Yusuf Ziya Öter
HALK EDEBİYATI..
Halk edebiyatı ne bir nehir, ne bir göl, ne bir denizdir. Çünkü o başlı başına
Bir ummandır. İnsan onun derinliklerine dalmakla, sathında yüzmekle
Neler hissetmez ki?
Mehtaplı bir gecede, gurbette yalnız ve muhteşem his penceresinde soğuk ve
sallayıcı rüzgarın etkisiyle, benliği uzun uzun ve içten uğuldar, daldan dala
sıçrarken aklına halk edebiyatı gelirse, havsala alır mı düşündüklerini
ansızın uzaktan ve yakından aklı istila eden duygular, insanı sallar düşündürür.
Eritir ve vuslata boğar. Her renginde ayrı bir zevk, her mısrasın da ayrı bir ahenk
Her kıtasın da ayrı bir duygu olan bu deyişler. İnsanı sarhoş eder,mazinin beşiğinde
Ninnilerle avutur.
Koşmaların da kahramanlık, feragat ve sevgi sembolleri yaşar. Nağmeler arasında
Tatlı tatlı tebessüm eder. Var sağlarında yerinişler, yiğitçe kükreyişler, Türkü ve
Şarkılarında neler neler yok ki..
Bu derya da sevda kokan kıtalar, inleyen gözyaşı döken mısralar. Aşkın kahramanlığın
Cesaret ve duygunun kaynağı olan yakarışlar. Türkü ve bozlağında mesut vuslatlar
Nazlı yerinişler, aile faciaları, toplumun tüm neşe ve dertleri tatlı tatlı tebessüm eder.
Semailerinde bir mazi, bir ati sadet ve neşe dile gelir. Neşeye gark olur insan.
Bu sahada yazmakla bitmez düşünülenler, yazdıkça biter bittikçe yeniden başlar bu
Alanda duygular konuşmaya..
Bu öyle bir umman ki düşündükçe büyüyen, büyüdükçe serpilen bir alemdir.
Bu ortamda bir bir geçer hadiseler. Kaybolan yıllar, unutulan sevgililer.
Vuslat tecellileri eritir de eritir insanı.
Bu duygulara kapılan insanın ne hafızasına hükmetmeye çalışan kelimeler
Ne fikri reaksiyonu yerinde kalmaz yanar da yanar. Düşün ve yaşıyorsan?
Bilinmeyen ilahi bir kuvvet insanı onunla kaynaşmaya davet eder. Dile gelen yemyeşil
Vadiler karlı dağlar, cezp edici cehreler, inleyen nağmeler, yağmur, kar, feryat.
Neşe dolu Istırap yüklü kelimeler, insanın gönlüne dolar ve mahmurlaştırır.
Öyle bir an gelir ki elem ve ıstıraplar, arzu ve istekler kendiliğinden ortadan kalkar.
Çünkü artık ruh bu derya ile hemhal olmuş.. Bütün varlığıyla teslim olunan bir alemin içinde
Yükselir.. Sonra insan bu kelimeler manzumesinin yelkenlerini açar. Hazzın şahikasında
İlerlemeye çalışır. Artık şafak sökmüştür. Kelimeler anlamlarını toplar.
Dimağdan uzaklaşmaya çalışır.
Zira mustarip ruh nasibini almıştır. Tüm bunlar gözlerden yavaş yavaş silinir geriye
Ümit ve elem sentezi kalır.
Asımın nesliyim ben, asım da benim babam.
Resulden başka sevgi, taşımaz artık kafam..
Ekim 1969 ist.
YUSUF ZIYA ÖTER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.