Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

"Sonbahar sıcağı"ndaki darbe sendromu


Mustafa Balbay'ın "Sonbahar çok sıcak geçecek" sözü neyi anlatıyor?

Bence ruhundaki darbecilik sendromunu.

Gezi Parkı ile başlayan heyecan neyi anlatıyor?

Bir kesimin ruhunda yaşayan darbecilik sendromunu.

Konuyu yargılanmaya değer bir suç çerçevesinde görmeksizin söylüyorum, bir kesimin içinde "darbecilik sendromu" depreşip duruyor.

Şöyle bir soru soralım:

-Bir süredir "sonbahar ateşi"nden söz edenler, davalarını halka anlatıp, sandıktan çıkacak bir büyük irade oluşturabileceklerini mi tasavvur etmektedirler?

Bir soru daha:

-Gezi Parkı işinde olağanüstü heyecanlananlar, bunun içinden halk oyu ile bir iktidar çıkabileceğine mi kani olmuşlardı?

İki sorunun cevabı da, Türkiye'de halk yönelişini azıcık okuyabilenler için bellidir. Bunlar, sandık yoluyla iktidar olmanın imkanını verecek hadiseler değildir.

Nitekim bakılırsa, Gezi olayları sonrasında ne AK Parti'nin oylarında iktidarını etkileyecek bir düşüş olmuş ne de mesela CHP'nin oylarında iktidar umudu verecek bir yükseliş gerçekleşmiştir.

Sokaktan iktidara hesabı mı?

Ne olmuştur?

Bir "devrimci şiddet" hadisesi olmuştur. Bir süre sokağa hakim olunmuş, terör estirilmiştir. Tencere-tava hadiseleri de, küçük bir azınlığın sokağı terörize etmesinden ibaret kalmıştır.
Böyle böyle iktidara gidilir mi?

Sandıksız ve zinde güçlerin harekete geçirilmesi ile evet.

Mustafa Balbay, eğer hayal aleminde dolaşmıyorsa, "sonbahar sıcaklığı" içinden bir iktidar imkanı çıkmayacağını adı gibi bilir.

Tuncay Özkan "Biz kaç kişiyiz" diye kampanya yürütürken, bana göre sadece, "Epeyce bir halk kesimi bizimle" gibi bir "hava basma" imkanı elde etmeye yönelmiştir. Ama arkasında epeyce bir halkın bulunmadığı görülmüştür.

Sokak hareketleriyle iktidar devirme girişiminin tipik bir örneğini oluşturan "Mısır'da Mursi'ye karşı 22 milyon imza toplandı" haberlerinin, darbeye gerekçe oluşturmak üzere üretildiğini bugün daha iyi anlıyoruz. İstanbul Şehir Üniversitesi öğretim üyelerinden M. Akif Kayapınar, 5 Ağustos tarihli Zaman'ın "Yorum" köşesinde yaptığı derinlemesine analizle "Mısır'da demokrasiye karşı 'yirmi iki milyon' imza" olayının nasıl bir göz bağcılık olduğunu ortaya koyuyor.

Böyle eylemler bizde General Kenan Evren türlerine, Mısır'da General Sisi'lere "halkın çağrısı ile göreve gelme" söylemi armağan ederler. Ondan sonra da gelsin Jakoben siyasetin "Halka rağmen halk için" tiratları.

Rüya kâbusa dönmesin

"Sıcak sonbahar"
da üniversiteler harekete geçirilecekmiş!

"Sıcak sonbahar"
da, statlarda eylem yapılacakmış!

Herhalde bir de Beşiktaş'ta, Şişli'de, Bakırköy'de, Bağdat Caddesi'nde tencere tava çalınacak, muhafazakâr diye bilinen iş yerlerine baskınlar düzenlenecek!

Sonra?

Maskeli militanlar halkın önüne düşecek ve "Güneş zaptedilecek!"

Türkiye bunları çoktan aştı. Jakobenlik "tek parti" döneminde kaldı. Sokak hareketleriyle iktidarı devirme hesabı, romantik Marksist hareketlerin hesabı idi, 12 Mart, 12 Eylül sonlarında, büyük darbe yedi. 28 Şubat provokasyonları da şimdi yargı huzurunda. Mustafa Balbay'ın darbe lobiciliğinin geldiği dramatik nokta ise, son Ergenekon kararı ile ayan beyan ortaya çıktı.

"Sıcak sonbahar" rüyaları kâbus ile sonuçlanmasın. Balbay'ın kâbusu da ortada, Tuncay Özkan'ın kâbusu da... Ayakların suya erme zamanı çoktan geldi.

Ahmet TAŞGETİREN

[email protected]

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi