
Ahmet Taşgetiren
İslam dünyasının İslam dünyası olması için
Türkiye’nin Türkiye olma mücadelesi”nin nasıl çetin geçtiği gözlerimizin önünde... Ak Parti, 11 seçimde başarılı oldu, hala iktidar olmaya çalışıyor. 2008’de, yüzde 47 ile iktidarda iken kapatma davası ile karşılaştı ve ipten döndü. 2015’te de darbe girişimine marz kaldı, üstelik kendisi ile aynı zeminde (dini zeminde) yürüyen bir yapının ihaneti ile...
Türkiye her adımda bir hesaplaşma yaşıyor.
Biliyoruz ki “Türkiye’nin Türkiye olması”, İslam dünyasının İslam dünyası olması ile de birebir bağlantılı. Neden? Çünkü 100 yıl önce birlikte format atılmış.
Format uluslararası güç odakları tarafından atılmış, dolayısıyla formatı dönüştürmek, -ki buna son zamanlarda liderlerimiz “100 yıllık parantezin kapatılması” tanımlamasını yapıyor- sadece iç düzenleme ile bağlantılı değil. Meselenin “uluslararası boyut”unu da halletmek lazım.
Uluslararası boyut deyince İslam coğrafyasına format atan odaklar yanında başka dünya güçleriyle ilişkilerin seyri de devreye giriyor. (Dün Avrupa Parlamentosu’nda “Türkiye ile müzakerelerin geçici olarak dondurulması yönündeki tavsiye kararı ve bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir süredir Lozan’ı sorgulayan çizgisinin ‘endişe ve rici olduğu’ görüşünün karar metnine eklenmesi” uluslararası boyutun tipik örneği oldu.)
Buna bir de, İslam coğrafyasını oluşturan ve genel olarak “İslam ülkeleri” dediğimiz dünyanın, birbirinden çok farklılaştırılmış ilişki ağını da eklemek lazım.
Türkiye Türkiye olsa, bu, mesela Mısır’ın da bir “İslam ülkesi” olarak 100 yıllık parantezden çıkması anlamına gelmeyebiliyor.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bütün bu dertleri yüreğinde hissettiği noktasında şüphe yok.
Onun “Batı’ya öfkesi”ni haklı çıkaracak pek çok sebep var. Toplumumuzun bu öfkeye sahip çıkması da, milletin yüreğinin derinlerinde bir sancı barındırdığının işareti.
Şanghay İşbirliği Örgütü’nde bir alternatif arayışı, bu dertle ilgili.
Hakeza, İslam ülkeleri temsilcileri ile buluştuğu her defasında onlarla bir “Dert paylaşımı”sergilemesi aynı sebepten.
Ama mesele çok büyük.
Merhum Erbakan Hoca D-8’de bu dönüşümü hedeflemişti. Bunun nasıl bir hesaplaşma anlamına geldiğini, bizzat Batılı büyükelçilerin yüzüne söylemişti. Denir ki o yüzden düşürüldü.
Erbakan Hoca, İslam dinarı demişti, İslam Birleşmiş Milletleri, İslam Barış Gücü vs...
Bizim ordumuzu, bizim Cumhurbaşkanımızı, bizim Milli Güvenlik Kurulu’muzu postmodern bir darbe için “millet iradesine karşı” devreye soktular.
Ahmet TAŞGETİREN
Halkta panik iktidarda çaresizlik
10 Mart 2022 Perşembe 08:06Biraz tarafsızlığı konuşsak...
08 Mart 2022 Salı 23:07Ukdeleri çözmeye gelirsek...
07 Mart 2022 Pazartesi 08:08İlk adımlar ve sonrası
05 Mart 2022 Cumartesi 10:02Putin türü ‘önleyici vuruş’
03 Mart 2022 Perşembe 09:23Kadirov mankurtluğu
03 Mart 2022 Perşembe 09:22Farklı bir Mirac hassasiyeti
27 Şubat 2022 Pazar 00:59Putin’in aşk cinayeti
25 Şubat 2022 Cuma 07:37Rusya -Ukrayna vahşi yaşam
25 Şubat 2022 Cuma 00:36Bugün vicdanın günü olsun
22 Şubat 2022 Salı 23:06




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.