![Ahmet Taşgetiren](https://cdn.adanapost.com/author/17_b.jpg)
Ahmet Taşgetiren
Türkiye o kutuplaşmaya mahkum olsaydı
Sürecin ne kadar hayati ama ne kadar da zor olduğunu Ankara ziyaretimizde bir kere daha gördüğümüzü söylemeliyim. Ankara çok büyük. Orada sivil toplum kuruluşlarının tamamını kuşatacak tek bir toplantı yapmak mümkün değil. Tematik buluşmalar gerçekleştirelim diye düşündük.
Genelde sol, Alevi, Kürt siyasi çevrelerin katıldığı bir toplantı planladık. Celalettin Can beyin de organizesi ile 80 kadar örgüt temsilcisini davet ettik. Geldiler.
Çevrede TGB'liler gösteri için toplanmışlardı. Ancak bu toplantıya onlardan herhangi birinin katılmasını sağlıklı bulmuyorduk. Onlar ise toplantıya sızma çabasındaydılar. Emniyet birimlerinin çabası ile sızma bir ölçüde önlendi.
Ama İP'li bir kişinin salona girmesine mani olunamadı.
Toplantıyı ben yönetiyordum ve ben de güvenlik güçleri marifetiyle o zatın dışarı çıkarılmasına razı olmadım. Kalsın, konuşsun diye düşündüm.
Bu arada bir "Bayrak şov" gerçekleştirdi, bayrağı alıp öperek onu savuşturdum.
Sonra oturdu bir süre dinledi, ardından söz aldı, sıra ona geldi. Başladı konuşmaya.
Konuştukça sesi yükseldi, Öcalan'dan girdi, Kandil'den çıktı.
O konuştukça salonun öteki cenahında tansiyon yükselmeye başladı. Protestolar, alkışlar, ıslıklar, sonra fiili müdahaleler...
Böyle bir tansiyon yükselmesi olur da medya durur mu, tabii salondaki tüm kameralar oraya yöneldi.
İP'li vatandaş, yumruğu havada habire konuşuyordu.
Sonra bitti, güvenlik güçleri aldı, dışarı götürdü çünkü arbede çıkacaktı.
Bize salonu sakinleştirmek ve toplantıya devam edilmesini sağlamak düştü.
Nasıl bir Türkiye fotoğrafı bu?
Oradaki İP'li vatandaş yerine MHP'nin organize ettiği gruplardan birisini de koyabilirdiniz, hiç şüpheniz olmasın aynı manzara ortaya çıkardı.
MHP ve İP çizgisi de bir Türkiye gerçeği, öte yandaki Alevi-Kürt-Sosyalist yapı da... İkisi de belli ölçüde bir sosyal tabanı yansıtıyor.
Türkiye bu iki kutbun arasına sıkışmış olsaydı, emin olun, bu iki kutup dahil hiç kimse için huzurdan eser kalmazdı. İletişim biter, en azından yumruklar konuşurdu. "Yumruklar" dediysem çok iyimser bir tahminde bulunmuş olmaktayım. 12 Mart, 12 Eylül öncesi ne olduysa ondan bin beteri olurdu. Ve 30 yıllık kan süreci bin beter şekilde gerçekleşirdi.
İyi ki...
İyi ki Türkiye öylesine uçlara savrulmuş bir toplum halinde değil.
Türkler'in ve Kürtler'in evliliklerle birbiriyle kaynaşmışlığı diyoruz ya...
Türkler'in ve Kürtler'in ticari ilişkilerle kaynaşmışlığı diyoruz ya...
Türkler'in ve Kürtler'in, büyük şehirlerde kimi zaman zoraki göçlerle de gerçekleşmiş olsa, yan yana yaşamaya çalışmalarından söz ediyoruz ya.
Özellikle AK Parti'de, Türk ve Kürt oyların, etnik vurguyu öne çıkaran partilerden (MHP ve BDP) daha çok buluşmalarını önemsiyoruz ya...
Türkler'in ve Kürtler'in aynı camilere gidip, aynı kıbleye yönelip, aynı dualarda buluşup, aynı bayramlarda sevinçleri paylaşmaları gerçeğinin altını çiziyoruz ya...
Bilmem İP nasıl bakar beslediği kutuplaşma olgusuna? Bakar mı? Böyle bir kaygı taşır mı? Yoksa "Benim işim provokasyondur, gerisi teferruat" mı der?
Bilmem MHP nasıl bakar, içine girdiği kutuplaşma vakıasına? "Bölünme" kaygısını gündemde tutan bir siyasi akıl olarak, "bölünme"nin tarafı haline gelmiş olma gerçeğine nasıl bakar?
Ben şunu derim: İçinde azıcık Türkiye'nin birlik bütünlüğü kaygısını taşıyanlar, o kutuplaşmanın tarafı haline gelmezler.
Ahmet TAŞGETİREN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.