK vesayet vardır. Bu çemberi bu güne kadar hiçbir iktidar kıramamıştır.

Bu kaos yapı ortadan kaldırılmadan, memleketin ekonomisinin iyi yönde ilerlemesini

Gelişmesini beklememek lazım gelir. Devamı var.

Adana 10.4.2015

Yusuf.Öter@ Hotmaıl.Com